Haber7 - ÖZEL

Başkent Ankara’da hizmet belediyeciliği ile öne çıkan Sincan ilçesi, şehrin nüfus ve üretim gücü açısından en büyük ilçeleri arasında yer alıyor. İlçedeki kalkınmanın mimarlarından Sincan Belediye Başkanı Murat Ercan, Haber7 stüdyolarına konuk oldu. Gerçekleştirilen proje bazında Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni bile gölgede bırakan Sincan’daki hızlı hizmet döneminin anahtar niteliğindeki ayrıntılarını Genel Yayın Yönetmenimiz Osman Ateşli’ye anlatan Murat Ercan, önemli ifadeler kullandı.

Belediye bütçesinin yüzde 10’unu Adıyaman’da depremzedeler için harcadıklarını hatırlatan Başkan Murat Ercan, kardeş şehir oldukları Adıyaman’da 300 konteynerli bir kent, 60 dükkanlık çarşı yaptıklarını söyledi.

Ercan, inşa ettikleri Sinan Şamil Sam Spor Kompleksi’ni öz kaynaklarıyla tamamlayıp hizmete açmalarının yetkilileri şaşırttığını dile getirdi. Kentsel dönüşüm çalışmalarında süratle yol kat ettiklerini vurgulayan Başkan Ercan, sıfır atık konusunda gerçekleştirdikleri icraatlar dolayısıyla Emine Erdoğan’dan 2 kez ödül aldıklarını belirtti.

CHP’li Mansur Yavaş’ın az konuşması üzerinden popülarite PR’ında bulunmasını eleştiren Başkan, Yavaş’ın anlatacak bir hizmetinin bulunmadığını söyleyen Ercan, Ankara’nın son 5 yılını “Kayıp 5 yıl” olarak nitelendirdi.

Başıboş sokak köpekleriyle ilgili sorunun kısırlaştırma formülüyle çözülebileceğini belirten Murat Ercan, bu konuda ciddi faaliyet yürüttüklerini, Ankara Büyükşehir’in bile köpek kısırlaştırma hususunda Sincan Belediyesi’ne yönlendirmede bulunduğunu kaydetti.

Başkan Ercan, “dünyanın şımarık çocuğu” olarak nitelediği İsrail’e had bildirilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

 

YENİ NESİL BELEDİYECİLİK ALANINDA YAPTIKLARIMIZLA PUAN TOPLUYORUZ

Başkanım şuradan başlamak istiyorum röportajıma. Sincan, Ankara'nın yüz ölçümü ve nüfus bakımından en büyük ilçelerinden bir tanesi. Çalışma alanınız çok geniş. Bugüne kadar Sincan Belediye Başkanı olarak görev yaptığınız süre içinde yapmak istediklerinizin ne kadarını başarabildiniz?

Birçok alanda güzel işler yaptık. Ben belediyecilik anlayışını iki kategoriye ayırarak değerlendiriyorum. Birincisi ‘Temel Belediyecilik’ dediğimiz, bizim vazifemiz olan görevlerimizdir. Çöp toplamak, kaldırım taşlarını düzenlemek, asfalt yollar yapmak gibi. Bunlar bizim boynumuzun borcu. Bu alanlarda hizmet kalitesini arttırarak devam ettirme noktasındaki kararlılığımız devam ediyor. İkinci üst başlık; ‘Yeni Nesil Belediyeciliik’. Bunun altında da ‘Kültürel Belediyecilik’, ‘Sportif Belediyecilik, ‘Sosyal Belediyecilik’, ‘Vizyon Belediyeciliği’ diyebileceğim şehrin marka değerini arttıracak ve geleceğin projeksiyonuna dair projeler üretilen anlayış bulunuyor. Dolayısıyla Yeni Nesil Belediyecilik alanında yaptıklarımızla puan toplayabileceğimizi düşünüyorum.

GENÇLERİMİZE ÖDÜLLER DAĞITIYORUZ

Genç nesiller ve dezavantajlı kesim için ne gibi projeler ürettiniz?

Bir kere eğitimde sonuna kadar yanındayız çocuklarımızın. Okul öncesinden başlıyoruz. Anne-çocuk evlerinden tutun da kreşlere, bebek kütüphanelerine, okul dönemindeki çocuklarımıza desteklerimiz mevcut. İhtiyaç sahibi ailelerin çocuklarına sayısız desteklerimiz var. Lise sınavlarına hazırlanan öğrencilerimize desteklerimiz var.

