The Economist’in haberine göre, altın piyasasının jargonu pokerinkine benziyor.
Pokerdeki tabiriyle “güçlü el”, fiyat ne olursa olsun metalden vazgeçmeyen yatırımcıları temsil ederken, “zayıf el” ise ilk sorunda pes eden, dayanaksız oyuncuları ifade eder. Boğalar, fiyatın neden yükseldiğine dair hikâyelerini başkalarına kabul ettirdiklerinde kazanır. Bu da güçlü elin zayıf eli nasıl geçtiğini kanıtlamalarını gerektiriyor. Piyasa çöktüğünde de blöfleri ortaya çıkar.
Haberde yakın zamana kadar güçlü ellerin rahat kazandığı bu nedenle tartışmaların bittiğine dikkat çekilirken, 20 Ekim’de ons altının 4.380 dolarla rekor kırması sonrası sert düşüşle 4.100 dolarda dengelenmesiyle boğalar huzursuz oldu.
Altın fiyatları halen yılbaşına göre, yüzde 54 yukarıda ve 1980’e endekslenmiş enflasyon ayarlı tepe seviyesinin de yüzde 42 üzerinde bulunuyor. Bazı analistler hafif bir yükseliş beklerken, bazıları gelecek yıl 5.000 doların aşılacağını öngörüyor.
Ayılar ise düşüşün daha yeni başladığını düşünüyor. Peki, hangi hikâye daha mantıklı?
Her senaryoda üç farklı alıcı bulunuyor. Bunlar, kurumsal yatırımcılar, merkez bankaları ve spekülatörler. Bu alıcıların ne durumda oldukları inceleniyor.