Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Iranlı mevkidaşı Abbas Arakçi ile düzenlediği ortak basın toplantısında "Yakın zamanda Astana sürecini tekrar hayata geçireceğiz" ifadeleriyle yapmıştı Astana vurgusunu..

Türkiye, İran ve Rusya Dışişleri Bakanları Suriye'deki son gelişmeler üzerine yeniden diplomasi masasını hareketlendirdi.
3'lü, 7-8 Aralık'ta Doha Forumu kapsamında Astana Toplantısı için bir araya gelme kararı aldı..

Önce Astana görüşmelerinin nasıl başladığına geri dönelim.

Astana formatı 2015 yılında hayata geçirildi.
Kazakistan'ın başkenti Astana'da düzenlenen zirvede Türkiye, İran ve Rusya garantör ülke olarak yer aldı..
Bugüne dek yapılan 22 toplantı boyunca rejim ve muhalifler arasında Suriye krizine çözüm arandı..

Aslında Astana süreci kısaca 4 ana başlıkta özetlenebilir.
Bunlar Terörle mücadele, mültecilerin onurlu ve güvenli geri dönüşü, Suriyenin toprak bütünlüğü ile Siyasi çözüm ve Anayasa çalışmaları..

2015'ten bu yana Astana görüşmelerinde çözümsüzlükten yana olan taraf Esed rejimi oldu..
Muhalif bölgelere yönelik saldırılar sürdü..
Binlerce sivil katledildi..

2017'de İdlib'te gerginliği azaltma bölgesi ilan edildi..
Ancak hem rejim hem de rusya hava saldırılarıyla, iran destekli gruplar ise karadan, muhalif bölgeleri hedef almayı sürdürdü.

Bir taraftan kan ve göz yaşı vardı Suriye'nin kuzeyinde..
Halk mülteci kamplarına sığınmış, Türkiye yoğun göç almaya başlamıştı.
Sadece bombardıman tehdidi değil, soğuk hava ve açlıkla da mücadele etmesi gerekiyordu Suriyelilerin.
Evlerinden edilmişlerdi..
Bunlar yetmez gibi bir de bölgedeki terör tehdidi gün ve gün daha da büyüyordu.

PKK/YPG, rejim saldırılarından kaçan ya da sağ kalan suriyeli sivilleri, sığındığı Afrin, Cerablus, Tel Abyad, Tel Rıfat, Münbiç gibi topraklar da sürgüne mecbur bıraktı.
Evlerini bırakıp gitmeyenlerin çocuklarını silah zoruyla kaçırdı, örgüt bünyesinde silah altına aldı.
Kalıp mücadele edenleri ya katletti, ya da hapishanelere götürerek işkence etti..

Amaç bölgenin demografik yapısını değiştirip, Suriye'nin kuzeyinde özerk bir terör devleti kurmak ve bunu zaten tavladıkları Batılılara meşru göstermekti.
Türkiye, oyunları bozdu.
Peşpeşe düzenlenen operasyonlarla terör örgütünün kurmak istediği yapıya engel oldu.
Tüm bu mücadele sırasında, Astana sürecindeki ortaklarına uyarılarını da eksik etmedi Ankara.

Ancak tüm terörle mücadelede ortak çalışma vaadleri, anlaşma metinlerde kaldı, sahaya yansımadı.
Türkiye'nin terör saldırılarından doğan kaygıları gözardı edildi.

Astana sürecine ek olarak Barış Pınarı Harekatı sonrası mutabakata varılan 30 kilometrekarelik güvenli bölge oluşturma planına hem ABD hem de Rusya katkı sağlamadı.
Verilen sözler unutuldu; Terör unsurlarının bölgedeki varlığının devam etmesine göz yumuldu.
Bu da bölgedeki istikrarsızlığın sürmesine yol açtı.

Rejim ve destekçilerinin saldırıları, Suriye'nin kuzeyindeki terör tehdidiyle birleşince mültecilerin geri dönüşü engellenmiş oldu.
Üzerine Türkiye'nin terör örgütlerine karşı verdiği mücadele çarptırıldı.
Esed rejimi, son dakikaya kadar Türkiye'nin diyalog kurma çağrılarına, Mehmetçiğin bölgeden çekilmesini şart koştu..

Ankara her fırsatta Suriye'nin toprak bütünlüğüne olan saygısını dile getirse de rejim Türkiye'nin uzlaşmacı tavrını, Türk askeri suriye'den çekilsin dayatmasıyla görmezden geldi.

Süreci ortaklarıyla birlikte tıkayan Esed rejimi, siyasi çözüme de yanaşmadı..
Rejim ve destekçileri, muhalifleri dikkate almadı..
Siyasi çözüm ve anayasa için gerçekçi çalışmalara da imza atılamadı.

Astana formatı, Esed rejiminin sahada uğradığı hezimetle yeniden gündeme geldi.
Çünkü saha gerçeği, Esed'in geleceğinin sorgulanmasına sebep olmuştu.
Şam, yardım alamadığı sürece varlığını sürdürebilir miydi?

Muhaliflerin kısa sürede rejim karşısında sergilediği ilerleyiş, Rusya ve İran'ın destek açıklamalarına rağmen ateş gücünde sınırlı kalması ve Esed'in yardımına koşamaması, bugün farklı bir manzarayı gösterdi bizlere.
Esed rejiminin fazla seçeneği kalmadı.
Öyle ki, Şam yönetiminin içinde bulunduğu sıkıntıyı Türkiye'ye yakınlaşarak çözmek istediği öne sürülüyor..
Çünkü mevcut vaziyet, Fırat'ın doğusunda PKK/YPG terör örgütüne darbe indirirken, rejime ve İran başta olmak üzere Rusya'ya bölgedeki kazanımlarını kaybetme endişesi yaşatıyor.

Yani sahada kazanan Türkiye, kaybeden ise Esed ve destekçileri şu an.
Dolayısıyla bu kez diplomasi çağrısı da Türkiye'den değil, Esed ile garantörleri Rusya ve İran'dan geliyor.
Şimdi Gözler Doha'daki kritik zirveye çevrilirken, silahsız çözüm yerine siyasi çözümlerin sahaya ne kadar yansıyacağı merak konusu..

Yorumlar 1 Yorum Var
  • bülent duman 05.12.2024 12:04
    asla taviz berimesin alınan yerler korunsun.30 km de boşaltılsın