Mesela Facebook, Kosova’yı devlet olarak tanıdı 6-7 yıl önce, Google ise Filistin’i meşru devlet olarak tanıdı. Bunlar kıyametleri kopardı. Bugün Fransa, Almanya, en yoğun şekilde ise Danimarka’nın dijital büyükelçileri var. Dışişleri Bakanlığı’nda Dijital Diplomasi Çalışma Grubunda görev yapıyorum ve bu nedenle üçünü de tanıyorum. Pandemi öncesinde Almanya Dışişleri Bakanlığına ziyarette bulunduk. Onların dijital büyükelçisi de katıldı toplantıya. Sadece elçi bulundurmak değil, fiziki olarak büyükelçilik de açıyorlar. Danimarka’nın Silikon Vadisinde 15-20 kişinin çalıştığı büyükelçiliği var. Eski bakan Microsoft’a transfere oldu. Yeni bakanları ise Dünya Ekonomik Forumu’nda görevliydi.

KENDİLERİNİ DEVLET OLARAK GÖRÜYORLAR

Dijital Platformların artık kendilerini bağımsız birer ülke olarak görmesinden bahsediyoruz. Silikon Vadisi’nin artık ‘respublica’ (devlet) değil de ‘resteknolojika’ (dijital devlet) olması denebilir. Şirketlerin bir devletimsi olarak kabul görmesi mesela… Siber Vatan zaten bu yüzden önemli. Bu şirketlerin devlet olma iddiası, bizim kendi egemenlik alanlarımızı koruma hakkımızdan bahsediyoruz. Ve evrensel bir dijital ahlak meselesinin ortaya konması olarak da tanımlayabiliriz.

FİZİKİ SINIR KAPISINDAN NASIL GİRİYORLARSA DİJİTAL SINIRLARIMIZDAN DA ELLERİNİ KOLLARINI SALLAYARAK GİREMEZLER

Büyük enerji şirketlerinin bazı ülkelerdeki petrolü sömürmesinden bahsedilir. Türkiye bu adımları atmazsa Silikon Vadisi denen devletimsi Türkiye’nin tüm dijital verilerini aynı bu şekilde sömürecek. 5651 sayılı yasa diyor ki “Bir saniye, ben buraya bir pasaport kontrol koyuyorum. Nasıl benim sınırıma girerken pasaport, vize var. Karayolu, havayolu, denizyolu ile gelirken gümrük kapısından geçiyorsun, devletin kanunlarına uyarak ticaret yapıyorsun; dijital şekilde girersen de aynı kanunlara uyup vergini ödeyecek ve bir temsilci bulunduracak ve hukuki sorumlulukları taşıyacaksın.”

HER ŞEYİN OLDUĞU GİBİ VERİNİN DE SÖMÜRGECİLİĞİNİ YAPIYORLAR

Avrupa Birliği bunu yaptı. Büyük teknoloji şirketleri ile oturdu. Bizim istediğimiz tüm şartları AB’ye verdiler. Ama mevzubahis Türkiye olunca nedense bu platformların anlayamadığımız bir tutumları söz konusu… Sömürgecilik kavramı burada kritik. Afrika’da hala birçok ülkenin parasını Fransız Merkez bankası basıyor. Nick Couldry bir profesör var. Onun dijital sömürgecilik diye bir kavramı ve bunun üzerine bir kitabı var. Dijital sömürgeciliğin, veri sömürgeciliği veya data kolonyalizmin nasıl bu verileri ticarileştirdiğini, ideoljikleştirdiğini ve politik malzeme haline getirdiğini çok net bir şekilde anlatıyor.

Çok basit bir şekilde toparlayayım. Sosyal konular internet üzerinde dijitalleştikçe bu dijital birikimden ve veriler üzerinden ticari bir modelin ortaya çıkıyor. Bu dünyada güçlü olan şirketlerin, devletlerin burada daha fazla yer alıp güç gösterisi yapmasından bahsediyoruz genel olarak.

Yorumlar 0 Yorum Var