Lise son sınıftaki öğrencilere ne gibi bir destek veriyorsunuz?

Dijital setlerimiz var. Ücretsiz bir şekilde dağıtılan bu setlerde, yüz binlerce soru var, konu anlatımı var, interaktif ders anlatımı var, bir nevi üniversiteye hazırlık paketi. Bu konuda da iddiamız şu yönde ‘dershaneye gidemiyorum, kitap alacak param yok’ gibi gerekçeleri ortadan kaldıracak bir çalışma bu. Piyasa değerleri 15-20 Bin TL, biz bunu ücretsiz dağıtıyoruz gençlerimiz için.

Üniversite sınav sonuçları açıklandıktan sonra tercih destek programı diye bir proje yaptık. Ankara’da ilk defa yapılan bu projemize bakanlarımızda, Cumhurbaşkanı Yardımcımız sağ olsun destek verdiler. Gençlerimiz uzman isimlerle, aldıkları puanlara ve kişisel yeteneklerine göre bir tercih yapmalarını sağlayan güzel bir çalışma oldu. Biz bu yıl birde üniversite sınavında başarı gösteren çocuklarımıza ödül verdik. Yani ilk ona yüz bin, ilk yüze yetmiş beş bin, ilk bine otuz bin, ilk on bine de onar bin lira para ödülü verdik.

ADIYAMAN’LA KARDEŞ ŞEHİR OLDUK

Bunu sadece Sincan'a değil, aynı zamanda Adıyaman'a da uygulayalım istedik. Çünkü Adıyaman ile biz deprem döneminde kardeş şehir olduk. Orada çok sayıda yaptığımız işler oldu. Adıyamanlılar bize çok farklı bir muhabbet besliyorlar. Haftalarca kaldım orada ve konteyner kent yaptık. 300 konteynerli bir kent yaptık. Sonra 60 dükkanlık bir çarşı yaptık. 4 ay boyunca, 10 bin kişiye üç öğün günlük yemek dağıttık. Adıyamanlılar da zor günlerinde onların yanında olmamızdan dolayı bizi çok sahiplendiler.

 

BİZ YARDIM ETTİKÇE ALLAH DA BİZE YARDIM ETTİ

Bu ciddi bir bütçe demek Başkanım. Bütçenizin ne kadarını ayırdınız?

Bütçemizin %10’unu buraya harcadık. Biraz tepki oldu ama ‘vatandaşlar orada enkaz altındayken kimse burada para hesabı yapamaz, elimizden geleni yapacağız’ dedik. Biz verdikçe Allah da bize verdi, bereketliydik. Büyükşehir tarafında böyle bir destek yok. Mansur Yavaş’ın kendi ifadesiyle 500 milyon civarında bir destekleri olmuş. Bu para Büyükşehir Belediyesi bütçesinin yüzde biri etmiyor. Biz %10 hatta %10’dan biraz daha fazla destek çıktık.  Kıyaslama yaparsanız en az 10 katı Büyükşehir’in yaptığının. Sincanlı kardeşlerimiz de bu noktada çok hassas. Sincan farklı bir iklimi olan bir yer. Farklı bir maneviyatı var. Ağzı dualı insanları var. Yani böyle bir durum olduğu zaman otomatikman ilk yola düşen oluyoruz. Anadolu insanının refleksini gösteriyor. Orman yangınları ve sellerde de aynı şekilde oldu.

En çok tebrik ve takdiri nereden aldık biliyor musunuz? Yangında hayvan ambulansından aldık. Pandemide çok güzel projeleri hayata geçirdik. TİM kurduk, araba tahsis ettim önce kronik hastaları tek tek ziyaret ederek kendimizi tanıttık ve acil durumlarda arayabileceklerini söyledik. Hijyen kitleri dağıttık. Vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına evlerine götürdük. Bizim yaptığımız işlerimizin çoğunluğu Büyükşehir Belediyeleri ölçeğinde. Örneğin, Fatih Fuar ve Kongre Merkezimiz, Spor Kompleksimiz, Sincan Park adıyla ova çayını yaptığımız 300 bin metrekare rekreasyon alanımız, sokak hayvanları için yaptığımız bakım rehabilitasyon merkezimiz ve şu anda yapımı bir buçuk aya kadar tamamlanacak olan Arasta Sincan adıyla ortaya koyduğumuz projemiz.

