Dezenformasyon ve yanıltıcı haberlerin artış gösterdiği ve vatandaşın habere olan güveninin azaldığı bir dönemde, "yalan haber ve dezenformasyonla mücadele" kapsamında, hem sosyal medya kuruluşları hem de kullanıcılara yönelik yaptırımlar içeren yasal düzenlemeyle ilgili çalışmanın ne zaman Meclis'e sunulacağı merakla bekleniyor.

Geçtiğimiz yılın Ekim ayında TBMM'ye sunulması beklenen yasa, Meclis'teki yoğunluk ve yasanın tam olarak hazır olmaması nedeniyle ertelenmişti.

Günümüzde internet kullanıcılarının büyük bir bölümünü teşkil eden sosyal medyada artan "yalan, provokasyon, hakaret ve dezenformasyona" varan paylaşımlara yönelik yaptırım olmazsa olmaz haline geldi.

"SALGIN, DOĞAL AFET VE SEÇİM DÖNEMLERİNDE ARTIYOR"

Dezenformasyonla mücadele yalnızca hükümet yetkilileriyle değil; teknoloji şirketleri, sivil toplum örgütleri, bilim insanları, medya kurumları, gazeteciler ve doğrulama platformlarının bir araya gelerek mücadele vermesi gereken bir konu.

Özellikle salgın, doğal afet, seçim dönemleri veya toplumu yakından ilgilendiren önemli konularda dezenformasyonun daha fazla artış gösterdiği ortaya çıkıyor.

Bot hesaplar tarafından dolaşıma sokulan etiketlerle birlikte kaos yaratma amacı taşıyan terör örgütleri, kötü amaçlı organizasyonlar veya kişiler özellikle bu gibi dönemlerde toplumda nefret söylemine sebebiyet veriyor.

Almanya, İngiltere, Singapur, Rusya, Avustralya'da da benzer uygulamalar kullanılıyor.

TÜRKİYE, ALMANYA MODELİNİ ÖRNEK ALACAK

Almanya'da çevrimiçi platformlarda nefret söylemi içeren paylaşımların 24 saat içinde kaldırılması zorunluluğu bulunduğu ve sosyal medya şirketlerine 50 milyon Euro'ya kadar, Avustralya'da ise şiddet içeren unsurların sosyal medyadan silinmemesi halinde ilgili şirketlerin yıllık küresel cirolarının yüzde 10'una kadar para cezası kesilebildiğini belirtilerek, Türkiye için de benzer uygulamaya gidilebileceği ifade ediliyor.

Sosyal medya platformlarında 'gizli kimlik' kullanıcıların paylaştığı içerikler, herhangi bir yaptırıma maruz kalmadığı için büyük kitleleri yanıltabiliyor.

Öyle ki son dönemde sosyal medya ve internette yer alan yalan haberlerin doğruluğunu teyit etme konusunda birçok internet sitesi de faaliyet geçti. Ancak buna rağmen bilgi kirliliği oluşturan ve yanlış yönlendirmelere sebep olan haber ve paylaşımların ardı arkası kesilmiyor.

DEZENFORMASYON, HABERE OLAN İLGİ VE GÜVENİ ZEDELİYOR

Dijital araçlar insanların hayatlarını kolaylaştırmaya hizmet edebildiği gibi politik, sosyal ve ekonomik gayelerle sahte/yönlendirici haberleri yaymaya çalışan kişi ve gruplara da belir bir repertuar sağlıyor. Bu bağlamda troll ve bot (sahte) hesaplar, Facebook, Twitter gibi popüler sosyal medya platformlarındaki yönlendirici içerik üretimleri, ses ve görüntü üzerinde yapılan manipülasyonlar ve siber korsanlık faaliyetleri aracılığıyla dezenformasyona dayalı içerikler sayısal iletişim ağlarında hızla yayılabiliyor.

Bu durum medyaya ve haberlere olan güvenin azalmasına, kullanıcıların belirli sosyal, politik ya da ekonomik amaçlarla manipüle edilmelerine, vatandaşların karar alma süreçlerinin olumsuz etkilenmesine ve kamuoyunun doğruluğu şüpheli bilgiler çerçevesinde oluşmasına neden oluyor.

Reuters'ın 2021 raporuna göre Türkiye'de haberlere olan güven yüzde 41, sosyal medya haberlerine güven ise yüzde 36 seviyelerine kadar geriledi. 

Dünya çapında genel olarak haberlere duyulan güven yüzde 44, sosyal medyadaki haberlere güven yüzde 24. Genel olarak habere duyulan güven oranı ile sosyal ağlardaki haberlere duyulan güven oranı arasındaki uçurum derinleşiyor. 

