Ünlü oyuncu İsmail Hakkı Ürün Haber7'ye özel çok özel açıklamalarda bulundu. Hayatına ve sinema sektörüne dair açıklamalarda bulunan ünlü oyuncu, sektören eksik yanlarını bir bir sıraladı.
Biz, sizi Mihrali, İki Aile, Sakarya Fırat, Mehmetçik Kut’ül Amare gibi birçok diziden ve sinema filminden tanıyoruz…Haber7.com izleyicisi/okuyucuları için kendinizden bahsedebilir misiniz?
Kendimden bahsetmek her zaman zor gelmiştir. Bahsettiğiniz dizilerin dışında olan diziler, sinema filmleri ve başka projeler oldu. Çeşitli sosyal sorumluluk projeleri oldu. İstanbul’da doğdum. Eğitim hayatım Trabzon, Konya ve Malezya’da geçti. Daha sonra tekrar Türkiye’ye geldik ve oyunculukla hayatımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Çeşitli projelerde yer aldım. Aynı zamanda yapımcılık geçmişim var. 5 sene tasarım bank adıyla yapımcılık serüvenimiz oldu. Şimdilik buralardayız…
54-55 ülke gezmişsiniz, 7 dil biliyorsunuz bu kadar çok yabancı dili öğrenme merakı nereden geliyor? Mesleğinize nasıl bir katkısı var?
Aslında hobi gibi bir şey yabancı dil öğrenmek. Gittiğim ülkede o ülkenin insanlarının kendi dilleriyle onlarla iletişime geçmek gibi bir takıntım var. Dolayısıyla çocukluğumdan beri bir yabancıyla iletişim halindeyken ona mutlaka kendi dilinden hitap etmeye çalışırım veya dilini öğrenmeye çalışırım. Bu birazda kulak hafızanızla alakalı. Benimkisi galiba biraz iyi. Konuştuğum dilleri telaffuz edebiliyorum. Çok farklı ülkeleri görme imkânım oldu şükürler olsun. Dünyanın birçok ülkesini gezdim. Birçok milletle birçok farklı dil ve kültürle hemhal oldum. Dolayısıyla o dilleri öğrenmem de bunlar çok yardımcı oldu. Bu biraz merak ve istek meselesi aslında yetenekten ziyade. Mesleğimde muhakkak katkısı oldu. Yabancı dilde oyunculuk yaptım. Arapça, Rusça, İngilizce, İbranice… İbraniceyi bilmiyorum ama o dilde de oynadım. Oyunculuk yapabildiğim yabancı dil sayısı bildiğim yabancı dil sayısının iki katı vardır. Onları ezberleyerek tonlamalarıyla tabi ezberleyerek mahreçleriyle, çıkışlarıyla ezberleyerek o dillerde de oyunculuk yapabiliyorum. Türkiye’de maalesef çok fazla buna iltifat gösterilmiyor. Yabancı diliniz var evet birçok yabancı dil konuşuyorsunuz ben isterim ki bir sahne yazılsın 10-12 yabancı dil konuşayım sahne içerisinde fakat buna cesaret edebilen ne senarist ne yapımcı ne kanal henüz çıkmadı.
Karakter konusunda seçiciliğiniz var mı?
Ben profesyonel bir oyuncuyum. Vatan hainini de oynarım ama iyi yazılmış olması ama bir şeylere hitap ediyor olması insanlara bir şeyleri öğretiyor olması benim için olmazsa olmaz. Bu sebeple seçiciyim. İş seçiyorum her gelen işi kabul etmiyorum. Yani bu güne kadar birçok deve dişi tabir edebileceğimiz dizi ve sinema filmi projesinden teklif geldi bazılarına hayır dedim rahatlıkla. Neticede işin önermesi benim için önemli. Yani insanlara bir şeyler veriyorsa evet kötü karakterde oynarım sıkıntı yok. Çünkü bizim işimiz bu. Ben sinema-televizyon dünyasında kötü oynayarak başladım. Sizin bünyenizde hatta Kanal 7’de yayınlanan Mihrali dizisinde kötü karakterdim. İlk işimde benim profesyonel anlamda. Kötü bir karakteri oynuyordum ve hiç de gocunmadım bundan.
