Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, sosyal medyayla ilgili düzenleme hazırlığı ve Ayasofya'nın ibadete açılması tartışmalarına ilişkin Anadolu Ajansının (AA) sorularını yanıtladı.

Sosyal medyanın kapatılması şeklinde bir görüş olmadığını belirten Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ancak sosyal medyanın düzenlenmesi gerektiğine yönelik bir ittifak oluştuğunu söyledi. Bunun muhalif seslerin susturulması anlamına gelmeyeceğini vurgulayan Kalın, Ayasofya'nın ibadete açılmasının dünya mirası kimliğinden bir şey eksiltmeyeceğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın'a yöneltilen sorular ve bu sorulara verdiği cevaplar şöyle: 

Suriye 2011'den beri bir iç savaş içerisinde. Birçok şey yaşandı, birçok dramlar yaşandı ama en son geldiğimiz noktada Türkiye ile Rusya arasında bir mutabakat imzalandı Suriye'nin kuzeyinde… Bu mutabakatlar nasıl gidiyor? Şu an ortak devriyeler devam ediyor, bir sorun var mı?

Şu anda Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin'le 5 Mart'ta yaptığı İdlib ateşkesi çerçevesinde ortak devriyeler devam ediyor. Ateşkes büyük oranda uygulanıyor fakat zaman zaman rejimin ihlallerinin olduğunu da görüyoruz. Şimdi en son bildiğiniz gibi BM İnsan Hakları Komisyonunun da bir raporu yayınlandı, 'Rejim İdlib'deki sivillere saldırmak suretiyle savaş suçu işlemiştir' diye. Bu zaten bizim baştan beri söylediğimiz bir konuydu. Yani sivilleri cezalandırmak suretiyle rejim orada mevzi elde etmeye çalıştı. Bunun için çok acımasızca, hunharca varil bombaları kullandılar, kimyasal silahlar kullandılar ve başka tür toplu mezarlar, toplu öldürmeler yaşandı, büyük bir insanlık dramı yaşandı orada. Sorun bütünü ile çözülmüş değil ama kısmen kontrol altına alınmış durumda. Özellikle İdlib'de kısmi bir sükunetin hakim olduğunu söyleyebiliriz fakat bizim beklentimiz ve çağrımız geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanımız, Astana Üçlü Zirvesi'nde de bunu yine dile getirdi, İdlib bölgesinin bir güvenli bölge ilan edilmesi, kelimenin tam manasıyla bir güvenli bölge ilan edilmesi ve bu şekilde muamele görmesi. Aksi halde İdlib'e sıkışmış olan 3-3,5 milyon insanı orada uzun vadede tutmanız mümkün değil. Zaten Suriye'nin başka bölgelerinden kaçıp gelmiş yani yerlerinden edilmiş insanlar oraya sıkışmışlar, ki normalde İdlib'in nüfusu 1 milyon civarındadır, yani şu anda oraya onun 3-3,5 katı insan sıkışmış durumda ve bu insanların gidebileceği başka bir yer yok, sadece Türkiye var. Bu, problemin bir ayağı tabii. 

ESED'İN KOLTUĞU BIRAKACAĞI İDDİASI

Öbür tarafta terör örgütünün Suriye'deki uzantısı olan PYD ve YPG'nin terörist faaliyetleri de orada devam ediyor. Biliyorsunuz bazen Afrin'de, bazen Tel Rıfat'ta, bazen Fırat'ın doğusunda ve çeşitli terörist eylemler gerçekleştiriyorlar, sivillere saldırıyorlar. Bunlara tabii bizim müsaade etmemiz mümkün değil. Bunlara karşı mücadelemiz de kararlı bir şekilde devam edecek. Fırat'ın doğusunda da hakimiyeti sağlamak, sükuneti sağlamak için askerlerimiz orada yoğun bir faaliyet gösteriyorlar. Bu çalışmalar da aynen devam edecek herhangi bir fasıla olmadan. Fakat nihai olarak Suriye meselesinin çözümü için Birleşmiş Milletler 2254 sayılı kararı çerçevesinde de bir geçiş hükümetinin kurulması, seçimlerin yapılması ve Suriye'de herkesi temsil eden meşru bir siyasi yapının inşa edilmesi gerekiyor. Bunun Esed rejimi tarafından yapılamayacağı açık bir şekilde ortada.

Esed rejimi ile ilgili olarak geçtiğimiz günlerde bir iddia ortaya atıldı Esed'in koltuğu bırakacağı, bir ülkeye sığınacağına dair. Bu iddialarla ilgili görüşünüz nedir?

Bunlar birer iddia, daha sonra yalanlandı çeşitli başka makamlar tarafından. Rus basınında bu tür şeyler çıktı, sonra onlar 'böyle bir şey yok' dediler.

Siz yeni bir süreç bekliyor musunuz?

Suriye'de yapılması gereken, Birleşmiş Milletler 2254 sayılı kararı çerçevesi siyasi sürecin ilerletilmesi, Anayasa Komisyonunun çalışmalarını tamamlaması, ki bir sonraki toplantı ağustos ayında yapılacak, ve oradan çıkacak neticenin herkes tarafından bağlayıcı olması önemli. Anayasa Komisyonu çalışmalarının da yıllarca sürmemesi gerekiyor. Yani bunun bir takviminin olması lazım, bir nihai tarihinin olması lazım. Rejim şu ana kadar Anayasa Komisyonu çalışmalarını sabote etmek için elinden geleni yaptı çünkü oradan çıkacak bağlayıcı bir metnin kendi lehine olmayacağını biliyor veya öyle düşünüyor. Bundan dolayı da Anayasa Komisyonu çalışmaları çok yavaş ilerliyor. Halbuki bu çalışmaların bir an önce tamamlanması ve Suriye'de siyasi süreci ilerletecek bir anayasal zeminin oluşturulması gerekiyor, çatışmaların durdurulması gerekiyor, mültecilerin tabii ki güvenli, onurlu bir şekilde evlerine dönmesi gerekiyor. Dolayısıyla Suriye meselesinin aslında bütün ana başlıkları olduğu gibi duruyor yani salgından dolayı bir 3-4 ay dikkatler başka yerlere yöneldi ama Suriye meselesinde temel konular maalesef çözümsüz bir şekilde durmaya devam ediyor. 

Yorumlar 0 Yorum Var