Bilinen adı Yaser Ebu Şebab.
Otuzlu yaşlarının başında olan bu adam, Gazze'nin güneyinde, önde gelen Bedevi bir ailenin en asi çocuğuydu.
Onunla ilgili bilgilerimiz sınırlı, fakat uyuşturucu kaçakçılığıyla suçlandığı için Gazze'de Hamas'ın yönettiği bir hapishanede çürümeye terk edildiği ve 7 Ekim 2023'teki çatışmalar başladıktan hemen sonra serbest bırakıldığına dair pek çok kanıt var.
Şimdilerde, İsrail'in, Gazze'de Hamas karşıtı muhalefeti güçlendirme çabalarının bir parçası olan Ebu Şebab örgütünün lideri.
Peki Yaser Ebu Şebab gerçekte kim ve daha önemlisi neden Hamas’ın başına bela oldu?
*
1990'ların başında Refah'ta doğan Ebu Şebab daha önce de Hamas tarafından hırsızlık ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi suçlamalarla hapse atılmıştı.
İsrail-Hamas Savaşı esnasında firar etmeyi başaran Ebu Şebab, Hamas'ın Gazze'nin güneyinden çekilmesiyle oluşan güç boşluğundan da faydalanarak ağını genişletti.
Çatışmanın patlak vermesiyle birlikte, hapishaneden çıkmayı başaran Ebu Şebab bir süreliğine gözlerden kaybolmuştu.
Ta ki geçtiğimiz haftalarda İsrailli savunma yetkililerinin kendilerine ‘Terörle Mücadele Servisi’ adını veren bir aşireti silahlandırmaya başladıklarını itiraf edene kadar…
*
Çok değil; Haziran ayının başlarında uluslararası basına çarpıcı bir haber düşmüştü…
Haberde Netanyahu’nun Hamas'a karşı aşiretleri silahlandırdığı yazarken bu suç şebekelerinin Gazze’de insani yardımları yağmaladığının ve cihatçı gruplarla bağlantıları olduğunun da altı çiziliyordu.
Bu itiraf, İsrail basınının Netanyahu'nun Yaser Ebu Şebab liderliğindeki bir aşirete silah desteği sağlanması konusunda talimat verdiği yönündeki haberlerin ardından geldi.
Medyada 2024'ten 2025'e kadar çıkan haberlerde bu milisler bir suç çetesi ya da hem Hamas'a rakip olan hem de insani yardımları yağmalayan büyük bir aşiret olarak tanımlanırken onlar kendilerini ‘Halk Güçleri’ olarak adlandırıyordu.
Kimi kaynaklara göre 100 kimilerine göre ise sayıları 300’e varan silahlı adamdan oluşan bu grup, lakabı “İsrail ajanı” olan ve bölgenin sosyal medyasında “hain” olarak tanımlanan Ebu Şebab'ın komutası altında Refah'ın doğusunda faaliyet gösteriyor.
Suç dosyası hayli kabarık olan bu grup, ABD ve İsrail'in gözetimindeki insani yardım faaliyetlerini koordine etmek üzere kurulan ve tartışmalı bir organizasyon olan Gazze İnsani Yardım Vakfı'nın gönderdiği yardımları ele geçirmeye çalışarak dikkatleri çekecekti…
*
5 Haziran 2025’te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail hükümetinin Şin Bet istihbarat teşkilatı aracılığıyla, Gazze Şeridi'nde Hamas'a alternatif bir Filistinli güç olarak Ebu Şebab milislerini silahlandırdığı ve desteklediği yönündeki iddiaları doğruladı.
Milislerin kalaşnikof tüfeklerinin bir kısmı, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin silahları Hamas'tan ele geçirmesinin ardından bu gruba verilmişti.
Öte yandan başta eski İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman olmak üzere birçok İsrailli yetkili ve üst düzey isim milislerin DEAŞ ile aynı safta yer almasından duydukları endişeyi dile getirerek hükümetlerinin örgüte yardım etmesine karşı çıkıyor.
İsrail’e göre ise her ne kadar Ebu Şebab’ın aşireti olan Tarabin’in bazı üyeleri kaçakçılık operasyonlarında DEAŞ ile işbirliği yapmış olsa da Ebu Şebab ve ona bağlı milislerin cihatçı örgütle herhangi bir ideolojik bağı olduğu düşünülmüyor.
Bununla birlikte söz konusu eleştiriler, Filistinli bu yeni grubun silahlandırılmasının Tel Aviv için yarattığı güvenlik riskinin altını çiziyor…
Örneğin bu girişime yönelik en sert eleştirilerden birini yapan Knesset'teki muhalif Demokratların lideri Yair Golan, Netanyahu’yu bu girişimle “Gazze'de yeni bir saatli bomba kurduğunu” söylüyor.
*
Ebu Şebab, her ne kadar grubunun İsrail güçleriyle koordinasyon içinde hareket edip etmediği sorusuna “Biz doğrudan İsrail ordusuyla çalışmıyoruz” cevabını verse de sosyal medyada dolaşan bazı videolarda Ebu Şebab grubu milislerinin, Gazze'nin güneyinde, İsrail ordusunun kontrolü altındaki bölgelerde, İsrail askerleriyle birlikte faaliyet gösterdiği görülüyor.
Öte yandan Ebu Şebab daha da ileri giderek Netanyahu’nun grubuna silah desteği sağladığı itirafını "kesinlikle reddettiğini" belirten açıklamasında “Silahlarımız basit, eski ve kendi halkımızın desteğiyle geldi” ifadelerine yer vermişti.
Fakat halk arasında çoktan vatan haini yaftası yemiş ve “İsrail ajanı” olmakla suçlanan Ebu Şebab’ın oynadığı tiyatro yalnızca kendi cenahında alkışlanır hale geldi.
Yaser Ebu Şebab, bir zamanlar hücrelerde çürümeye terk edilen bir suçlu iken, şimdi elinde silah ve arkasında aşiretle karmaşık bir hesaplaşmayla yürüyor.
İsrail’in Hamas’a karşı "düşmanımın düşmanı" formülünü uyguladığı bu denklemde, Ebu Şebab sadece bir piyon mu, yoksa bölgede yeni bir iç savaşın fitilini ateşleyecek bir aktör mü… Şimdilik muamma…
Ancak kesin olan şu: Gazze'de yeni bir aktör var: Kirli geçmişiyle, kirli silahlarıyla, kirli ittifaklarıyla… Herkesin düşman ilan ettiği biri, ama birilerinin hâlâ gizli umudu. Belki de asıl felaket, tam da bu çelişkinin içinde büyüyor….