MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iç ve dış gelişmelere ilişkin yazılı açıklama yaptı.
MHP'DEN TERÖRSÜZ TÜRKİYE KOMİSYONUNA KATILACAK 4 ÜYEYİ AÇIKLADI
Bahçeli, Terörsüz Türkiye kapsamında kurulan komisyona katılacak üyeleri açıkladı.
Komisyonda Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, Sakarya Milletvekili Muhammet Levet Bülbül, Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk ve Tokat Milletvekili Yücel Bulut katılacak.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulacak 51 üyeli Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu’na da her partinin katılıp tarih ve millet huzurunda sözünü ve görüşünü paylaşması, demokratik sınırlar çerçevesinde tartışmaların sağduyuyla yapılması ülkemizin geleceği adına altın bir fırsattır" dedi.
YPG/PYD'YE SERT TEPKİ: KABUL EDİLEMEZ BİR ÇİRKEFLİK
MHP lideri Bahçeli "Terörsüz Türkiye’nin menziline adım adım yaklaşılırken YPG/PYD’nin süreci ağırdan alması, gelişmeleri sakatlama arayışı kabul edilemez bir çirkefliktir." ifadelerini kullandı.
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin yazılı olarak yaptığı açıklama şu şekilde;
"Türkiye Cumhuriyeti devleti, muazzam bir aklın, muharrik bir ahlakın, mutena bir sabrın, muhteşem ve müteyakkız bir mücadelenin iman ve iradeyle yoğrulması mucibince tarih sahnesindeki yerini almıştır.
Türk milletinin bağımsızlığı çok ağır bedeller ödenerek, vatan topraklarının her karışı şehit kanlarıyla örtülerek, nice feragat ve fedakarlık örnekleriyle kazanılmıştır.
Dün olduğu gibi bugün ve yarın da, istiklal ve istikbal haklarımızın muhafaza ve müdafaası toplu vuran milli yüreklerin şeref ve namus meselesi olarak görülecek, hiçbir şekilde taviz veya teslimiyet bahsinden söz açılamayacaktır.
Türkiye’miz her alanda barış ve kardeşliği tesis ve temin ederek Cumhuriyet’in yeni yüzyılında gücüne güç katacak, muadil ve mütehakkim ülkelere fark atacaktır.
Bilhassa etnik ve mezhep temelli bölücülüğün bütün izleri kazınıp “Terörsüz Türkiye”nin tam ve eksiksiz ikmaliyle birlikte sosyal gelişme, milli bütünleşme, ekonomik büyüme sacayağında medeniyetler liginde liderliğe oynayan, ülkeler arasında sivrilip öne atılan bir devletin doğuşu beşeriyetin gözü önünde cereyan edecektir.
Hamd olsun ülkemizin varlığı ebedi, vakarı ve vaziyeti müessirdir.
Başkent Ankara, yalnızca yönetim merkezimiz değildir.
Aynı zamanda Anadolu jeopolitiğinin gerçeğinden doğmuş stratejik mihverimizdir.
Tarihin derinlerinden beslenen ve ders çıkartan devlet ve yönetim aklının da siyasi karargahıdır.
Bunun yanı sıra varlığı ve sürekliliği hem bu günümüzün hem de kutlu ülkülerimizin devamı ve güvencesi olacaktır.
Bugünkü gerçekler, maruz ve muhatap kaldığımız sorunları başka başkentlerden bakarak çözme imkanı vermemektedir.
Hiç kuşkusuz yeryüzünün her noktasına Ankara’dan bakmak mecburidir.
Başka başkentlerin veya merkezlerin tesirinde kalarak yapılacak yorum ve yaklaşımları savunmak, düşürülmek istenen küresel tuzaklar için bir bahane yaratacaktır.
Ankara’nın ve Türkiye’nin güvenliği en yüksek hassasiyettir.
Türkiye mevcut ağırlığı ve potansiyeliyle bölgesinde hayata tutunmak için çığlıklar içinde çırpınan mazlumlar için güven kaynağı ve ihtiyaç halinde barınacakları en emin sığınaktır.
Türkiye’nin varoluşu geniş bir coğrafi ve jeopolitik eksende zorda kalanlar için umut ve ufuktur.
Kerkük’ün, Gazze’nin, Urumçi’nin, Kudüs’ün, Tebriz’in, Arakan’ın, Trablus’un, Şam’ın ve daha nice hatıramızda mühim ve müstesna mevkii bulunan gönül coğrafyalarımızdaki şehirlerin ve buralarda yaşayan kardeşlerimizin ıstırapları milli yüreklerde biteviye hissedilmektedir.
Barbar bir abluka altında tutulan Gazze’de özellikle çocuklar açlık ve susuzluktan dolayı can vermektedir.
İnsanlık değerlerini alaşağı eden, hiçbir kitap ve inançla bağdaşmayan Siyonist canilik Gazze Şeridi’ne mezalim ve merhametsizlik çukuru kazmış, kimi bulduysa içine atmıştır.
Birleşmiş Milletler’in açlık içinde kıvranan Gazzelilerin “yürüyen cesetlere benzemeye” başladığını açıklaması kelimenin tam anlamıyla sefalet içinde debelenen ikiyüzlülüktür.
Bu çerçevede kanayan insani ve uluslararası sorunları etkisiz, aciz ve atıl halde seyreden Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na üye ülke olmanın bir anlamı olmadığından bu kuruluşla ilişki ve irtibat yeni baştan gözden geçirilmelidir.
Ahlaken ve hukuken sorumluluk taşıyan uluslararası bir kuruluşun kitlesel açlık ve şiddet kurbanı olan milyonlarla ilgili durum tespitiyle oyalanması korkunç bir tükenmişliktir.
Bir damla su, bir dilim ekmek, nefes alacak kadar da haysiyet ve hürriyet arayışında olan Gazzeli kardeşlerimizin yokluğa, yoksulluğa ve yok oluşa hapsedilmesi içinde bulunduğumuz çağın dehşet uyandıran trajedisi ve sistematik katliam tipolojisidir.
Terör devleti İsrail’in Gazze’ye gıda ve su ulaşımını engellemesi eşi ve benzeri görülmemiş kana susamışlıktır.
Bölgesel ve küresel barış görüşmelerinin ana üssü olan, savaşan veya çatışan tarafları müzakere ve mutabakat masasına çekme muvaffakiyeti gösteren Türkiye’nin; aktif, atik, atılgan ve çok boyutlu diplomasi kanalıyla Gazze’ye insani yardımların sevk edilmesinde öncü rol oynaması kaçınılmaz bir insani ihtiyaçtır.