TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş Türkiye'nin Orta Doğu stratejisini Kânûnî Sultan Süleyman tarafından Kudüs’ün Yafa Kapısı girişine yazdırılan “Lâ ilâhe illallah, İbrahim halîlullah” kitabesi üzerinden anlattı.
Kurtulmuş, Başkent Kulisi'nde Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 yazarı Mehmet Acet’in sorularını cevaplandırdı.
Kanuni Sultan Süleyman tarafından Kudüs Yafa kapısının üzerine “Lâ ilâhe illallah, İbrahim halîlullah” yazdırmıştı. Bu üç din için de anlamlı bir mesaj içeriyordu.
O dönemde Osmanlı’nın bütün bölgelerine ““Lâ ilâhe illallah, Muhammedun resûlullah” kitabesi yazdırılırken, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Kudüs Yafa kapısının üzerine “Lâ ilâhe illallah, İbrahim halîlullah” yazdırılmış ve üç dinin ortak atası olan bir peygamber öne çıkarılarak burada yaşayan Yahudi ve Hristiyanlar da gözetilmiştir. Bu yazının altından geçerek şehre giren hiç kimse bu yazıdan rahatsız olmamış ve surlara kazınan bu ruh toplumsal hayata da yansımıştır.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş Türkiye'nin Orta Doğu stratejisini şu sözlerle anlattı;
Siyonizmin Büyük İsrail planını bilmeden Orta Doğu hakkında konuşmak mümkün değildir. Herhangi bir Orta Doğu meselesiyle ilgili konuşuyorsak mutlaka bu plan aklımızın bir yerinde olmak durumundadır. Çünkü bu sadece ütopik kağıt üzerinde yazan hayali bir plan değildir.
1948'den bu yana gün gün, adım adım uygulanan ve bu noktaya gelen bir plandır. Bana mesela bize birisi deseydi ki 20 sene evvel ya İsrail bir gün kalkacak, Gazze'deki bütün insanları bombalayacak, evlerin hepsini yıkacak, 50-60 bin kişiyi öldürdü, bir büyük soykırım yapacak ve dünya buna seyirci kalacak. Olur mu öyle şey derdik? Oldu.
İSRAİL'iN STRATEJİSİ
Yani İsrail adım adım işte birkaç köy alıyor, birkaç kasap alıyor, üstüne yatıyor. Bütün dünya ayağa kalkıyor. İşte Birleşmiş Milletler kararları çıkıyor falan filan. Sonra unutuyor. Herkes unutuyor işini. İsrail'in zaten stratejisi bu.
"İSRAİL 'ARAPLAR DA BİZİM KÖLEMİZ' DİYOR"
Nil'den Fırat'a kadar olan bölümü tamamıyla kendi kontroller altına almadıkça, Netanyahu'nun Amerikan kongresindeki konuşmasının özeti bir cümleydi aslında. Biz Orta Doğu'da Arapların yaşamasına karşı değiliz ama Araplar da bizim kölemiz olarak yaşamalarına müsaade ederiz. Şimdi bu bir zihniyet, bu bir anlayış.
Bu bir inanç yani. Bunu tercihlerin içerisinde bir tercih olarak görmüyor adamlar. Bunu kendi inançlarının bir parçası olarak görüyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri'nde uzun yıllardır da etkili olan Neokonlarla da iç içe bunu tam bir şekilde küresel eylem planına dönüştürmüş vaziyetteler. Ama İsrail'in hesap etmediği bazı şeyler de oldu. Bunu da görmemiz lazım.
Bunlardan bir tanesi Dünyanın her yerinde Netanyahu ve çetesine karşı çıkan, haktan, hukuktan, adaletten, insaftan, vicdandan yanı olan milyonlarca insan sokaklara çıktı. Hükümetlerine rağmen işte Fransa'da, Almanya'da, İngiltere'de, bilmem İspanya'da, Amerika'da.
