Narendra Modi'nin başbakanlığı döneminde, Hindistan ile İsrail arasındaki bağlar gün geçtikçe daha da güçleniyor. Gazze'deki soykırıma rağmen Modi yönetimi ve destekçileri Tel Aviv'e koşulsuz bağlılıklarını yineliyor. İlişkilerin güçlendirilmesi gerektiğini savunarak, İsrail'in kendini savunma hakkı olduğunu savunuyor.
Bu yakınlaşma sadece politik düzeyde değil, aynı zamanda sosyal düzeyde de mevcut. Ülke çapında yapılan anketlerde İsrail vatandaşları da Hindistan'la ilişkilerin iyi olmasını destekliyor. Modi hükümetinin başarılı bir siyaset izlediğini öne sürüyor. Hindu milliyetçilerinde de aynı tutumu görmek mümkün. 7 Ekim'den sonra çok sayıda Hindistan merkezli sosyal medya hesabı İsrail yanlısı bir anlatıyı güçlendiriyor ve Tel Aviv'i mağdur pozisyonunda gösteriyor.
Hindistan, 1947'de İsrail'in kurulmasına yol açan Birleşmiş Milletler planına oy vermemiş olsa da, 1950'de İsrail'i tanımış ve 1992'de ilişkileri tamamen normalleştirmiştir. Hindistan tüm bunların yanında 1988'de Filistin'i tanıyan ilk Arap olmayan devlet olarak da tarihe geçerek dünya kamuoyunu şaşırtmıştı..
HİNDİSTAN'DAKİ İSRAİL SEMPATİSİ HİNDU MİLLİYETÇİLERİNİN POLİTİKASI HALİNE GELDİ
Hindistan'da son otuz yılda İsrail yanlısı hissiyatın artışını üç faktör açıklıyor. Birincisi, Hindistan'da terör saldırıları konusunda İsrail'e karşı bir güven duygusu mevcut. İstihbarat alışverişi, lojistik destek gibi konular iki ülke arasında işbirliğini güçlendiriyor. Hindistan'ın Pakistan ile yaşadığı gerilim ve İsrail'in karşısındaki İran tehdidi, Yeni Delhi ve Tel Aviv'i ortak çizgiye getiriyor.
İkinci faktör olarak uluslararası ticaret görülebilir. Soğuk Savaş sonrasında Hindistan ve İsrail'in ilişkileri daha hızlı şekilde ilerledi. Hindistan, İsrail silahlarının en büyük alıcısı konumunda geldi. 2014'ten bu yana İsrail, silah ihracatının yüzde 42,1'ini Hindistan'a yapıyor. Hindistan ayrıca 2022'den bu yana İsrail, ABD ve BAE'den oluşan I2U2 grubunun da katılımcısı durumunda. Bu grup özellikle, İsrail, Suudi Arabistan ve BAE üzerinden Hindistan ile Avrupa'yı birbirine bağlayan bir ulaşım koridoru inşa etmeyi amaçlamasıyla da dikkat çekiyor.
Hindistan her ne kadar Japonya, Fransa, Rusya ve diğer ülkelerle olumlu ilişkilere sahip olsa da; İsrail'e olan sempatilerinin arkasında Hindu sağının ideolojik ve politik bir model olarak İsrail'e olan yakınlığı yatıyor.
Hindistan'da, İsrail Hindu milliyetçileri için bir örnek teşkil ediyor. İsrail, onların kendi ülkeleri için tasarlamak istedikleri başarılı bir model olarak görülüyor. Düşmanlarını uluslararası hukuku çiğneyerek bile olsa gaddarca yok etmeye çalışması; Teknolojik gelişmişliği, aynı zamanda geleneksel bir yönetime sahip olması ve azınlıkların başarıyla idare edildiği bir yapıya sahip olması örnek olarak görülen önemli faktörler.
HİNDİSTAN İSRAİL'İ BATILI ÜLKELERLE İYİ İLİŞKİLER KURMAK İÇİN BİR FIRSAT OLARAK GÖRÜYOR
Üçüncü nokta ise, ABD ve Batı ile olan ilişkilerin geliştirilmek istenmesinde yatıyor. Modi yönetimi her ne kadar Müslüman azınlıklara yönelik saldırgan tutum izlese de Batı'yla ilişkilerinin de gelişmesi taraftarı. Çünkü yanıbaşında bulunan Çin'in tamamen kendine yeten sistemi ve küresel anlamda günden güne kazandığı güç; Pakistan'la yaşanan sınır gerginlikleri ve daha önceki geniş çaplı çatışmalar Yeni Delhi yönetimini tedirgin eden faktörler... Zira, Hindistan nüfus, ekonomi ve askeri olarak ne kadar büyük olsa da iki cephede aynı anda mücadele etmesi pek mümkün değil.
Bu durumdan ötürü ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerden destek alma ihtiyacı duyuyor. İsrail'in daimi müttefikleri olan ve her katliamına göz yuman bu devletlerin desteğinin de anahtarı Tel Aviv'le iyi ilişkiler yürütmekten geçiyor. Nitekim İsrail ile iyi ilişkilere sahip olmayan ülkelerin Washington başta olmak üzere birçok yönetim tarafından en hafif yaptırım olarak "eleştiriye tabii tutulduğu" biliniyor.
Hindistan iki devletli çözüme karşı olduğunu açıklamamış olsa da bölgedeki Hamas varlığından rahatsız. Çünkü İran'la iyi ilişkilere sahip bir Hamas yönetiminin hali hazırda Ortadoğu'da birçok üsse sahip Tahran yönetimini güçlendirdiği, İran'ın müttefiki olan Hizbullah gibi oluşumların; Müslümanların sempatisini kazanmasından endişe ediyor. Zira ülke içindeki tüm katı uygulamalara rağmen Müslümanlar arasında silahlı bir hareketin başlaması, ülkeyi yıllar süren bir iç savaşa götürme riskini barındırıyor.
Nitekim El Kaide ve DEAŞ terör örgütleri yapılanmalarının özellikle Keşmir bölgesinde organize olmaya çalıştığı biliniyor. Ve bu anlamda Hindistan yönetiminin istihbarat yardımına duyduğu destek de aşikar. Öyle ki 2008'deki Mumbai terör saldırıları sırasında, İsrail güvenlik güçleri Hindistan’a istihbarat ve teknik destek sağlamış; Bu olay, iki ülke arasındaki güvenlik işbirliğini daha da pekiştirmişti.