Başkanım onları soracağım şimdi. İstihdamla devam etmek istiyorum. İstihdama katkı anlamında da çalışmalarınız var. Özellikle de Sincanlı gençlerin iş edinmesine dönük projeleriniz var. Özellikle de Gastro Akademi çok orijinal, Türkiye çapında örnek olacak bir proje. Bunlardan bahsedebilir misiniz?

Sincan, 880 kilometrekare alanlık ilçedir. Oldukça büyük bir yüz ölçümüne sahibiz. Ankara’da hayvancılığın en yüksek olduğu ilçelerden bir tanesiyiz. Bir taraftan da beş tane organize sanayiyi bünyesinde barındıran sanayi üssüdür Sincan. Ankara ihracatının yarısından fazlasını biz yapıyoruz. Dolayısıyla beş tane organize sanayi barındıran 1000’e yakın fabrikayı barındıran bir ilçeden bahsediyoruz. Ülkenin en büyük yatırımcılarının bizde fabrikaları var, işletmeleri var. İstihdam probleminin olmaması lazım normal şartlarda. Sanayi tarafıyla görüştüm, gençlerle görüştüm. Sonra iş arayan gençlerimizi yönlendirmeye başladık. Üç aylık bir eğitim ayarladık. Bu eğitimlerle sanayiye uyarlı elemanlar yetiştirdik. Bu çok önemli bir süreç oldu ve artık asgari ücretli çalışmak zorunda olmayan nitelikli eleman haline gelen gençleri yerleştirmeye başladık. Milli Eğitim Bakanlığı, İŞKUR gibi kurumların da içinde yer aldığı liste bizden sonra mesleki eğilimi yüksek olan gençleri haftanın belli günlerinde fabrikalarda, belirli günlerde okulda mezun olduğu zaman usta niteliğindeki eleman yetiştirme noktasında da o projeleri paylaşıyor olduk.

Gastro Akademi’de şef yetiştiriyoruz. Niye yetiştiriyoruz? Çünkü müthiş bir talep var. Televizyondaki yarışmalardan ve birçok sebepten dolayı ilgi de çok büyük. Biz de en güzel teknoloji ile oraya mükemmel bir sistem kurduk. Burada çok farklı mutfaklarda, değişik damak tatlarına hitap eden, yemekleri yapabilen şefler yetiştiriyoruz.

MODERN BİR ŞEHİRCİLİK GÖRÜNTÜSÜ KAZANDIRDIK

Şehirleşmeyi nasıl yönetiyorsunuz? Bir de kentsel dönüşüm meselesi var. Çünkü deprem diye bir gerçeğimiz var. Şehirlerimizi depreme hazırlama noktasında siz ne gibi bir çalışma yapıyorsunuz?

İmar faaliyetleri aslında çok daha öncesinde yapılmış ve biz bugün çok sınırlı yeni imar alanları açıyoruz. Geçmişte kontrolsüz yapılan bir durum. Geniş yapılan imar planları olmasaydı geçmişte, bugün daha ilkeli imar planlarını yapardık. İmar yetkileri daha evvel çok daha lokal belediyelerdeydi, imar mevzuatında çok ciddi değişiklikler oldu gibi. Dolayısıyla buna çok fazla müdahale etme şansımız yok. Kentsel dönüşüm meselesinde de gecekondumuz yok Sincan'da ama 1999 (Gölcük) depreminden önce 70’li, 80’li yıllarda kooperatif usulle yapılan çok sayıda konut var. Ve onların da bir kısmında yeterli inşaat malzemeleri kullanılmadığını tespit ediyoruz. Sincan’da tehlikeli riskli gördüğümüz bu alanlarda imar plan değişiklikleri yaptık.

Vatandaşımıza da müteahhite pazarlık noktasında eli güçlendirecek emsaller tanımlayarak modern bir şehircilik görüntüsü kazandıran planlarımızı bitirme aşamasına geldik. Bundan sonra sadece vatandaşların bu noktada artık 3’te 2’lik meseleler yarı yarıya indirildi. Daha önceden başladığımız, pratikte sahaya yansıttığımız kentsel dönüşüm uygulamaları da var. Sanayici kentsel dönüşüm uygulaması. TOKİ ile iş birliğiyle yaptığımız Türkiye'ye örnek bir kentsel dönüşüm alanı oldu. Türkiye'deki en büyük ve en modern kentsel dönüşüm örneği. Orası 6 bin konutla başladı. Şu anda 16 bin konuta çıktı.

