HaberTürk yazar Murat Bardakçı, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’ndeki son hattat çalışması ile ilgili bilinmeyen bir detaya deyindi. Camiin kapısında 1934’ten buyana duran ve üzerinde “müze” ibâresinin yazılı olduğu tabelânın yerine asılan kitabe benzeri yeni tabelâyı da açmıştı. Bu levhayı Kâbe’nin üstad hattatı Mehmed Özçay'ın yazdığını açıkladı.

İşte Murat Bardakçı'nın o yazısı; 

1934’te müze haline getirilen Ayasofya Camii geçen Cuma günü yeniden ibadete açıldı, 14 asırlık mâbedde 86 sene aradan sonra ilk defa namaz kılındı ve sonrası mâlûm: Her önemli işin akabinde olduğu gibi Ayasofya konusunda da hâlâ devam eden bir tartışmaya giriştik!

Ayasofya’nın müze hüviyetine son verilip yeniden cami yapılması konusunda şimdiye kadar çok şey yazılıp söylendiği, hattâ bu hususta ben de defalarca yazıp konuştuğum için bu tartışmalara girmeyecek, açılış sırasında üzerinde pek durulmamış bir husustan, Ayasofya’nın son “hattatından” bahsedeceğim…

 

Açılış öncesinde basında ve internette bir haber çıktı: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Ayasofya’ya gidip devam eden hazırlıkları incelemiş, camiin kapısında 1934’ten buyana duran ve üzerinde “müze” ibâresinin yazılı olduğu tabelânın yerine asılan kitabe benzeri yeni tabelâyı da açmıştı.

Tabelâda camiin ismi Türkçe, İngilizce ve Arapça, yani üç dilde yeralıyor; en üstte hat sanatında “kelimeleri teşkil eden harflerin sıkı estetik kurallara göre içiçe yazılmaları” demek olan bir “istif” bulunuyordu. İstifte camiin resmî adı olan “Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi” sözleri, altında Milâdî tarihle 2020’nin Hicrî karşılığı “1441” ibâresi yazılıydı ve istifin hemen solunda da “Mehmed” diye ufacık bir imza vardı…

“Mehmed”, Ayasofya Camii’nin girişine konan tabelânın hattatının, yani Mehmed Özçay’ın imzası idi…

Basınımızın tabelâdan bahsettiğini ama Mehmed Özçay’ın isminin sadece bir-iki yerde geçtiğini görünce, bu önemli sanatkârı bilmeyenlere tanıtmak istedim…

Mehmed Özçay 1961’de Trabzon’un Çaykara ilçesinde dünyaya gelmiş, Erzurum’da İlâhiyat Fakültesi’ni bitirmiş, hat meşkine 1982’de Fuat Başar ile başlamış, ondan “icazet” yani “diploma” almış, kendi ifadesi ile “Uğur Derman ile ufkunu genişletmiş”, gençliğinde katıldığı milletlerarası hat yarışmalarında birkaç defa birinci olmuş, zamanla İslâm dünyasının şu andaki en önemli hattatlarından kabul edilmiştir ve bir san’atkâr olarak en büyük muvaffakiyeti, yazıları Kâbe’yi süsleyen ilk Türk hattatı olmasıdır!

Özçay kaleminin kudreti ve eserleri ile hat tarihimizde zaten önemli bir yer edinmiştir ama bu alanda daha da önemli yer almasını sağlayan çalışması işte budur, yani Kâbe’nin yazılarını yazmış olmasıdır…

Suudi Arabistan’ın seneler önce başlattığı ve bir önceki kral Abdullah’ın 2005’te tahta geçmesinin ardından daha da büyüttüğü “Harem-i Şerif’i Genişletme Projesi” çerçevesinde Kâbe’nin etrafı açılıyor, tavaf alanı genişliyor, yeni kapılar inşa ediliyor ama kutsal mekânın dışına da gökdelenler dikiliyordu…

Suudiler, inşa edilen yeni kapılarla revakların üzerine yazılacak âyetler için bir Alman şirketi ile anlaştılar, yazıları yazacak olan hattatları da bu şirket buldu. Ama gelen hatlar sadece Müslümanlar’ı değil, Almanlar’ı bile memnun etmeyince şirket Mehmed Özçay’la temas kurdu. Kâbe’de mermere işlenecek yazıların çoğunu Özçay bizzat yazdı, bir kısmını da başında bulunduğu ekip ile müştereken hazırladı…

Bugüne kadar hiçbir Türk hattatına nasip olmayan Kâbe’nin yazılarını yazma şerefine nâil olan üstad Mehmed Özçay, san’atını Ayasofya Camii’nin girişine konan istifi ile bir defa daha taçlandırmıştır ve Ayasofya’nın 86 sene aradan sonra yeniden ibadete açılmasının ardından kapıldığımız kısır tartışmalarla dolu günlerde böylesine önemli bir san’atçı ile eserinden haberdar olmamız lâzımdır. 

Yorumlar 1 Yorum Var
  • Yusuf 13.08.2020 19:55
    Allah eline kalemine güç, kuvvet versin.
'de daha fazlasını keşfet
Fragmanlar Dünya Sağlık Spor Yemek