Süleyman Efendi cemaatinin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan'ın büyük torunu Mehmet Beyazıt Denizolgun'un oğlu AK Parti İstanbul milletvekili Fatih Süleyman Denizolgun, kaçak ve riskli durumdaki Kağıthane’deki Sabadad Talebe Yurdunun yıkılmasının ardından yalan haberlere dair önemli açıklamalarda bulundu.

"BU KADAR DA OLMAZ"

31 Ekim’de, Kağıthane’deki Sabadad Talebe Yurdu’muzun yıkılması beni çok üzdü. Sonrasında çıkan videolar, görseller, yazıları görünce müthiş bir şekilde derinden yaralandım. Ertesi gün bu konuyla ilgili Ankara’da önemli görüşmeler yaptım, o yüzden anca Cuma akşamında Kağıthane Belediye Başkanımız Sayın Mevlüt Öztekin Bey ve Başkan Yardımcılarıyla toplantı yapabildik. Toplantı esnasında bilgi, belge dökümanları elde ettiğimde ve olayları birinci ağızdan dinlediğimde bu kadar mı olur dedim?

ALGI VE  DEZANFORMASYON 

BU KADAR MI DEZANFORMASYON yapılır, bu kadar mı ALGI OPERASYONU yapılır, Süleymanlı Cemaatimizin bazı idarecileri tarafından her sunulan bilgi ve belge bu kadar mı GERÇEK DIŞI OLUR? Kağıthane Belediye’sinde beni MAHCUP ettiniz. BELGELERİ BÜYÜK BİR ÜZÜNTÜYLE  İNCELEDİM. 

Belediyemize sorulması gereken her türlü soruyu sordum ve bütün sosyal mecralarımda bütün bilgi ve belgeleri paylaşacağım. Yazımın bugüne kadar uzamasının tek sebebi; hem Kağıthane meselesiyle ilgili hem de cemaatimizin bu konuyla ilgili olan bağlantılarını, hem de cemaatimizde ki birçok farklı durum ve olayı, tam 63 sayfalık çok geniş, tafsilatlı döküman halinde hazırlamamdır. 63 sayfa dökümanımda, tüm düşüncelerimi ve yorumlarımı, bilgilerimi ve olayları konu ettim, fakat yazıların çok uzun olması sebebiyle bu dökümanlarımı bu yazı hariç, iki kısım halinde yayınlayacağım. Bugün ise herkesin merak ettiği Kağıthane meselesiyle ilgili konuyu, çok fazla yorum katmadan, olan durum ve olayları tüm gerçekliğiyle, bilgi ve belgeleriyle siz tüm kamuoyunun takdirine sunacağım. Düşüncelerimi ve yorumlarımı içeren, çok daha detaylı diğer yazılarımı ise ilerleyen günlerde paylaşacağım. Kağıthane’deki Sadabad Talebe Yurdu’muz ile ilgili bütün olay ve durumları sıralayacak olursak;

"BİNANIN AYAKTA KALMASI SUÇTUR"

Öncelikle yıkılmak zorunda kalan kursumuzun tapu kaydındaki arazisi hazine arazisine aittir. Yer bizim cemaatimizin vakıflarına, derneklerine ait bir yer değildir. 

Daha kötüsü, bu bina tapuya riskli yapı olarak şerh edilmiş. Yıkılmaması gibi bir ihtimal söz konusu değil. Tapuya riskli yapı olarak şerh edilen yapının ayakta kalması bir suçtur.  Ve bu durum, ilgili idareyi ve belediyeyi sorumlu tutar.

Daha da kötüsü, bu yapının bulunduğu zemin balçık, ayazma derelerinin de geçtiği yeraltı suları bu zeminin altından geçmektedir. Burada yapının sağlam durması için, yeni usul yöntemlerle, yapının zeminden 40-50 metre kazıklarla sert zemine bağlanması lazımdır. Yani yıkılan binanın zemini de çürük. Eski yöntemlerle yapıldığı için zeminin altında olması gereken kazıklar da yok.

"BİNA ÇÜRÜK VE YIKILMASI ELZEM"

Yapı 1979’da inşa edilmiş. O zaman aynı yılda cami ve cami müştemilatı da inşa edilmiş. Aradan 40 sene geçti. O yüzden; o zaman yapılan tüm binalar yıkıldı. Hem binaların hepsi çürüktü, hem zeminde kazık uygulaması yok, hem de binalar teknik ömrünü çoktan tamamlamıştı. Türkiye’deki çoğu binalar 35-50 yıl arası yıkılır ve yeniden yapılır. Bu olağan bir durumdur. 2016 yılında da zaten, 1979 yılında inşa edilen cami ve müştemilatı yıkılmıştır.

"BU ALANA YENİDEN CAMİ YAPILACAK"

Mevcut adanın projesi, planı cami planı olarak tasarlanmış, bilgi kirliliği olarak Süleymanlı cemaatimizde yaydıkları gibi AVM için yıkılmıyor. 2006’daki planda da cami alanı olarak planda var. Daha önceki zamanlarda da hep plan cami alanıdır. Yani bu alan planda olduğu gibi yeniden cami yapılmak üzere inşaatı başlanılacak.

 

Yorumlar 0 Yorum Var