 

YERLİ VE MİLLİ ÜRETİME ÖNEM VERİYORUZ

Tarım ve hayvancılık yönüyle ilçenin ciddi bir potansiyeli var diye başlangıçta ifade etmiştiniz. Sizin tarım ve hayvancılığa destekleriniz de çok önemli. Bunlardan bahsetmek ister misiniz?

Buğday tohumu dağıtıyoruz ve hibe şeklinde dağıtıyoruz. Doğru yönlendirmek ve gelişmelere ayak uydurabilmek için çiftçilikte yaş ortalamasını düşürmek için uğraşıyoruz. Yani tarımsal teknolojilerde çok ciddi değişiklikler oluyor. Sincan bölgemizde özellikle genç çiftçilerimiz var, müthiş işler yapıyorlar. Çiftçilerimizi bir araya getirerek seminerler düzenliyoruz. Yeni ve teknolojik cihazlar alıyoruz. Modern tarımın imkanlarını kullanıyoruz. O da masrafta yüzde yirmilere, verimde yüzde yirmi artışlara, totalde yüzde kırk yüzde elli gibi artı değere vesile oluyor. Yerli ve milli üretim çok önemli. Çünkü gıda deyince tarım akla geliyor. İnsan her şeyden azade yaşayabilir ama yemeden içmeden yaşayabilir misiniz? Mümkün değil. İşte pandemide bunu net bir şekilde gördük.

Başkanım çiftçinin ürünlerinin doğrudan vatandaşla buluşturulmasını da çok önemsiyoruz. Bu noktada köylü pazarlarınız var. Bunları bize aktarabilir misiniz?

Köylü pazarlarımıza gerek şehir içinden gerekse şehir dışından yoğun talep ve ilgi var. 5 farklı noktada pazarımız var haftanın belirli günleri talebe göre açılıyor. Organik, doğal ve taze olduğu için vatandaş mutlu oluyor. Diğer yerlerden daha ucuzdur, daha tazedir, daha güzeldir. Kadınlarla ilgili bir pazarımız var. Kadınlarımız hem evlerine destek oluyorlar, ekonomik olarak destek oluyor. Kadınlar, el üretimi ürünlerini bu pazarlarda satıyorlar.

EMİNE ERDOĞAN’DAN 2 KEZ ÖDÜL ALDIK

Cumhurbaşkanımızın eşi, muhterem hanımefendinin özellikle sıfır atık noktasında küresel çapta öncülük eden bir projesi var. Siz de buna bir anlamda katkı sağlayacak projeler ürettiniz. Bundan bahseder misiniz?

Cumhurbaşkanımızın kıymetli eşi Emine Hanımefendi,  2017’de bir sıfır atık seferberliği başlatmıştı. Ben de birkaç ay sonra göreve geldim. Emine Hanım’ın öncülüğüyle bizde böyle bir seferlik başlatıyoruz dedik. Biz ne yapabiliriz kısmını konuştuk. Biz bir ilçeyiz yani. Ne yapabiliriz? Neyi değiştirebiliriz? Kelebek etkisi diyerek başladık. Sincan da yaşayan 700 bin insanı bu projenin paydaşı haline getirdik. Bir yıl içerisinde bayağı yol kat ettik. Hatta Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gidip nedir bu sıfır atık projesi diye soranlara, Sincan’a gidin orda öğreniriz dediler. Biz o zaman bu işi başardığımızı anladık. Biz 150 bin kişiye de bu konuda eğitimler verdik. Ve kişi başına 1,2 kilogram olan atık sayısını 800 grama düşürdük. Yani 700 bin nüfuslu şehrin 200 bini artık atık çıkarmıyor diye yorumlayabiliriz.

Hanımefendi’nin elinden de iki defa bu konuda ödüller aldık. Yurt içinden ve yurt dışından da çok sayıda ödüller aldık. Biz bir çiftlik kurduk 25 dönümlük araziye. Ve bu çiftliğin içinde ki üretim tesislerini birbirlerine entegre edelim dedik. Sonra yerli sistemle kompost gübre üreten ilk yerli Belediye olduk. Sebze ve meyve üretiyoruz ihtiyaç sahiplerine dağıtıyoruz. Sokak hayvanlarına mama üretiyoruz ve bunları tamamen atıklardan yapıyoruz. Sıfır atık bizim için herhangi bir kavram değil adeta yaşam biçimi haline geldi.

