Artık yorulduk, göç etmekten, isimsizlikten, unutulmaktan..
Aç kalmaktan.. Yalnızlıktan.. Ölmekten..
Dönmek istiyorum demekten artık yorulduk..
Bu mısralar Suriye'nin ünlü mahalli şairlerden Übeyde Essüleyman'a ait.
Devrim gerçekleşti, gülümseme var suratlarda..
Ancak yüzler yorgunluğun izleriyle dolu..
Suriye'ye adım attığımız Zeytin Dalı sınır kapısında bizi karşılayan ilk manzara Afrin'in boylu boyunca uzanan zeytin ağaçları oldu..
Yağmurlu havanın yollarda oluşturduğu çamuru paçalarında taşıyan Suriye Milli Ordusu askerleriyle karşılaşıyoruz sıklıkla. İçlerinden biri bizleri görünce selam veriyor. Kısa süre sohbet ediyoruz.
Yolumuza devam ediyoruz Afrin sokaklarında. Zeytin Dalı Harekatıyla terörden arındırılan ilde hayat olağan seyrinde devam ediyor. Sokaklardan türkçe sesler duymak, sanki sınırdan hiç geçmemişiz hissiyatı doğuruyor içimizde. Yarım saat kadar sonra İdlib'in çevre köylerine giriş yapıyoruz.
Yollar çukurlarla dolu. Rus ve Rejim saldırıları şehirde etkisini göstermeye başlıyor. Arapça tabelaların sayısı artıyor.
Sarmada'dan, İdlib'in merkezinden, Maret el Numan'dan, Han Şeyhun'dan geçiyoruz. Güneye ilerledikçe savaşın şiddeti daha net şekilde görülmeye başlıyor buralarda. M5 otoyolunun iki kenarındaki yerleşim birimlerinin ıssız, hayatsız, insansız olduğunu farkediyoruz. Koca şehirlerde hayaletlerden başka kimse yok sanki.
Bu bölgeler 2015'i hatırlatıyor bizlere. Rus saldırılarında sivil savunma ekiplerinin İdlib sokaklarında koşturduğu anları hatırlıyoruz. Dumanların arasından ellerinde yaralı çocuklarla koşturan gençleri hatırlıyoruz.
Hastanelerle saldırı noktaları arasında mekik dokuyan ambulansları hatırlıyoruz. Nerede dünya nerede insan hakları diye bağıran İdliblilerin sesleri yankılanıyor kulaklarımızda..
Devrimi göremeden yaşamını yitiren onlarca, yüzlerce, binlerce Suriyeli için içimiz burkuluyor.
Biz bu düşüncelerle yola devam ederken, bir sivil savunma aracı önümüzden geçiyor, yıllardır yanıbaşımızda yaşanan tüm acıların ne denli gerçek olduğunu yüzümüze vururcasına..
İstikametimiz Şam. Sırasıyla Hama ve Humus'u geçeceğiz. Bizimle beraber Suriyeliler de yollarda. M5 karayolunda çok sayıda eşya yüklü araç gözümüze çarpıyor.
Suriye aslında gelir kalemlerinden biri enerji olan, petrol sahibi bir ülke. Fakat buna rağmen yakıt sıkıntısı ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Hama'ya yolculuğumuz sırasında dikkatimizi çeken bir başka nokta bidonlara koyulmuş mazot tüccarları oluyor.
Hama ile Humus arasındaki Rastan kasabasındayız. Hava saldırıları bazı yolları kullanılamaz hale getirdiği için otoyol yerine şehrin içinden kısa süre ilerlemek durumunda kalıyoruz.
Sağımızda Rastan Gölü var. Suriye'nin enerjiyle beraber önemli gelir kapıları tarım ve hayvancılık. An itibariyle üzerinde bulunduğumuz Hama ve Humus da hem enerji hem de verimli topraklarıyla öne çıkıyor.