Son dönemlerde sizi tarihsel karakterleri canlandırırken izliyoruz… Tarihe merakınız nasıl? Rollerinize hazırlanırken o dönemi araştırır mısınız?
Tarihle aram iyidir çok severim. Fırsat buldukça okurum, izlerim, merak ederim. Ben çok hayretkar bir adamım. Her şeye hayret edebilen bir adamım. Doğaya, böceklere, yaşanan hadiselere hep hayret ederim. Hayretle yaklaşırım. Tarihe de hayret ederim. Yani tarihte vuku bulan olaylar nasıl olmuş nasıl gelişmiş nasıl cereyan etmiş bunları hayretle izlerim, merak ederim. Dolayısıyla belli bir dönem de geçen bir hikayede bir karakter oynayacaksam şayet o dönemi en başta eğer canlandıracağım karakter yaşamış bir şahsiyetse o karakterin hayatını mutlaka gözden geçiririm. Zaten bütün oyuncu arkadaşlarım yapıyordur diye tahmin ediyorum. Böyle yapmadan işe başlamak çok bizim mesleğe uygun bir şey değil. Mutlaka araştırmamız lazım. Bizim işimizin kamera ve televizyona yansıyan tarafının haricinde böyle tarafları da var. O yüzden oyuncuların çoğu entelektüeldir birçok konuda bilgi sahibidirler. Çünkü araştırıp okurlar çok okurlar birçok insana nazaran daha fazla okurlar. İşleriyle alakalı da olduğu için.
Payitaht Abdülhamit dizisindeki rolünüz (Eşref Aziz) öne çıktınız ve izleyici karakteri çok sevdi bu sevgiyi neye bağlıyorsunuz? Canlandırdığınız karakterde size benzeyen yönler var mı?
Aslında sorunuzun cevabı sorunun ikinci kısmında gizli. Yani Eşref Aziz’i ben çok sevdim. Çünkü vatanını, milletini seven bir adam. İşine, görevine ve devletine sadık bir adam. Benimle benzediği tarafı da bu. Ben de devletime sadık bir insanım. Her dönem de her şartta devletimin yanında oldum ve olacağım. Dolayısıyla Eşref Aziz karakterinde benim sosyal hayatımla özdeşleşen çok nokta var. Seyircide büyük ihtimalle bizim seyircimizde vatanperver insanlar oldukları için onlarda o sebeple sanırım Eşref Aziz’i sevdiler çünkü olmayacak noktalarda bazı bulduğu kendine has çözüm yöntemleriyle olayları çözmesi devlete yardımcı olması, Sultan Abdülhamit Han Hazretlerine yardımcı olması onun talimatlarını kudretince yerine getirebilmesi sanırım seyirci bunlardan dolayı seviyor. Bir de seyirciyle benim aramda özel bir bağ var. Bu herkese nasip olmayan bir bağ. Birçok yerde karşılaştığımızda insanların “biz, sizi evimizden biri gibi gördük ve kabul ettik” dediğine ben şahit oldum. Allah inşallah teveccühün hakkını verebilmeyi nasip eder bana. Çok önemli ve çok özel bir şey bu.