BÜYÜKŞEHİR BİLE SİNCAN’A GÖNDERİYOR

Sokak hayvanlarına mama üretiyoruz dediniz, sokak hayvanları meselesi gerçekten Türkiye genelinde önemli bir problem haline geldi maalesef. Sokak hayvanları bakım ve rehabilitasyon merkeziniz var. Buradaki çalışmalardan neler aktarırsınız?

Sokak hayvanlarının çözümü kısırlaştırmadır.

Siz yapıyor musunuz kısırlaştırma çalışmasını?

Kısırlaştırma yapan nadir belediyelerden bir tanesiyiz. Zaten her kurum kendi üstüne düşen kısırlaştırma faaliyetini yapsa popülasyon bu hale gelmeyecekti. Düşünün, Ankara Büyükşehir Belediyesi dahi Sincan’a yönlendiriyor kısırlaştırmak için.

Biz kendi yükümüzün çok üzerinde bir yükle karşı karşıyayız. Oysa herkes kendi üstüne düşenini yapsa zaten bu konu mesele olmaktan çıkar. Bir tesis kurulacak, veteriner istihdam edilecek ama teknik olarak altından kalkamayacağını düşünüyor Büyükşehir Belediyesi.

 

ABB’DEKİ HALK EKMEK SKANDALI

Başkanım, tabii Ankara Büyükşehir Belediyesinin kendisine yetemediği alanlardan birinden bahsettiniz. Tabii benim de Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin çalışmaları ile ilgili bir dizi sorularım var. Bu konuya girmek istiyorum. Özellikle Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı halk ekmek fabrikasında bakterili ekmek diye bir skandal patlak verdi. Bu mesele nedir? Bize aktarır mısınız? Yani kabul edilebilir bir şey mi bu?

Tabii ki insan sağlığını doğrudan ilgilendiren böyle bir konu kabul edilebilir mi? İl Başkanımız Hakan Han Özcan Bey bu meseleyi çok yakından takip ediyor. Meseleyi Türkiye kamuoyunun gündemine getiren de kendisidir. Birçok farklı mecralarda da bunu ifade etti, laboratuvar sonuçlarını ortaya koydu. Ama Büyükşehir Belediyesi'nden tatmin edici bir cevap halen duyabilmiş değiliz maalesef. Halkın sağlığı hiçbir şekilde ertelenemez, ötelenemez derhal müdahale edilmesi gerekiyor.

Başkanım siz eczacısınız. Halk sağlığıyla oynamak bu kadar kolay bir şey mi? Çünkü ciddi bir ekmek üretimi var orada.

Bu mesele bildiğim kadarıyla yargıya da intikal etti. Hukuki sonuçlar olacaktır tabii ki. Yani sağlık hiçbir konuya araç yapılamaz, sağlık kutsal bir alandır. Bütün konuların önüne geçmesi gereken bir konudur. Ben de tabi endişeyle takip ediyorum.

MERKEZİ BÜTÇEYE BAĞIMLI OLMAK BAŞARISIZLIKTIR

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin Sincan'a yönelik katkıları var mı? Yani sizin engellendiğiniz alanlar var mı? İhmal edildiğiniz alanlar var mı?

Bu engellenme edebiyatını Büyükşehir Belediyesi yapıyor. Yapamadığı işler olduğu zaman engellenme gerekçesine sığınıyorlar. Ne engelleniyormuş ben buna anlam veremiyorum. Mesela Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin 58 milyarlık bütçesi vardı ve bu bütçenin de %90’a yakını merkezi bütçeden gelen paralarla oluşuyor. Yani yüzde doksan oranında merkezi bütçeye bağımlı olmak bir belediye için zaten başarısızlıktır. Hadi bunu bir tarafa bırakalım. Yüzde doksan tıkır tıkır almışsın parayı devletten. Belediye meclisinde oylanan projelerin yüzde doksan yedisine evet demişiz. Nedir engel olan?

Bir de şu var; Büyükşehir Belediyesi'ndeki meseleyi organizasyon kabiliyetsizliği olarak da tarif edebiliriz. Yani mesela sayısal olarak yeterli gibi görünen konularda etkin ve verimli sonuçlar alınacak organizasyonu ortaya koyamıyor. Yani mesela bugün 400 tane EGO otobüsü aldık deniliyor. Doğru mu? E o zaman ulaşımın çok daha rahatlaması, ferahlaması lazım değil mi? Ama buna rağmen ulaşım çok kötü. Sincan'da bununla ilgili tepki almadığım bir mahalle, sokak yok. Nereye gitsen otobüsle ilgili ciddi sıkıntılar var. Otobüse binememekten, saatinde gelmemesinden, şoförlerinin güzergahı bilmemesinden tutun, sayısız şikayetler var.