TBMM Dijital Mecralar Komisyon Başkanı ve AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, yasayla ilgili Haber7'ye değerlendirmelerde bulundu.

Sosyal medya ile ilgili yeni düzelmenin adının "dezenformasyon düzenlemesi" olduğunu ifade eden Yayman, çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Yayman, yasanın Meclis Genel Kurulu'na getirilmesiyle ilgili yoğun bir talebin olduğunu dile getirdi.

Dezenformasyon haberlerle ilgili vatandaşın yoğun talebi olduğunu açıklayan Yayman, "Mesela bir orman yangını oluyor. Sosyal medyada bu çok farklı şekilde aktarılıyor. Bu yasayla, bilgi kirliliğinin, dezenformasyonun önüne geçilmesi hedefleniyor" dedi.

"ALGI TASARIMLARI YAPILABİLİYOR"

Haber7'ye konuşan Medya PR Danışmanı araştırmacı-yazar Ümit Sanlav, anlık iletişimin mükemmel şartlarda sunulduğu sosyal medya ortamları ile algı tasarımlarının yapıldığını ve vatandaşın gündem dışına itildiğini söyledi.

Sanlav, "Ya da suni bir gündem oluşturulup onun içine çekilebiliyor, toplum mühendisliği yapılabiliyor, kitleler harekete geçirilebiliyor" şeklinde konuştu.

"TEKNOLOJİ GELİŞTİKÇE BU ALANIN DİNAMİKLERİ DE DEĞİŞİYOR"

Sanlav, şunları aktardı:

"Böylesine hayati önem taşıyan bir mecranın başıboş ve kanunsuz bırakılması asla doğru değil. Yıllardır özenle üzerinde durduğumuz bu hayati çalışma, elbette sürekli düzenlemeler ve güncelleme gereksinimleriyle birlikte revize edilmeye devam ediyor. Ve bu revizeler aslında hiçbir zaman bitmeyecek çünkü teknoloji sürekli gelişiyor, teknoloji geliştikçe değiştikçe bu alanın dinamikleri de değişmeye devam ediyor. Mesela Amerika'da Obama döneminde başlayan yasa çalışmaları (mevcut bir yasa çıkmasına rağmen sürekli revize halinde) devam etmekte; Avrupa’da aynı şekilde. 
Türkiye'de de 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınların Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunu sosyal ağlar ile ilgili maddeler eklendi"

Sosyal medyada işlenen suçlarda mevcut hukuki sistem hız kazanmış oluyor.

Mahkeme kararına karşın 24 saat içinde içeriği kaldırmayan sosyal mecra mecrası, tazminat ödeyecek.
Kişisel hakların ihlali ve sosyal hayatin gizliliği kapsamındaki içeriklerin kaldırılması için yapılan başvuruyu ilgili mecra, mahkeme kararı olmaksızın en geç 48 saat içinde yanıtlanmak zorunda olacak.
Suç teşkil eden içerik kaldırılmazsa bir milyon liraya kadar varabilecek cezalar gelecek.
Bu konuda atılan adım çok güzel ama sosyal medyanın hız akışını düşündüğünüzde bırakın 48 saati, 24 saati; 15 dk bile bazen telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir.
Ek düzenlemelerle sosyal medyanın hız akışına uyum gösterilmeli. 
Terör, iftira, küfür, kadın ve çocuk istismarı, suç ve suçluyu övme, şiddeti özendirme, kamu düzenini bozma ve nefret suçları sosyal medyada işlendiğinde yaptırımsız kalmayacak. Yasalarda suç sayılan her fiil sosyal medya paylaşımları için geçerli olacak.

"Facebook, Twitter, Instagram, TikTok gibi sosyal ağlar ile Netflix gibi dizi-film sağlayıcı platformların denetlenemeyen politikaları nedeniyle ortaya çıkan sorunlar, artık dünyanın ortak sorunu haline dönüşmüş durumda" diyen Sanlav, şöyle devam etti:

"Kişisel bilgilerin istihbarat birimlerine verilmesi tartışması, paylaşılan yalan haberler, gerçekliği olmayan verilerle organize karalama faaliyetleri, ırkçılık ve nefretin körüklenmesi, gençleri ölüme sürükleyen siber zorbalıklar ya da yaşlıları hedef alan dolandırıcılıkların üzerine gidilebilecek. Hem devletin birimleri bu konuda daha etkin çalışabilecek, hem de bu konudaki vatandaş ihbarları daha seri şekilde işleme alınabilecek"Dezenformasyon ve yanıltıcı haberlerin artış gösterdiği ve vatandaşın habere olan güveninin azaldığı bir dönemde, "yalan haber ve dezenformasyonla mücadele" kapsamında, hem sosyal medya kuruluşları hem de kullanıcılara yönelik yaptırımlar içeren yasal düzenlemeyle ilgili çalışmanın ne zaman Meclis'e sunulacağı merakla bekleniyor.