Herkes kendini farklı göstermeye çalışırken daha iyi projelerde yer almak için her şeyden ödün veren bir camiada siz duruşunuzdan hiç taviz vermiyorsunuz…
Bunu aslında borçlu olduğum şey kendimden ödün verecek olsam dahi neticede hiçbir şeyin değişmeyecek olduğunu bilmemdir. Şöyle söyleyeyim, Allah korkusu olan, ahiret inancı olan, hesap gününe inanan hiç kimse doğru bildiğinden ödün vermez, vermemelidir de. Ben öyle yetiştim annem ve babam sağ olsunlar onlar beni öyle yetiştirdiler. Eğitim aldığım kurumlardaki hocalarım sağ olsunlar beni öyle yetiştirdiler. Ve bugüne kadar dost bildiğim insanlar önder, lider, rol model olarak gördüğüm insanlar öyleydiler. Bende öyleyim çok şükür. Yani doğru bildiğim şeyi sonuna kadar savunurum. Ülkem için devletim için milletim için ümmet için doğru olduğuna kanaat getirdiğim hiçbir şeyi perdeleyip, erteleyip, öteleyip kendi çıkarlarım adına rüzgâra göre dalgalanmam. Bu özelliğimde belki en sevdiğim özelliğimdir. İnsan kendini övmek gibi olmasın ama sevmem kendimi övmeyi. Neticede böyle bir şey var. Bu günümüzde çok yaşanmıyor maalesef hele ki bizim sektörde çok yok maalesef. Olan arkadaşlarım var. Fakat böyle bir elin parmakları kadarız. Böyle de olmaya devam edeceğim.
Bazı sanatçıların özellikle siyasi konulardaki çıkışları çok tartışılıyor. Yerli, milli bir duruş sergilemektense mihrakların dilinin etkisi altındalar. Bir sanatçının politik duruşu olmalı mı?
Sanatçının politik değil de siyasi bir duruşu olmalıdır. Ben siyasi duruş sahibi bütün sanatçılara saygı gösteriyorum. Hepsine saygım sonsuz. Kırmızı çizgiler vardır. İnsanların, devletlerin, milletlerin, kültürlerin kırmızı çizgileri vardır. Birileri o kırmızı çizgileri aşarsa ya onlara had bildirirsiniz ya da onları bir şekilde bertaraf etmeye çalışırsınız. Çünkü o kırmızı çizgiler hassastır. Biz Türk milletiyiz bizim kırmızı çizgilerimiz net ve kalındır. İnsanlar siyasi görüşleri uğruna o kırmızı çizgileri al aşağı etmeye çalıştıkları zaman birçok şeyi ezmiş olur. Buna başta ben müsaade etmem, etmemeye de gayret ediyorum. Siyasi görüşü olan sanatçı dostlarım var, arkadaşlarım var yani siyasi görüşü uğrunda ülke çıkarlarını zedeleyecek harekette bulunmazlar o yüzden dostumdur. Ve onlara saygı duyarım. Onların siyasi görüşlerine saygı duyarım. Ama maalesef günümüzde bu benim siyasi görüşüm diyerek birçok saçmalığı dayatmaya çalışan insanlarda var. Bunları da görüyoruz halkın gözü önünde cereyan ediyor her şey. O olması gereken bir şey değil. Tam aksine olmaması gereken bir şey.
Televizyonda izlediğiniz bir dizi ya da filmde, “keşke bu rolü ben oynasaydım” dediğiniz rol oldu mu?
Oldu ama şöyle oldu. Keşke bu karakteri adam gibi yazsalardı da ben canlandırsaydım dediğim karakterler oldu. Maalesef ülkemizde senarist kıtlığı var. Bunu ben birçok yerde söyledim o yüzden burada da rahatlıkla zikredebilirim. Senaryo bizde iyi değil. Çok ehil kalemler yok. Varsa da onların elinden çıkmıyor. Çıkıyorsa da birileri bunları törpülüyor. Yani o senaryo bize gelene kadar çok fazla el değiştiriyor. O yüzden keşke şu karakteri oynasaydım dediğim bir karakter hiç olmadı. Ama keşke iyi yazılsaydı da şu karakteri oynasaydım dediğim çok sayıda karakter oldu.
Pandemi sürecini nasıl geçirdiniz, neler yaptınız?
