Sarıkamış Harekatı'yla ilgili derlediği türkülerle öne çıkan Sanatçı Recep Ergül Haber7'den Müge Çakmak'ın sorularını yanıtladı. Ergül; Sarıkamış'ın öneminden, harekatla ilgili yazılan yazılardan yapılan türkülere kadar birçok konuda önemli bilgiler verdi.
DÖNEMİN TÜRKÜLERİNİ DERLEDİĞİNİZ BİR ALBÜMÜNÜZ VAR BU DERLEME SIRASINDA O TÜRKÜLERDE MUHAKKAK Kİ ÇOK ETKLEYİCİ HİKAYELER ÇIKMIŞTIR. BİRAZ BU HİKAYELERDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Her birinden film olur o kadar samimi söylüyorum. Konsept danışmanlığını yaptığım Beyaz Hüzün filminde ki Kenan Korkmaz arkadaşıma da söylemiştim. Ben 3 albüm yaptım. Bu çalışmalara yapana kadar 1941 yılına Ruhi Su Sarıkamış Ağıtı söylemişti birer ağıttı. Ama ben bu konuyla ilgili 3 müzik albümü yaptım toplamda 40 civarında türkü derledim 2 de kitabım yayınlandı. Sarıkamış destanı 2014 yılında yayınlandı Kağıthane Belediyesi tarafından Fazla Kılıç’a ve Mevlüt Öztekin’e teşekkür ediyorum. 2008 yılında Sarıkamış’a Varamadan ilki de 2005 yılında Bir Beyaz Ölüm Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Sayın Bakan Atilla Koç’ta Sarıkamış’a geldi galasını orda yaptık. Çok hikâye var. Türkçe, Kürtçe, Lazca, Çerkezce pek çok dilden ama bir hikâye beni çok etkiledi. Rize’nin Güneysu İlçesinden o zaman ki adı Potamya 11 asker yürüyerek Sarıkamış Harekâtına katıldı. İsim isim biliyorum hepsini Hasan oğlu Şüayip, Molla Usta var Molla İbrahim var Mustafa oğlu Kemal var. Bu arada Mustafa oğlu Kemal Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dedesi. Tenzile hanımın büyük dedesi. Kendisine de bu bilgileri vermiştik Sarıkamış’a geldiğinde sahnede ben vardım. Şimdi hikaye şöyle, Potamya o zaman küçük bir yer, Potamyadan giden 11 askerin biri hariç şehit düşüyor. Sarıkamış harekatı başarısızlıkla sonuçlanınca Rus askerleri esir aldıkları askerlerimizi vagonlara bindirip Sibirya’ya esarete götürüyor. Subaylarına Nargin adasına götürüyorlar. İkisi de birbirinden korkunç yerler. Tabi bu askerler aç oldukları için zayıflamışlardı pek çoğu zaten tifüs hastalığına yakalandığı için zayıf düşmüşlerdi. Vagonların doluluk kapasitesi 40 kişilikse eğer 100 asker bindiriyorlar, 200 asker bindiriyorlar en son diyorlar ki zayıf ve hasta olanları fırlatın vagonlardan gitsinler bir süre sonra Rus askerleri birbirleriyle yarışa giriyorlar kim en uzağa fırlatacak diye. Fırlatılanlar arasında Potamyadan gelen Molla Ustada var. Molla Usta karların arasında Sarıkamış’ın Ali Sofu köyünden bir köylümüz ormana giderken bakıyor ki pek çok asker gibi bir asker. Acaba sağ mı sanki bir kıpırtı gördüm gibi diyerek yanına yaklaşıyor. Hala nefes alıp verdiğini görüyor. Evine götürüyor, tedavi ettiriyor derken bir hafta-10 günde kendine geliyor. Soruyor;
-Asker nerelisin?
-Potamyalıyım
-Neresi orası?
-Rize tarafı, diyor.
-Peki birliğin nerede?
-Erzurum’da
Diyor ki; benim 6 tane çocuğum var. Her tarafı Ruslar ele geçirmiş durumda.
Şöyle yapalım, seni saman balyalarının altına koyalım üstünü kapatalım kızakla tutup askeri, günlerce süren bir yolculukta Erzurum’un dışına kadar götürüyor. Bakıyor ki 3. Ordu dağılmış. Birlikten kalan 5 kişiye teslim edip geri dönüyor. Molla Usta Kop Dağlarını aşarak Ziganaları aşarak haftalarca yürüyerek köyüne varıyor yani Potamya’ya varıyor. O zaman Ömer Efendi dedikleri Soyadı kanunu çıktıktan sonra soyadları Durmuşoğlu soyadını almışlar. Onların Potamya’da konakları var. Molla Usta’yı buraya götürüyorlar. Potamyalı kadınlar haber alıyorlar Molla Usta gelmiş umutlanıyorlar bizim de çocuklarımız geldi ya da gelecek diye. Gidip soruyorlar Hasan’a ne oldu, Mehmet’e ne oldu. Ve tüm bunların üzerine ağıt yakarlar.
“Başımız bağlıdır aziz Kur’ana inşallah yıkılmaz Erzurum Han’a. Çağırın büyükler gelsin imdada. Tel çektim de telin aynı gelmedi.” Albümümüzde bu ağıtı da söylemiştik.