Türkiye, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyeliği noktasında olumsuz kanaatte. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önce dile getirdiği üzere, özellikle İsveç yönetiminin PKK'ya karşı sergilediği tutum, müttefiklik anlayışına uzak bir yerde duruyor. Stockholm yönetiminin, eli kanlı terör örgütünün sesi ve hamisi olma yolunda attığı adımlar Türkiye tarafından tepkiyle karşılanırken, söz konusu adımlar nedeniyle Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine sıcak yaklaşmıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kaanatini geçtiğimiz günlerde bir kaç kez dile getirirken, uluslararası basın Türkiye'nin haklı taleplerini manşetlerine taşıyor. Daha önce İskandinav basınında da bu durumla ilgili haberler yayımlanırken, İngiltere'nin en prestijli gazetelerinden Financial Times ile ilgili çarpıcı bir yazı kaleme alındı.
İNGİLİZ BASINI: ERDOĞAN'IN ŞAKASI YOK
Londra merkezli Financial Times gazetesi, Başkan Erdoğan'ın NATO'ya yeni üyelikleri engelleme yönündeki açıklamalarının ciddiye alınması gerektiğini yazdı. "Erdoğan, Nordik ülkelerinin NATO üyelikleri konusunda şaka yapmıyor" başlıklı haberde, Türiye'nin, İsveçli yetkililerin, terör örgütününüst düzey isimleriyle görüşmelerine kızgın olduğu aktarıldı.
İSVEÇ BASINI: ERDOĞAN HAKLI
Öte yandan İsveç'in Dagens Industri gazetesinin politika editörü PM Nilsson da, Türkiye'nin ülkesinin NATO üyeliğine karşı çıkarken haklı gerekçeleri olduğunu belirtmişti.
İsveç ve Finlandiya'nın Brüksel'de NATO'ya üyelik başvurusu ve Türkiye'nin tutumuna ilişkin kaleme aldığı köşe yazısında, "Temel sorun, Türkiye'nin İsveç karşısında haklı gerekçesinin bulunması" değerlendirmesinde bulundu.
Sosyal Demokrat Partinin, Magdalena Andersson'un Başbakan seçilmesindeki ön koşulunun bağımsız milletvekili Amineh Kakabaveh ile yaptığı "anlaşma" olduğunu belirten Nilsson, şunları ifade etti:
"Bu anlaşma tuhaf olduğu kadar da anayasaya aykırı bir anlaşmaydı. Anlaşma Suriye'de YPG/PKK ile iş birliğini derinleştirmek içindi. Bu anlaşma, İsveç'in Türkiye'nin PKK'nın Suriye kolu olarak tanımladığı YPG üzerinden, dış politikasını tek bir milletvekilinin dikte ettiği anlamına gelir. Savunulamaz olan bu anlaşma Dışişleri Bakanı Ann Linde'nin belirttiği gibi Türkiye açısından bir 'yanlış anlama' olmadığını açıkça gösteren bilinen ve yayınlanmış bir gerçektir" ifadesini kullandı.