Gazze'deki ablukayı kırmak için İzzeddin El-Kassam Tugayları tarafından başlatılan 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu'nun ardından işgalci siyonist İsrail, Gazze Şeridi'nde soykırım başlattı. Hastaneleri, okulları, camileri vuran işgalci İsrail; bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden Filistinlilere binlerce bomba yağdırarak toplu katliamlar gerçekleştirdi.

Terör devleti İsrail'in başlattığı soykırım saldırılarının en yakın şahitlerinden biri İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Gazze Yetim Birimi Başkanı Nil el Hüseyni oldu. Evlenerek gittiği Gazze'de 27 yıl yaşayan Nil el Hüseyni, Gazze'deki son durum ile ilgili Haber7'ye önemli açıklamalarda bulundu.

7 EKİM'E GİDEN YOLUN TAŞLARI BU ZULÜMLERLE DÖŞENDİ

16 Ocak 1997'de başlayan Gazze serüveninin 19 Kasım 2023'te sona erdiğini belirten Hüseyni, 27 yıl boyunca Gazze'de binlerce Filistinli'nin şehit edildiğini, hayatta kalanlara ise her türlü zulmü uyguladıklaırnı anlattı.

7 Ekim'deki operasyonun hangi haklı gerekçelere dayandığını yaşanmış örneklerle sıralayan Nil Hüseyni, şunları kaydetti:

"Öyle bir yer düşünün: Dört tarafı düşmanlarca çevrilmiş günde en fazla 8 saat elektrik geliyor, evladınız gözünüzün önünde eriyip gidiyor ama siz yahudiler izin vermediği için onun yavaş yavaş ölümüne şahit oluyorsunuz. Ortada hiçbir neden yokken keyfi olarak bir gece eviniz bombalanıyor ve siz evlatlarınızı ailenizin çoğunu kaybediyorsunuz. Okul birincisi olan oğlunuz bir solunum cihazına bağlı kalarak yaşamak zorunda kalıyor. Yahudilerin saldırıları yüzünden bir türlü istikrar sağlanamadığı için bin bir güçlükle okuttuğunuz evladınız iş bulamıyor.  Uyguladıkları ambargolar nedeniyle bazen bebeğinize içirecek süt bile bulamıyorsunuz. Sözün kısası; onların izin verdiği ölçüde nefes alıp onların izin verdiği ölçüde yaşamaya çalışıyorsunuz."

[Nil el Hüseyni] Nil el Hüseyni
GECE YARISI EVLERİ BASIP ÇOCUKLARI GÖTÜRÜYORLARDI

Siyonist İsrail'in Batı Şeria'da bile Filistinlilere zulmettiğini aktaran Hüseyni, "Yaptıkları zulümler sadece Gazze ile kalmıyor. Mescid-i Aksa'ya girmenizi hiçbir sebep göstermeden engelleyenler, kadınları yerden yere vuranlar, yahudi yerleşimcilerle halaylar çekiyorlar Aksa avlusunda. Batı Şeria'da yerleşimciler evleri kundaklayıp, bebekleri yakıp, sabah namazını kılmak için evden çıkan gençlere saldırıp, bir gece yarısı evleri basıp hiçbir sebep göstermeden çocukları alıp götürüyorlar." dedi.

Siyonist işgalcilerin akla hayale gelmeyen zulümler gerçekleştirdiğini söyleyen Hüseyni, Filistinlilerin meyve ve sebze ekili tarlalarına kanalizasyondan akıttıkları lağımla bataklığa çevirdiğini kaydetti.

Hüseyni, "6 binden fazla tek suçları vatanını savunmak olan insanın, tecavüz başta olmak üzere, açlık ve akla hayale gelmeyecek işkencelere maruz kaldıkları cezaevleri, kanaatimce 21. yüzyılın en büyük utancıdır. Yahudi zulümleri bununla da bitmez hiçbir şey yapamazlarsa zeytin ağaçlarınızı, hayvanlarınızı yakıp yemyeşil tarlalarınıza kanalizasyon atıklarını boşaltıp, mis kokulu tarlaları yanından bile geçemeyeceğiniz bataklıklara dönüştürürler." dedi.

Ruhsatsız olduğu iddia edilerek Filistinlilerin evlerini kendi elleriyle yıktırdıklarını belirten Hüseyni, işgalcilerin Gazze'ye saldırmak için hazırlık içerisinde olduğunu vurguladı.

Hüseyni, şöyle devam etti:

"Kendileri senin atalarının topraklarında gökdelenler dikerken sen 100 yıllık evine izin verilmediği için çivi bile çakamazsın. Bin bir emekle tuğla tuğla inşa ettiğiniz evinizi ruhsat bahanesiyle elinize bir balyoz tutuşturup yıkmanızı seyrederler. Bütün bu söylediklerim ve şu an da aklıma gelmeyen daha nice zulümlerle 7 Ekim'e gelindi. Ve onlar daha da fazlasını yapmak, Gazze'ye saldırmak için büyük bir hazırlık içindeydiler."