Geçtiğimiz yılın Ekim ayında TBMM'ye sunulması beklenen yasa, Meclis'teki yoğunluk ve yasanın tam olarak hazır olmaması nedeniyle ertelenmişti.

Günümüzde internet kullanıcılarının büyük bir bölümünü teşkil eden sosyal medyada artan "yalan, provokasyon, hakaret ve dezenformasyona" varan paylaşımlara yönelik yaptırım olmazsa olmaz haline geldi.

"SALGIN, DOĞAL AFET VE SEÇİM DÖNEMLERİNDE ARTIYOR"

Dezenformasyonla mücadele yalnızca hükümet yetkilileriyle değil; teknoloji şirketleri, sivil toplum örgütleri, bilim insanları, medya kurumları, gazeteciler ve doğrulama platformlarının bir araya gelerek mücadele vermesi gereken bir konu.

Özellikle salgın, doğal afet, seçim dönemleri veya toplumu yakından ilgilendiren önemli konularda dezenformasyonun daha fazla artış gösterdiği ortaya çıkıyor.

Bot hesaplar tarafından dolaşıma sokulan etiketlerle birlikte kaos yaratma amacı taşıyan terör örgütleri, kötü amaçlı organizasyonlar veya kişiler özellikle bu gibi dönemlerde toplumda nefret söylemine sebebiyet veriyor.

Almanya, İngiltere, Singapur, Rusya, Avustralya'da da benzer uygulamalar kullanılıyor.

TÜRKİYE, ALMANYA MODELİNİ ÖRNEK ALACAK

Almanya'da çevrimiçi platformlarda nefret söylemi içeren paylaşımların 24 saat içinde kaldırılması zorunluluğu bulunduğu ve sosyal medya şirketlerine 50 milyon Euro'ya kadar, Avustralya'da ise şiddet içeren unsurların sosyal medyadan silinmemesi halinde ilgili şirketlerin yıllık küresel cirolarının yüzde 10'una kadar para cezası kesilebildiğini belirtilerek, Türkiye için de benzer uygulamaya gidilebileceği ifade ediliyor.

Sosyal medya platformlarında 'gizli kimlik' kullanıcıların paylaştığı içerikler, herhangi bir yaptırıma maruz kalmadığı için büyük kitleleri yanıltabiliyor.

Öyle ki son dönemde sosyal medya ve internette yer alan yalan haberlerin doğruluğunu teyit etme konusunda birçok internet sitesi de faaliyet geçti. Ancak buna rağmen bilgi kirliliği oluşturan ve yanlış yönlendirmelere sebep olan haber ve paylaşımların ardı arkası kesilmiyor.

DEZENFORMASYON, HABERE OLAN İLGİ VE GÜVENİ ZEDELİYOR

Dijital araçlar insanların hayatlarını kolaylaştırmaya hizmet edebildiği gibi politik, sosyal ve ekonomik gayelerle sahte/yönlendirici haberleri yaymaya çalışan kişi ve gruplara da belir bir repertuar sağlıyor. Bu bağlamda troll ve bot (sahte) hesaplar, Facebook, Twitter gibi popüler sosyal medya platformlarındaki yönlendirici içerik üretimleri, ses ve görüntü üzerinde yapılan manipülasyonlar ve siber korsanlık faaliyetleri aracılığıyla dezenformasyona dayalı içerikler sayısal iletişim ağlarında hızla yayılabiliyor.

Bu durum medyaya ve haberlere olan güvenin azalmasına, kullanıcıların belirli sosyal, politik ya da ekonomik amaçlarla manipüle edilmelerine, vatandaşların karar alma süreçlerinin olumsuz etkilenmesine ve kamuoyunun doğruluğu şüpheli bilgiler çerçevesinde oluşmasına neden oluyor.

Reuters'ın 2021 raporuna göre Türkiye'de haberlere olan güven yüzde 41, sosyal medya haberlerine güven ise yüzde 36 seviyelerine kadar geriledi. 

Dünya çapında genel olarak haberlere duyulan güven yüzde 44, sosyal medyadaki haberlere güven yüzde 24. Genel olarak habere duyulan güven oranı ile sosyal ağlardaki haberlere duyulan güven oranı arasındaki uçurum derinleşiyor. 