İlçenizde yapılması gereken Büyükşehir’in faaliyet alanlarında olup, yapmadığı çalışmalar var mı? Size verilmiş fakat yerine getirilmemiş sözler var mı?

Bize verilen sözler derken vatandaşa olabilir. Yoksa belediyeler arasında bir hiyerarşi yoktur. Yani o benim altım üstüm falan değildir. Dolayısıyla bazı vatandaşlar bunu bilmiyor. Sanki benim bütçem büyükşehirden geliyormuş zannediyorlar. Öyle bir şey yok, kendimize ait bir bütçemiz var. Kendi karar alma mekanizması var. Ne ben Büyükşehir’e hesap vermek zorundayım ne de o bana hesap vermek zorunda. Aramızda hiyerarşik, ast üst ilişkisi gibi bir ilişkimiz yoktur.

MANSUR YAVAŞ’IN ANLATACAĞI BİR ŞEYİ YOK

Metropol Araştırma şirketi başkanının geçen hafta bir açıklaması olmuştu Mansur Bey ile ilgili. “Popüleritesinin nedeni konuşmamasıdır. Konuşsa berbat olup çıkacak. Ben Ankara'da yaşıyorum. Belediye başkanı olarak başarılı değil” diye bir yorumu oldu. Siz bu yoruma katılır mısınız?

Katılıyorum tabi ki. Şimdi konuşmamanın üzerinden oluşabilecek bir gizemle, siyaset yapmayı tercih eden birisi var karşımızda. Fakat ben şöyle ifade ediyorum. Demek ki anlatacağı bir şey yok. Bazen programlara çıkıyorum yarım saatlik süreyi aşıyoruz. Çünkü anlatacak çok şeyimiz var. Ben istiyorum ki yaptığımız her şeyi vatandaşımız duysun, bilsin, görsün, o hizmetten faydalansın. Ama bir şey yapmasaydım siz bana 10 dakikalık bir yayında olsa ben 2 dakika sonra susar kalırdım yani. Veya programa hiç çıkmazdım.

Yani anlatacak bir şey yok çünkü. Demek ki Mansur Bey 'in de öyle yani anlatacak bir şey olmadığı için çıkıp konuşmuyor. İstanbul 'a yayına gelmek beni bir günde olsa iki günde olsa Ankara'dan kopartıyor işte belediyelikten uzaklaştırıyor, o yüzden pek tercih etmiyorum diyordu. Seçimde ne yaptın sen? Seçimde haftalarca Ankara'yı terk etmedin mi? Sen diyordun ya Rozetsiz başkanım ben siyaset yapmıyorum diye, haftalarca siyaset yapmadın mı? Hatta haftalarca gittiğin konuştuğun mitinglerde bir taraftan PKK'nın uzantısı olan siyasi parti, Osman Kavala'nın Selahattin Demirtaş'ın çıkartılması için Kemal Kılıçdaroğlu'na destek isterken, sen de farklı sebeplerle Kemal Kılıçdaroğlu'na destek isteyip aynı noktada buluşmadınız mı?

ANKARA’NIN KAYIP 5 YILI

Seçim sürecinde kendini bayağı aşağı çektiğini fark etti. Şimdi tekrar gizemine büründü. Evet, tekrar gizem… O konforlu alana, sessiz alana çekiliyor. Vatandaşımız Mart ayında herkesin karnesini önüne çıkartacaktır. Ve Ankara'nın bu 5 yılı maalesef kayıp bir 5 yıl. Dolayısıyla biz Ankara’yı tekrar AK Parti ve Cumhur İttifakı'na kazandırdığımız zaman, bu kaybolan beş yılını telafi edip hızlıca Ankara'nın gelecek projelerini de oluşturmamız lazım.

VATANDAŞIN OLDUĞU HER YERDEYİZ

6 ay sonra yeniden yerel seçimler var, yerel seçim hazırlıkları da başlamış görünüyor. Tabii siz teşkilatlarda farklı görevlerde bulundunuz. Uzun yıllar görev yaptınız, sonra Belediye Meclisi'nde görev yaptınız. Şu anda da Belediye Başkanı olarak hizmet ediyorsunuz. Ciddi bir tecrübe var. Tabii bu siyasi birikiminizi, tecrübenizi yerel seçim sürecinde nasıl göstereceksiniz merak ediyoruz.