3 saat kadar yolculuk ettikten sonra Afrin, İdlib ve Hama'nın ardından Humus merkeze varıyoruz. Şehir harabeden farksız. Çoğu ev yıkılmış. Sokaklar ve caddeler duruyor ancak binalar boş. Hem de bu görüntü kilometrelerce büyüklükteki bir alanda aynı şekilde devam ediyor.
İlk durağımız Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed'in "Seyfullah" yani "Allah'ın kılıcı" ismiyle seslendiği, İslam tarihinin önemli komutanlarından Halid bin Velid'in yanı oluyor.
Kendi ismini taşıyan Halid bin Velid camisine girip ziyaret gerçekleştiriyoruz. Ardından elimize mikrofonu alıp Humus'taki ilk haberimizi çalışıyoruz.
Tekrar yola koyuluyoruz Başkent Şam'a doğru. Başkente yaklaştıkça yıkık binaların sayısı azalıyor. Yollar düzeliyor sanki. Savaşın şiddeti, dozu azalmaya başlıyor.
Aslında hissimiz bu olsa da gerçeğin böyle olmadığını Şam'a girince anlıyoruz. Başkentin çevresinde bulunan Kabun, Guta, Duma, Tadamon gibi bölgelerde korkunç katliamların gerçekleştiğini gözlemliyoruz.
Bölge sakinleriyle konuştuğumuzda rejimin sadece insanları katletmediğini, hayvancılıkla uğraşan çiftçilerin koyun sürülerini de keyfi itlaf ettiklerini öğreniyoruz. Rejim ordusu yıkılan evlerin enkazlarından demir çalmış. Yani zulüm hiçbir zaman katliamlarla sınırlı kalmamış..
Halk yaşadığı tüm acılara rağmen devrimin gerçekleşmesinden oldukça mutlu. Rejim baskısının olmaması Suriyeliler için hayati bir öneme sahip. Yıllardır Şam'ın manzarasını Kasiyun dağından görmek isteyenler, artık özgürce keyif yapabiliyor.
2023 yılı verilerine göre Suriye'nin nüfusu 23 milyon. Ciddi bir trafik sorunu var şehrin.
Çünkü trafik kurallarına uyulmuyor. Çoğu zaman yollar tıkalı. Araçlar 2 şeritlik yolda üçüncü,
dördüncü şeridi zorluyor.
Trafik ışıkları ya çalışmıyor ya da uyan olmuyor. Sadece bazı kavşaklarda güvenlik güçleri trafiğe yön veriyor. Mesai saatlerinde araçla ulaşım ciddi zorluklara yol açmakta.
İç savaşın yükü imalat, enerji ve tarımın zayıflamasını beraberinde getirmiş durumda. Pazarda satılan ürünler düşük kalitede. Sokaklar ucuz ürünlerin bulunduğu tezgahlarla dolu.
Yüksek enflasyon ve ülkeye yönelik devam eden yaptırımlar ekonomiyi olumsuz etkilemeye devam ediyor.
Genç nüfus, yüzde 50 oranında neredeyse. Ancak iç savaş sürecinde eğitimden faydalanamayan gençler insan sermayesine uzun vadeli zarar verdi. Sosyal istikrarsızlık hat safhada.
Başkent Şam'ı önemli kılan bir başka nokta İslam medeniyetindeki kıymetli eserlere ev sahipliği yapması. Şüphesiz bu yapıların başında da kiliseden camiye çevrilen Emevi Camii geliyor.
Hazreti Yahya, İmam Gazali ve Haçlı ordularını durduran büyük komutan Selahaddin Eyyübinin kabristanları burada. Kerbela hadisesi sonrası Hazreti Hüseyinin gövdesinden ayrı düşen başı da burada muhafaza ediliyor. Yine Türk Hava Şehitlerimizin mezarlarına da ev sahipliği yapıyor cami.
Şam'da vefat eden İslam tarihinin bir başka önemli ismi, ilk ezanı okuyan sahabe Bilal-i Habeşi'nin naaşı Babüssağır'deki kabristanda. Yine mutasavvıf Muhyiddin İbni Arabi de kabristanı ile Şam'ı değerli kılan bir başka önemli şahsiyet..