Yani akla hayal gelmez. Rektörlerin atıldığı yerlerde insanlar gösterilerini yaptılar. Latin Amerika ülkelerinde, Asya, Afrika ülkelerinde ve ortaya insanlık cephesi dediğimiz çok kuvvetli bir cephe çıktı.
Bunlar dinleri, mezhepleri, meşrepleri, ırkları Filistinlilere uymasa bile insanlık vicdanında, ortak vicdan anlayışında buluştular. Kendilerini hatta diyebilirim ki Filistin'den daha fazla Filistinli hissetmeye başladılar. Bu fevkalade önemli bir gelişmedir.
Zaten böylesine büyük bir küresel kamuoyu oluştuğu için, İsrail aleyhine, Hristiyan aleyhine bir kamuoyu oluştuğu için, mesela Uluslararası Adalet Divanı'nda Netanyahu ve çetesi hakkında bu karar çıkabildi. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde aynı şekilde. Sonuç şu, dokunulamaz zannedilen İsrail'e, hesap veremez, kimse hesap soramaz zannedilen İsrail'e dokunuldu, hesap soruldu.
BU İSRAİL'İN İYİ GÜNLERİ
Ben şuna inanıyorum, eğer böyle devam ederlerse bu İsrail'in iyi günleridir. İsrail hükümetine çok daha kötü günler bekler. Şimdi İsrail efendim yayınmacılık yapacak, Suriye'yi ele geçirmeye çalışacak.
Türkiye'de hani bizim atalarımız ya, kimsenin bizim mücadele etmek, savaşmak falan gibi bir derdimiz yoktur. Biz Orta Doğu'da baştan sona bir barış istiyoruz ama diyor ya, “hazır ol cenge, eğer istersen sulh ü salâh”. Eğer gerçekten barış ve esenlik istiyorsanız gücünüzü de ortaya koyacaksınız. Ben bu çerçevede bunu bilmek lazım.
Bir batılıyla bu Kudüs meselelerini konuşurken şunu söyledim. Yani siz uzaktaki bir bölgede olan gelişmeleri izliyorsunuz.
KUDÜS'ÜN YAFA KAPISINDAKİ YAZI
Biz ise bizim burnumuzun dibinde ve ecdadın ayak izlerinin bulunduğu yerleri üzerinde dikkatle takip ediyoruz. Ve Yafa kapısındaki Lâ ilâhe illallah, İbrahim Halîlullah'ı anlattım. Eğer bu bölgede barışı istiyorsanız gerçekten o kadar düşünebiliyor musunuz? Osmanlı'nın zirvede olduğu dönem.
Orada Yahudiler yani İseviler ve Museviler gücenmesinler diye oraya La ilahe illallah Muhammedun Resulullah yazmıyor. “Lâ ilâhe illallah, İbrahim halîlullah”.
Yani İbrahim Allah'ın dostudur. Allah'tan başka ilah yoktur ve İbrahim Allah'ın dostudur. Yani İsevileri ve Musevileri de Müslümanlarla birlikte aynı İbrahimi çatının altına almaya çalışıyor.
Dedim bakar mısınız şu nezakete. Böyle görürseniz dünyanın hiçbir yerinde savaş olmaz, çatışma olmaz. Yani biz böyle bir birikime de sahip olan bir milletiz.
Dolayısıyla ben Türkiye Allah'ın izniyle güçlendikçe, güçten kastım sadece askeri güç değildir tekrar söylüyorum. Askeri güç, eyvallah teknolojik güç, özellikle yüksek teknolojilerdeki gücümüz, Türkiye'nin kendi iç kalesini tahkim etmesi, yani demokrasimizin daha güçlü hale getirilmesi, Türkiye'de bütün farklılıkların bir arada çok daha güçlü bir şekilde kaynaşması ve kardeşlik ikliminin oluşturulması ve bütün geniş çevremizde oluşan bu gönül köprülerinin de tahkim edilmesi, Böylece Allah'ın izniyle cumhuriyetimizin ikinci asrında sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye'nin yüzyılını ortaya çıkaracaktır.