Yerel seçim dinamikleri genel seçim dinamikleriyle birbirinden biraz farklı. Yerel seçimlerde daha doğrudan temas ön planda olması icap ediyor. Neredeyse her bir vatandaşla tek tek temas etmeniz lazım.

Duygusal kontaklar, interaktif, çift yönlü ilişki geliştirmek çok önemlidir. Konuşmaktan çok vatandaşı dinlemeniz önemlidir. Dolayısıyla Sincan'da 700 bin vatandaşımız var. Başından itibaren 6 yıllık süreçte bunu çok önemli bir görev edindim. Her yerde; sokakta, mahallede, parkta, bahçede, esnafların arasında, köylerde...

Sahada mısınız?

Sürekli sahadayım, vatandaşın ne beklediğini bilmek çok önemli. Gençleri doğrudan dinlerim. Toplumsal talebin ne olduğunu bilirseniz hizmet üretirken de isabetli olursunuz. Tabi yaptığınız hizmet kadar duygusal kontak kurabilmekte çok önemli. Vatandaş sizi arasında görmek istiyor, kendileriyle aynı havayı solumalarını istiyor.

Aynı şehirde yaşayan ve bir ortak payda da aynı değerler etrafında birleşen olarak bu şehri birlikte yukarı çıkarma azminde olduğunuzu ona göstermeniz gerekiyor. Dinlemenizi istiyor. Yani saygı görmek istiyor. Yani dikkate alınmak istiyor. Bunlar çok önemli ihtiyaçlar. Dolayısıyla belediye başkanının vatandaşı dinlemesi, onların içinde olması, onlarla hemhal olması, çocukla çocuk, gençle genç, yaşlı ile yaşlı olması çok önemli.

AMACIMIZ ŞEHİRDE YAŞAYAN İNSANLARI MUTLU EDEBİLMEK

Kamuoyu araştırmaları yaptırıyorsunuzdur elbette. Vatandaş size nasıl bakıyor?

Gayet güzel görüyorum. Yaptığımız çalışmalarda da güzel çıkıyor sonuçlar. Bir belediye başkanını en çok mutlu eden şey nedir biliyor musunuz? Şehirde yaşayan insanları mutlu edebilmektir. Bunun için maddi imkanlar gerekebilir, mevzuatlar kanunlar her şeye gücünüz yetemeyebilir. Elinizde sihirli değnek yok bir dokunuşla her şeyi bambaşka hale getiremeyebilirsiniz ama vatandaşla birlikte olmak, onları dinlemek ve gayretlerinizi anlatmak onlar için büyük motivasyon oluyor. Vatandaş diyor ki ‘başkan benim sorunlarımı biliyor’. Yani vatandaşlara bu duyguyu hissettirmek çok önemli. Yani vatandaşla beni ayıran tek mesele benim sorumluluğumun daha fazla olmasıdır.

BÜYÜKŞEHİR AK PARTİ’YE GEÇTİKTEN SONRA DAHA BÜYÜK İŞLER YAPACAĞIZ

2024'te yeniden aday göstermeniz halinde, Sincan için özel bir proje var mı kafanızda?

Sincan’a yapılabilecek çoğu projeyi yapmış durumdayız. Ama ben öyle düşünmüyorum tabii ki, her zaman yapılacak bir şey vardır. Özellikle Büyükşehir Belediyesi'nin yetkisini de kazandığımız zaman daha da büyük işler yapacağız.

Şehrimize hız kazandıracak çok işler var. Büyükşehir'in kazanılması tabii ki kentsel dönüşüm noktasındaki hedeflerimizi çok daha hızlandırır. Yenikent’ten 30 kilometre, Sincan'dan 25 kilometre otobüsle Kızılay Ulus’a insan taşımanın artık eskidiğini düşünüyorum ben. Yani artık bunları raylı sistemler, metrobüsler üzerinden yapmamız lazım. Otobüs taşımacılığınıN ancak semt içindeki metro duraklarına gidebilmek için kullanılabileceğini düşünüyorum. Yani Büyükşehir’i aldığımız zaman, hızlıca hayata geçirilecek projeler üretmemiz gerekir. Kentsel dönüşümle ilgili hızlı adımlar atmamız gerekir. Bunun için de Büyükşehir’in kazanılması, hem kaybolan 5 yılın telafisi, hem de ileriye dönük yapılması gereken meselelerin hızla temin edilmesi çok önemli diye düşünüyorum.