SALDIRIYA GAZZE'DEKİ EN BÜYÜK BİNALARI VURARAK BAŞLADILAR

Bütün dünyanın siyonist katillerin gerçek yüzünü gördüğünü kaydeden Hüseyni, "1948'den beri eşi benzeri görülmemiş zulümle karşı karşıya kalan Filistin halkını hem Gazze de hem de Batı Şeriada kıskacı altına alan Yahudiler, 7 Ekim'den bu yana yaptıkları soykırım saldırılarıyla dünyaya gerçek yüzlerini göstermiş oldular." dedi.

7 Ekim sonrası yaşadıkları zorlukları anlatan Hüseyni, soykırımcı İsrail'in önce şehirdeki büyük binaları vurmaya başladığını söyledi. Çocukların okula gitmeye hazırlandıkları sırada İsrail saldırılarının başladığını belirten Hüseyni, günde 8 saat verilen elektriği kestiklerini ifade etti.

GÜVENLİ BÖLGE YOLCULUĞUNDAKİLERİ KATLETTİLER

Güvenli bölgeye gidin dedikleri insanları yolda giderken vurduklarını belirten Hüseyni şöyle konuştu:

"7 Ekim sabahı aniden başladı her şey. Çocuklar okula gitmek için hazırlanıyorlardı. Her zaman olduğu gibi Gazze'deki en büyük binalardan başladılar vurmaya. İlk başta günde 8 saat gelen elektiriği kestiler. Sınıra yakın yerlerdeki insanlar güneye göç etmeye başladılar. Evin önünden yaşlı genç çocuk binlerce insan kimi araçlarıyla kimi yürüyerek yanlarına alabildikleri birkaç eşya ile yollara dökülmüştü. O insanları 'güvenli bölgeye gidin' diye evlerinden edip, yolda giderken vurup yüzlercesini şehit ettiler."

BU BOMBALARI İLK KEZ KULLANDILAR

"Savaşın 3. gecesi her yer zifiri karanlık birden dışardan çığlıklar duyuldu 'Vuracaklar' diye. Herkes kendini sokağa attı, koşuyoruz ama nereye gittiğimizi de bilmiyoruz. Gittiğimiz yer de vurulabilir. Ben oradaki bütün savaşları, iç savaş ve intifada da olmak üzere hepsini yaşamama rağmen bu savaşta kullandıkları bombaları, füzeleri ve attıkları gazları hiçbirinde görmedim. Çok önceden bize saldırmayı planladıkları için her türlü hazırlığı yapmışlardı."

EVİMİZ BOMBALANDI, SOKAKTA KALDIK

Gazze'de bütün zorluklara alıştıklarını belirten Hüseyni, evlerinin bombalandıktan sonra çok büyük sıkıntı yaşadıklarını kaydetti.

Hüseyni sözlerine şöyle devam etti:

"Savaş sırasında çok ağır bombardımana maruz kaldık. Evimiz Kudüs hastanesinin hemen yanındaydı. Gündüzleri evde kalıp geceleri evin yanındaki bir okula gidiyorduk ama orada da bombardıman devam ediyordu. Yerlerde koridorlarda kalmak zorunda kaldık. Okulda yüzlerce insan var, ama su yok. Çok kısıtlı ulaşabiliyorduk suya. Yemek olmadığı için, günde sadece bir öğün yiyebiliyorduk. 27 yılda bütün bu zorluklara aslında alışmıştık ama en zoru da 22 Ekim sabahı evimizin bombalanıp sokakta kalmamızdı."

EN BÜYÜK SIKINTI HİÇBİR YERİN GÜVENLİ OLMAMASI

Hüseyni, yaşadıkları zorlu süreci şöyle aktardı:

"Savaş sırasında en büyük sıkıntı hiçbir yerin güvenli olmamasıydı. Düşünsenize her an her yer bombalanabilir. Camileri,okulları ,hastaneleri, fırınları ,su kaynaklarını her yeri bombadılar. Bütün bu bombardıman altında Gazzeli anneler evlatlarını enkaz altında bırakıp geride kalanlar için su ve yiyecek bulmak zorunda kaldılar." dedi.

KITLIK BAŞLAYINCA AĞAÇ YAPRAKLARI, O DA BİTİNCE KURTLU HAYVAN YEMLERİ...

"Sabaha kadar karanlıkta sadece bombaların aydınlattığı odalarda geceyi geçirip sabahta su ve yiyecek bulabilmek için yollara düşüyordu insanlar. Elektrik ve gaz olmadığı için odun ateşinde yemek yapmaya çalışıyorlar. Anneler odunu da bulamadıkları için eski kumaş parçaları, plastik, ne bulurlarsa onları yakıp bebeğine mama hazırlamak için bir fincan su ısıtmaya çalışıyordu. Kıtlık noktasına gelindiğinde insanlar ağaç yapraklarını yol kenarlarında ki otları yemeye başlamışlardı. O da bitti... Sıra kurtlu böcekli hayvan yemlerine geldi..."

