İngiliz haber kanalı Sky News askeri analisti Prof. Michael Clarke Rusya'nın silah tehdidinin ne kadar gerçekçi ve ne boyutta olduğunu anlattı.
İşte Prof. Michael Clarke'nin sözleri;
Rusların elinde çok sayıda nükleer silah var; 5.500 nükleer savaş başlığına sahipler. Bu, Amerikalılardan daha fazla, ancak ABD'nin de birkaç bin savaş başlığı bulunuyor.
Asıl önemli olan, bu savaş başlıklarının neye konuşlandırılmış olduğudur. Ruslar, yaklaşık 1.700 savaş başlığını konuşlandırmış durumda ve bu sayı ABD'den yalnızca 200 kadar fazla. Bu savaş başlıkları, karaya konuşlandırılmış kıtalararası balistik füzeler (ICBM), balistik füze fırlatma kapasiteli denizaltılar ve nükleer savaş başlığı taşıyabilen seyir füzesi fırlatabilen uçaklardan oluşan bir üçlü (triad) üzerinde konuşlandırılmış durumda. Yani Ruslar, 1.700 kadar savaş başlığını aktif olarak konuşlandırmış durumda ve ABD de bu rakamın yalnızca 150 kadar gerisinde.
Her iki tarafın da birbirlerini defalarca yok edebilecek kadar nükleer silahı var. Kara konuşlu kıtalararası balistik füzeler (ICBM) en ilgi çekici ve en güçlü olanlar. Rusya’daki bu üslerin yerlerine bakarsak – ama unutmayın, bu durum her zaman bir aynaya benzer – Amerikalılar da Rusya ile aşağı yukarı aynı yapıya sahip.
Rusya’daki ICBM üsleri, gerekli olduğunda Amerika’ya füze gönderebilir. Bu füzeler Birleşik Krallık üzerinden geçmez, çünkü dünya küresel bir şekle sahip olduğundan, Kuzey Kutbu üzerinden uçacaklardır. Aynı şekilde, Kuzey Amerika’nın kuzeyindeki üslerden fırlatılan Amerikan füzeleri de Kanada üzerinden Kuzey Kutbu’na ve oradan da Rusya’ya ulaşır. Bu süreç yaklaşık 20 dakika sürer ve bir tarafın diğerine tepki vermesi için gereken süre budur.
Bu füzelerin menzillerine baktığımızda, Moskova’yı bir başlangıç noktası olarak düşünelim – ki aslında üsler başka yerlerde – menzil yaklaşık 10.000 kilometredir. Bu uzun menzilli silahlar, her yere ulaşabilir. Balistik füze denizaltılarından bahsedersek, bu denizaltılar Norveç Denizi’nde, Bering Denizi’nde veya hatta Atlantik Okyanusu’nda olabilir.
Yani, Rusya ve Amerika birbirlerini, herhangi bir kıtayı, herhangi bir yeri, dünyanın hemen her noktasını her an vurabilir. Ellerindeki durum bu.
Bununla birlikte, bu durum 1970’lerin ortalarındaki haliyle aynı. Teknik olarak son 50 yılda bu yapıda bir değişiklik olmadı. Kuvvetler modernize edildi, ancak yapı hala aynı.
Değişen şey, 1960’larda oluşan silah kontrol rejimi. Bu rejim o zamanlar oldukça güçlüydü. Ancak zamanla bu rejim aşındı ve artık neredeyse tamamen ortadan kalkmış durumda. Eskiden bu tür durumlardaki öngörülebilirliği sağlayan silah kontrol anlaşmaları neredeyse tamamen yok oldu.
Bu nedenle, Başkan Putin’in açıklamaları, bir yıl öncesine kıyasla daha tehlikeli ve düşüncesiz görünüyor.