BAKAN’I ŞAŞIRTAN ESER

Kendisi de aynı zamanda Sincanlı olan merhum Sinan Şamil Sam’ın adını verdiğiniz dev spor kompleksi de dikkatleri çeken bir mekan oldu. Sincan Belediyespor da namağlup şampiyon oldu. Spora verdiğiniz desteklerden biraz bahseder misiniz?

Sinan Şamil Sam şahsen de tanıştığım bir kardeşimdi ve çok genç yaşta kaybettik. Aynı yaştayız Sinan kardeşimle. Ağır siklet dünya boks şampiyonu olmuş, Türkiye'nin gururu olmuş bir kardeşimiz. Tabii biz de salonu yaptıktan sonra Bakan Bey gördü. Emin misiniz kendiniz yaptığınıza dedi. Bakanlık ölçeğinde bir yatırım olduğunu söyledi. Evet hamdolsun öz kaynaklarımız ile yaptık. Uluslararası müsabakaların da oynanabilme kapasitesine sahip mükemmel bir eser olarak ortaya çıktı. Ailesi ile konuştuk, gözyaşları ile karşıladılar teklifimizi. Yani merhum Sinan kardeşimizin ismini koymak istiyoruz dediğimiz zaman çok sevindiler. Sinan kardeşimizin ismini yaşatıyoruz orada. Bizim de içimize çok sindi tabi ki.

DÜNYANIN ŞIMARIK ÇOCUĞU İSRAİL’E İNŞALLAH HAD BİLDİRİLİR

Pozitif gündemi konuştuk, Sincan'daki gelişimi konuştuk, maalesef olumsuz gündemlerimiz de var. Filistin -İsrail meselesi tekrar bir çatışma ve savaşa dönüştü. Maalesef Filistinli kardeşlerimiz için bir soykırım yaşanıyor. Korkunç katliamlar yapılıyor. Bu konuda düşüncelerinizi alarak röportajımızı sonlandırmak istiyoruz.

Filistin meselesi gerçekten içimizi yaraladı, zaten öteden beri bizi hüzünlendiren bir konu. Tekrardan İsrail'in vahşetiyle sarsılmış vaziyetteyiz. Tabi 6 günde 6 bin bombanın atıldığı bir yerden bahsediyoruz. Afganistan'da bir yılda o kadar atılmış.

Sincan'dan daha küçük bir yerden bahsediyoruz. Neredeyse Sincan’ın 3 te 1’i kadar bir alan ve 2,5 milyon insan yaşıyor ve diyorlar ki 24 saat veriyoruz Gazze’den çıkmanız için. Bu hiç insani değil, bırakın insaniliği hiçbir kelimeyle tarif edilecek bir şey değil. İşte hastaneyi bombalayacağım, yani böyle bir savaş hukuku olabilir mi, böyle bir insanlık hukuku olabilir mi? Cenevre protokolüne de, ek sözleşmesine de, her türlü savaş hukukuna da aykırı. İsrail adeta dünyanın şımarık çocuğu olmuş durumda ne yapsa tolere ediliyor. Ama insanlık bu kadar ölemez diyorum. Türkiye'nin çok gür bir sesi var, Cumhurbaşkanımızın çok gür bir sesi var. Ve başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti'nin asla ertelenemeyeceğini haykırdı. Ama bakıyoruz Arap liginden yeterli bir reaksiyon yok. İslam Devletleri'nden yok. İşte başka memleketlerden yeterli bir reaksiyon yok. Yani işte beyaz fosfor bombasına kadar kullanıyor İsrail. Bunun hiçbir şekilde savaş hukukunda da yeri yok. Yani sivillere, silah tutmayan yaşlıya, gence, hastaya, çocuğa, kadına, hamileye sen nasıl ateş edersin, nasıl onları öldürebilirsin, bu bir soykırımdır adeta.

Allah inşallah meseleyi tersine döndürür. Dünyada yeterli reaksiyon oluşur, bunlara haddini bildirirler ve Filistin’e insanca yaşam ortamı sağlanır. Ve bağımsız Filistin devleti de inşallah kurulur diyorum.

Yorumlar 0 Yorum Var