GIDA SIRASINDAKİ ÇOCUKLARI, BABALARI ACIMASIZCA BOMBALADILAR

Soykırımcı İsrail'in çocukları ve bebekleri canice katlettiğini anlatan Hüseyni, siyonistlerin vahşetten zevk aldıklarını belirtti.

Hüseyni, şu ifadeleri kullandı:

"Gazze deki en büyük sorunlardan biri de suya erişebilirlikti. İnsanlar bombardıman altında saatlerce yürüyüp kuyruklarda bekleyip suya ulaşmaya çalışıyordu. Su doldurmak için sırada bekleyen çocukları, yardımlara ulaşmak için bekleyen babaları acımasızca bombaladılar. Bir çuval un için bir bidon su için şehit oldu insanlar."

BEBEKLERİN CAN ÇEKİŞEREK ÖLMESİNİ KEYİFLE İZLEDİLER

"Enkazın altında kalan şehitlerden dolayı şehirde ağır bir ölüm kokusu vardı.Saldırılardan yaralı kurtulanların tedavi edilememesi, hamile kadınların ve bebeklerin ölmesi için bütün hastaneleri içinde hastalar ve doktorlar olduğu halde  bombalıyorlardı. Çocuk hastanelerinin yoğun bakım ünitelerinin elektriklerini kesip yüzlerce çocuğun, bebeğin can çekişe çekişe ölmesini keyifle izlediler."

KORKU FİLMİNİ ARATMAYAN MANZARALAR

"Saldırılar nedeniyle yollarda korku filmlerini aratmayacak manzaralarıyla karşılaştık. Güneye gitmek için yola çıktığımızda 4 kilometre yolu 1 buçuk saatte güneşin altında etrafımızda tanklarla çevrili olduğu halde geçmeye çalıştık. 4 kilometrelik yol boyunca her tarafta parçalanmış yanmış cesetler, bombalanmış ambulanslar, şehit olanların etrafa dağılmış kıyafetleri vardı."

O ANLARI UNUTAMIYORUM

"Çocuklar patlamaların şiddetiyle aşırı korkuyor ,hastalanıyorlardı. Savaşın ilk günlerinde ağaç, ev manzara resimleri çizen çocuklar ilerleyen günlerde sadece gökyüzünden bomba atan uçaklar tanklar ve yıkılan evlerinin resimlerini yapmaya başlamışlardı. Elindeki pastanın üzerindeki çilek marmelatını kan zannederek korkudan ağlayan 2 yaşındaki çocuğu ve  bütün evlatlarını bombardımanda kaybetmiş yaşlı bir amcanın sabaha kadar karanlıkta tek tek evlatlarına seslenmesini unutamıyorum."

TÜRKİYE'Yİ KENDİ KARDEŞLERİ GİBİ GÖRÜYORLAR

Soykırımdan önce ve sonra Türkiye'nin büyük yardımlar yaptığını kaydeden Hüseyni, şöyle konuştu:

"Gazze de ülkemize karşı çok büyük bir sevgi ve saygı vardı. Aileler bizi kendi kardeşleriymiş gibi görüyordu.Türk olduğumuz öğrenen herkes bize onlara yardım ettiğimiz için teşekkür  ediyordu.  Ben 14 yıl boyunca İHH Gazze Ofisinde Filistin Yetim Birimi Koordinatörü olarak çalıştım. Gazzede ki en büyük uluslararası yardım kuruluşu bizdik ve savaş öncesi olduğu gibi savaş sonrasında da Gazze halkının yanında olmaya devam ettik. Sıcak yemek, kumanya, kıyafet, tıbbi malzeme dağıtımı ve benzeri pek çok yardımı Gazze halkına ulaştırmaya çalışıyoruz.

İHH Yetim birimindeki arkadaşlar kendileri de çadırlarda kalmalarına rağmen savaşın tüm zorluklarının yanında ellerinden geldiği kadar hem eski yetimlerimize hem de savaş nedeniyle yetim kalan çocuklarımıza ulaşmaya çalışıyorlar. 170'e yakın şehit yetimimiz, yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren, yahudilerin elinde esir olan, enkaz altında kalan yetimlerimiz var."

GAZZELİLERİN TEK UMUDU TÜRKİYE

"Şu an da geldiğimiz noktada maalesef Gazzelilerin gönülleri kırık biraz tüm dünyanın onları yalnız bıraktığını unuttuğunu düşünüyorlar. Arap dünyasından tamamen ümitlerini kesen Gazzelilerin tek umudu Türkiye. Bizlerin bu zulmün  bir an önce bitmesi daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor."

Yorumlar 0 Yorum Var