AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu.
Boğaziçi Üniversitesi protestoları ile ilgili konuşan Çelik "Atanmış bir yöneticiyi biz yönetici olarak kabul etmiyoruz ifadesinin ötesinde, fiziki engelleme, üniversite yönetimini çalıştırmama gibi bir duruma gelince güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu olacaktır. Demokratik protesto hakkı aşıldı" ifadelerini kullandı.
Çelik sosyal medya platformlarındaki skandalsansür olayları ile ilgili de "Sosyal medyadaki sansürler. Sayın Bahçeli ve İçişleri Bakanı sayın Soylu'nun tweetlerine getiren sansür. Sosyal medya şirketleri birer özgürlük mecrası olarak ortaya çıktılar. Şimdi kafalarına göre yargı kararı olmadan subjektif, keyfi kararlarla kamu otoritesi gibi davranıyorlar. Örneğin PKK/PYD yöneticilerine onay verirken KKTC yöneticileri neden verilmiyor. Bunu neye göre yapıyorsunuz? Diyarbakır annelerinin sosyal hesapları engellendi. Bunun arkasındaki ilkeler nedir?
Nefret suçlarını engellemek için bu kararları almak zorundayız deniyor. Şu anda en büyük nefret üreticisi olan Hollanda'daki faşistin tweetlerini neden engellemiyorsunuz. Bunları yaparken hangi mahkeme kararına göre hareket ediyorsunuz?... Bunun mantığı nedir? Hangi ilke ve prensibi göre yapıyorsunuz?" ifadelerini kullandı.
Miçotakis'in tartışmalı sözlerini de değerlendiren Çelik, "Türk askeri oradan çekilmeyecek. Türk silahlı kuvvetlerimiz orada kalıcıdır" dedi.
Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları şu şekilde:
BOĞAZİÇİ EYLEMLERİ
Boğaziçi Üniversitesi'yle ilgili olarak çeşitli ülkelerin açıklamalarını duyuyoruz. Bu açıklamalarda Türkiye'nin egemenlik haklarıyla ilgili olarak hiçbir şekilde kabul etmediğimiz açıklamalar bulunuyor.
Son derece kaba saba standart açıklamaları yapmakla yetiniyorlar. Biz bu tepkileri verdiğimiz zaman insan hakları konusu evrensel bir konudur diyorlar. İnsan hakları konusunda hassasiyetle ilgili bir sorgulamayı yapabileceklerini değerlendirmiyoruz.
Anayasa, yasaların çerçevesinde atanmış bir yöneticiyi kabul etmeyerek fiziki engelleme, rektörlük binasını muhasara altına alma olunca doğal olarak güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu olacaktır. Daha önceki üniversiteye nasıl rektör atanmışsa bu üniversiteye de aynı şekilde atanmıştır.
'Bu atama yasaldır ama meşru değildir' argümanı doğru değildir. Boğaziçi Üniversitesi göz bebeğimiz bir müessese. Herkesin dikkat etmesi gereken bir durum var burada. Demokratik protesto hakkı ve benzeri haklar karar mercilerine iletmek için kullanılır. 'Benim dediğim olmadı, o zaman ben burayı çalışmaz hale getiririm' yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir.
'BAŞKA BİR PARTİNİN MECLİS ÜYESİ OLSAYDI, BAZI KESİMLER 'DEMOKRATİK ATAMA' DİYECEKLERDİ'
Meselenin metot, yöntem, ilkeler tartışmasından ziyade atanan kişilerin değerlendirilmesiyle ilgili bir tartışma görüyoruz. Bazı kesimler açısından atanan rektör başka bir partinin neyi kast ettiğimi anlıyorsunuz, parti meclisi üyesi olsaydı öyle atansaydı bazı kesimlerin çok demokratik bir atama şeklinde değerlendirmelerinin olacağını öngörmek mümkün.
Demokratik eleştiriyle eylemin şiddete, oradaki öğrencilerin eğitim, öğretim hayatını engellemesine, terörle iltisaklı grupların bu işlerin içine girmesi konusunda son derece hassas olması gerekir. Nitekim güvenlik güçleri bunu sağlamak için ellerinden geleni gösteriyor. İçeriye bu grupların sızması konusunda valilik açıklama yapıyor. Bu grupların iltisakları ve durumlarını açıklıyor.
Rektörü dışarı çıkarmayız gibi yaklaşımlar demokratik protesto kapsamına girmiyor. Bundan sonrası artık eğitim öğretim hayatının sağlıklı bir şekilde işlenmesine odaklanmak gerektiği herkesin gündemi olmalıdır.