Pandemi iyi olmadı yani hiç iyi olmadı. Ben bunu bütün insanlığa bir ceza olarak görüyorum. Pandemi de herkes negatif etkilendi. Yani bu işten pozitif etkilenen belki küresel çete diyebilirim çok para kazanan. Zaten parası çok olup da parasına para katan küresel çeteler. Ama onun dışında halklar, milletler, devletler nezlinde özellikle fakir ülkeler nezlinde çok kötü kapanmayacak yaralara sebep olacak bir süreç bu pandemi. Yasaklarda evdeydik. Onun dışında bizim sektörde özel izinle çalışmalar devam ediyor çünkü pandemi sürecinde insanlar en fazla televizyon ve internet ile bağ kurdular. Dolayısıyla biz üretmek durumunda kaldık. O süre zarfında çoğunlukla çalıştım. Evde olduğum zamanda ailem ile vakit geçirdim. Çocukları çok kötü etkiledi pandemi. Yani bunun etkisi uzun yıllar silinmeyecek bunu net söyleyebilirim. Ben bir uzman değilim ama bir babayım yani babalık vasfı ile birçok uzmanın ötesine geçebilirim bunu iddia ediyorum. Çünkü evlat yetiştiriyoruz. Çocuklarda yol açtığı birçok negatif şey var. Onları bir şekilde anne-babaların örtmesi gerekecek ve bu uzun yıllar alacak gibi geliyor bana. İyi değerlendirmeye çalıştık bu süreci. Kitap okuduk, film izledik, insanlarla biraz daha yakınlaştık belki bu bizi pozitif mana da oraya gitti belki biraz. Çünkü insan, insana muhtaç ve sokakta birilerini görüp kucaklamaya hasret kaldık. O yüzden iyi geçmedi pandemi inşallah bir an önce Rabbim alır bu illeti başımızdan ve artık normal hayatımıza döneriz.
Sosyal medyada denizi sevdiğinizi paylaştığınız resimlerde görüyoruz bununla beraber balık tutmayı da seviyorsunuz. Nereden geliyor bu sevda?
Aslında bu çok eski yani yıllardır balık tutarım denize çıkarım fırsat buldukça. Denizi çok severim. Doğayı çok severim. Balık da nereden baksanız 20-25 yıllık bir tutkum. Her fırsatta balığa giderim. Gittiğim yerlerde balık tutabileceğim yerler var mı diye oraları değerlendiririm. Orada o yöreyi ait balık tutma metotları ne ise onları bilen insanlarla irtibata geçerim. Vaktimin önemli bir kısmını balık tutarak geçirdiğim doğrudur. Balık tutmak keyifli bir şey. En azından denize trol atmak, gırgır atıp ağ atıp denize zarar vermiyoruz. Oltalarımızı hazırlayıp ailelerimizin yiyeceği kadar balık tutup denize zarar vermiyoruz. Keyifli güzel bir hobi. Arkadaşlarımız var onlarla bazen tekne ile balığa çıkıyoruz. Deniz farklı bir şey. İnsandan stresi sıkıntıyı alıyor büyük ölçüde. O yüzden balık tutmayı seviyorum.
Özel hayatınızda bilinmeyen yönleriniz…
Bilinmeyen hiçbir şeyim kalmadı. Aşağı yukarı her yönüm biliniyor. Doğayı çok severim. Her şeye hayret ederim doğaya da hayret ederim. Her yeri görmek istiyorum yani ulaşabildiğim her yere gideyim dağların zirvesine çıkayım mağaralara gireyim ırmakları, nehirleri, denizleri göreyim… Çok gezmemdeki sebeplerden birisi de belki de budur. Doğa tutkunu bir adamım. Ailem ile eşim ile çocuklarım ile fırsat buldukça doğa da turlar düzenleriz, gezeriz, kamp yaparız. Kamp yaptığımız yerlerden yemiş, meyve toplamı çok severim. Vakti geldiğinde çilek toplamaya gideriz özellikle Karadeniz ve Kuzey Marmara da dağ çileği toplarız. Renkli bir hayatım yok açıkçası. Memleketimi severim, memleketimin insanını severim onlarla bir araya gelmek çok hoşuma gider. Her gittiğim yerde yörede oranın insanları ile mutlaka oturup bir çay içerim.