Asgari ücret artışında tarafların masadan mutlu ayrılmasının ve anlaşmasının arka tarafında 2021 yılının başarılı bir şekilde geçirmenin etkili olduğunu belirten Acet,"Kur ataklarına da dikkat çekerek Merkez Bankası'na anlamlı çağrıda bulundu.
İşte Mehmet Acet'in yazısının tamamı;
İşçi ve işveren temsilcilerinin pazarlık için oturduğu masadan tartışmaların, gerilimin eksik olmamasına alışkınız ama herkesin mutlu olarak o masadan kalkmasını yenilerde görmeye başladık.
Güzel bir şaşkınlık hali bu tabi.
Perşembe günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın asgari ücret açıklamasını yaptığı toplantıda herkesin yüzü gülüyordu.
İşçi temsilcisinin de, işveren temsilcisinin de.
Bu tablonun bu şekilde oluşmasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in katkısını da özellikle zikretmek gerekir.
Kendisinin başkanlık ettiği temmuz ayındaki toplu sözleşme görüşmelerinde de benzer bir uzlaşma tablosu ortaya çıkmış, o görüşmeler de, gerilimsiz bir atmosferde uzlaşmayla tamamlanmıştı.
Asgari ücretin belirlenmesinde, hükümet ve işveren kesiminin çalışanlar lehine gösterdiği fedakârlık ve pozitif katkısı ayrıca üzerinde durmaya değer bir husus.
Hükümet, çalışan başına 450 liralık vergiden vazgeçerek işverenlerin elini rahatlattı.
Bu tutum, hem tırmanışa geçebilecek kayıt dışı riskini frenledi, hem de patronların yükünü hafifleterek istihdam üzerinde oluşabilecek baskıyı azaltmış oldu.
Asgari ücret görüşmelerinin bu şekilde uzlaşmayla sonuçlanmasının, herkesin yüzünün gülerek masadan kalkmasının nedenlerine gelince;
Hiç kuşkusuz böyle bir tablonun ortaya çıkmasının arka planında, reel sektörün 2021 yılını başarılı bir şekilde geçirmesinin rolü büyük.
Bazı örnekler verelim:
-Büyümede ilk 11 ayda yüzde 9’un üzerine çıktık. Ki, 12’inci ayda gelecek rakamla yıllık büyüme oranının çift haneli rakamlara ulaşması yüksek ihtimal olarak görülüyor.
-Bu büyüme ve reel ekonomideki canlılık sayesinde vergi performansı da gayet iyi geldi. 2021 yılı için bütçe açığı hedefi önce yüzde 4,3 olarak belirlenmişti. İşler yolunda gidince bu rakam, yıl içerisinde 3,5 olarak revize edildi. Yılsonu performansının ise, daha da aşağılarda yüzde 2’ler seviyesinde olması bekleniyor.
-Bu performans sayesinde, 70 milyar liralık bir ‘mali alan’ oluştu. Yani, ihtiyaç halinde kullanılabilecek bir fazla para diyebiliriz buna.
-İhracatta kırılan rekorlar da ortada. Bir yıl içerisinde Türkiye, 55 milyar dolar fazladan ihracat yaparak yıllık ihracatını 225 milyar dolar seviyelerine kadar çıkardı.
-Bu performans sayesinde işsizlik rakamları geriledi. Bir yılda 2,5 milyondan fazla insan iş sahibi oldu.
Bu rakamları verdikten sonra, asgari ücret masasında yüzlerin neden güldüğü daha iyi anlaşılabilir.
İyi bir yıl geçirmenin katkısıyla işleri iyi giden işveren daha fazla para kazandığı için, çalışanları lehinde daha fazla fedakârlık gösterdi, asgari ücreti güler yüzle karşılayabildi.
Hükümet temsilcileri, bu canlılık sayesinde daha fazla vergi geldiği için, doğalgaz, elektrik, akaryakıtta maliyetlerin önemli bir kısmını halka yansıtmama, asgari ücrette vergiden vazgeçme gibi kararları daha rahat alabildi.
KUR ATAKLARINA KARŞI PİYASAYA GÜVEN TELKİN EDEN MESAJLARA İHTİYAÇ VAR
Bununla birlikte bardağın boş tarafını da ihmal etme lüksümüz bulunmuyor.
Bardağın boş tarafı dediğimiz tarafta, malum olduğu üzere kur atakları ve bunun büyüttüğü enflasyon sorunu var ne yazık ki.
Merkez Bankası dün piyasadaki olağandışı oynaklığa 5’inci kez müdahalede bulundu.
Ancak, daha önceki müdahalelerde olduğu gibi istenilen sonucun alındığı söylenemez.
Kur atakları, şimdilik enflasyon olarak, hayat pahalılığı olarak hayatımıza yansıyor.
Hükümet, asgari ücret örneğinde olduğu gibi, enerji maliyetlerinin büyük bölümünü faturalara yansıtmama kararlarında olduğu gibi, halkı enflasyona ezdirmemek için ciddi hamleler yapıyor.
Ancak, şurası bir gerçek ki, kur ataklarının sürmesi, yukarıda örneklerini verdiğimiz pozitif kazanımları da tehlikeye sokabilir.
Yeni ekonomik modelin dinamosu olarak zikredilen daha fazla üretim, daha fazla yatırım, daha fazla istihdam, daha fazla ihracat hedefi bu ataklar yüzünden hasar görebilir.
O nedenle, özellikle Merkez Bankası’nın döviz satışı dışında, piyasaya güven telkin edecek bir duruş sergilemesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç bulunuyor.