TBMM Dijital Mecralar Komisyon Başkanı ve AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, yasayla ilgili Haber7'ye değerlendirmelerde bulundu.

Sosyal medya ile ilgili yeni düzelmenin adının "dezenformasyon düzenlemesi" olduğunu ifade eden Yayman, çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Yayman, yasanın Meclis Genel Kurulu'na getirilmesiyle ilgili yoğun bir talebin olduğunu dile getirdi.

Dezenformasyon haberlerle ilgili vatandaşın yoğun talebi olduğunu açıklayan Yayman, "Mesela bir orman yangını oluyor. Sosyal medyada bu çok farklı şekilde aktarılıyor. Bu yasayla, bilgi kirliliğinin, dezenformasyonun önüne geçilmesi hedefleniyor" dedi.

"ALGI TASARIMLARI YAPILABİLİYOR"

Haber7'ye konuşan Medya PR Danışmanı araştırmacı-yazar Ümit Sanlav, anlık iletişimin mükemmel şartlarda sunulduğu sosyal medya ortamları ile algı tasarımlarının yapıldığını ve vatandaşın gündem dışına itildiğini söyledi.

Sanlav, "Ya da suni bir gündem oluşturulup onun içine çekilebiliyor, toplum mühendisliği yapılabiliyor, kitleler harekete geçirilebiliyor" şeklinde konuştu.

"TEKNOLOJİ GELİŞTİKÇE BU ALANIN DİNAMİKLERİ DE DEĞİŞİYOR"

Sanlav, şunları aktardı:

"Böylesine hayati önem taşıyan bir mecranın başıboş ve kanunsuz bırakılması asla doğru değil. Yıllardır özenle üzerinde durduğumuz bu hayati çalışma, elbette sürekli düzenlemeler ve güncelleme gereksinimleriyle birlikte revize edilmeye devam ediyor. Ve bu revizeler aslında hiçbir zaman bitmeyecek çünkü teknoloji sürekli gelişiyor, teknoloji geliştikçe değiştikçe bu alanın dinamikleri de değişmeye devam ediyor. Mesela Amerika'da Obama döneminde başlayan yasa çalışmaları (mevcut bir yasa çıkmasına rağmen sürekli revize halinde) devam etmekte; Avrupa’da aynı şekilde. 
Türkiye'de de 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınların Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunu sosyal ağlar ile ilgili maddeler eklendi"

Sosyal medyada işlenen suçlarda mevcut hukuki sistem hız kazanmış oluyor.

Mahkeme kararına karşın 24 saat içinde içeriği kaldırmayan sosyal mecra mecrası, tazminat ödeyecek.
Kişisel hakların ihlali ve sosyal hayatin gizliliği kapsamındaki içeriklerin kaldırılması için yapılan başvuruyu ilgili mecra, mahkeme kararı olmaksızın en geç 48 saat içinde yanıtlanmak zorunda olacak.
Suç teşkil eden içerik kaldırılmazsa bir milyon liraya kadar varabilecek cezalar gelecek.
Bu konuda atılan adım çok güzel ama sosyal medyanın hız akışını düşündüğünüzde bırakın 48 saati, 24 saati; 15 dk bile bazen telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir.
Ek düzenlemelerle sosyal medyanın hız akışına uyum gösterilmeli. 
Terör, iftira, küfür, kadın ve çocuk istismarı, suç ve suçluyu övme, şiddeti özendirme, kamu düzenini bozma ve nefret suçları sosyal medyada işlendiğinde yaptırımsız kalmayacak. Yasalarda suç sayılan her fiil sosyal medya paylaşımları için geçerli olacak.

"Facebook, Twitter, Instagram, TikTok gibi sosyal ağlar ile Netflix gibi dizi-film sağlayıcı platformların denetlenemeyen politikaları nedeniyle ortaya çıkan sorunlar, artık dünyanın ortak sorunu haline dönüşmüş durumda" diyen Sanlav, şöyle devam etti:

"Kişisel bilgilerin istihbarat birimlerine verilmesi tartışması, paylaşılan yalan haberler, gerçekliği olmayan verilerle organize karalama faaliyetleri, ırkçılık ve nefretin körüklenmesi, gençleri ölüme sürükleyen siber zorbalıklar ya da yaşlıları hedef alan dolandırıcılıkların üzerine gidilebilecek. Hem devletin birimleri bu konuda daha etkin çalışabilecek, hem de bu konudaki vatandaş ihbarları daha seri şekilde işleme alınabilecek"

Yorumlar 0 Yorum Var