Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran'da Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin katılımıyla üçlü zirveye katılmış ve bir dizi ziyaretlerde bulunmuştu. 

Başkan Erdoğan, dönüş yolunca uçakta Ülke TV İstihbarat Şefi ve programcısı Mustafa Yıldız'ın da aralarından bulunduğu gazetecilerin sorularına samimi şekilde cevap verdi.

İşte Erdoğan ve gazetecilerin uçaktaki sohbetinden önemli kısımlar; 

İran-Türkiye sınırı özellikle Afganistan’dan gelen kaçak göçmenlerle ilgili olarak sık sık gündeme geliyor. Bu konuda önemli sayıda insan kaçakçılığı var. İran’ın insan kaçakçılığıyla mücadele konusunda Türkiye’ye yeterli desteği verdiğini düşünüyor musunuz? Bir de TBMM’nin göç ve uyum konusunda bir araştırması var. Bu araştırmada İran güvenlik güçlerinin insan kaçakçılıklarına destek verdiğine dair ifadeler yer alıyordu. Görüşmelerinizde bu konu hiç gündeme geldi mi?

HEDEF GÖNÜLLÜ OLARAK 1 MİLYONUN ÜZERİNDE GERİ DÖNÜŞ

Geldi. Fakat şunu bir defa bilelim ki Afganistan’dan gelen mülteciler hususunda İran’ın ciddi sıkıntısı var. Sayın Reisi bunları açık net anlattı. Tabii kolay değil. Kamp noktasında hazırlıkları var mı yok mu diye baktığımızda yok. Yani biz şu anda mesela Suriye’nin kuzeyinde briket evler yapıyoruz. Bizim bu yaptığımız briket evlerle de hedefimiz en az 1 milyon Suriyeli mülteciyi tekrar kendi topraklarına geri döndürmek. Şu an itibarıyla da konut sayıları her geçen gün artıyor ve bunu STK’larla hep birlikte yapıyoruz. Ama bunu özellikle söylüyorum; ne Avrupa Birliğinden ne şuradan ne buradan en ufak bir destek alarak değil, bizim kendi sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte yapıyoruz. AFAD’ın koordinesinde bunu sürdürüyoruz. Hedefimiz de inşallah burada 250 bin konut yaparsak, biz cebren değil, gönüllü olarak geri dönüşü inşallah 1 milyonun üzerine çıkarırız. Ve o ucube çadırlar içerisinde yağmurda, çamurda anne babaları, çoluk çocukları inşallah kötü şartlarda görmeyiz.

Son kabine toplantısından sonra Türkiye’nin istisnai bir süreçten geçtiğini belirttiniz. Örnekler de verdiniz. Gezi sürecinden başladınız, 17-25 Aralık kumpasına değindiniz. 15 Temmuz’la ilgili, fiyat kumpaslarıyla ilgili örnekler verdiniz. Ancak bütün bu süreçlerde devletin izlediği politikanın hep karşısında durdu muhalefet. Örneğin, Gezi sürecinde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “Alınlarından öpüyorum” dedi. Ya da 17-25 Aralık sürecinde grup toplantısında yasa dışı tape’leri dinletti. En son 15 Temmuz’a geldiğimizde 15 Temmuz anmalarının yasaklanması dahi söyleniyor bazı çevrelerde. Bütün bu istisnai süreçlerde muhalefetin sürekli devletin izlediği politikanın karşısında durmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

'TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK TALİHSİZLİĞİ'

Görevleri o. Onların bizim ak dediğimize ak demesi mümkün mü? Onların görevi kara demek. Türkiye’nin en büyük talihsizliği, demokrasinin gereği olan bir muhalefete sahip olmadığıdır. Bizde böyle bir muhalefet yok. Batı ülkelerinde, bazı yerlerde muhalefet yine bizdeki gibidir ama birçoğunda gelirler iktidarlarını desteklerler. Ama bizde böyle bir şey yok. Yalan üzerine kurulu bir siyaset anlayışı var. Ana muhalefette de öyle, yavru muhalefette de öyle, masanın altındakinde de öyle. Hepsinin şu andaki yapısı bu. Onlar karşımızda ama milletimiz bizim yanımızda. Cumartesi günü Kayseri’deyim. Toplu açılışlar yapacağım. Kayseri’de caddeler, meydanlar zaten gereken cevabı gerekenlere verecektir. Aynı gün yine Kayseri’de büyük bir fabrikada işçilerle toplantım olacak. Durmuyoruz, çalışıyoruz. En son Bay Kemal’in KYK ile ilgili söylediklerini duydunuz. Ondan sonra da ben söyledim yaptı noktasına geldi. Hep öyle oldu zaten! O söyledi ben de yaptım! (gülüşmeler)

Son dönemde böyle bir işleyiş var. Mesele Mart ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı bir açıklama yaptı Şanlıurfa’da; çiftçiye güneş enerjisi üzerinden elektrik uygun koşullarda sağlanacak diye. Arkasından muhalefet liderinin böyle bir açıklaması oluyor. İşte bu KYK olayında yine aynısı oldu. Böyle birkaç örnek daha var. En son KYK olayına "Teşekkürler Kılıçdaroğlu" diye sosyal medyada bir başlık açıldı ama “Teşekkürler Erdoğan” başlığı onu geçti. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz. Muhalefet sizin projenizi mi sahipleniyor? Hakikaten onlar söylüyor gibi bir durum mu söz konusu? Daha önce siyasette çok örneğine rastlanılmayan bir durum. Şimdi mesela EYT konusunda da muhalefette böyle bir hazırlık olduğunu görüyoruz muhalefette.

'HİÇBİR ŞEYLE MUKAYASE ETTİRMEM'

Onlara gelmeden şunu bir düşünelim. Bu arkadaşların elinde 14 tane büyükşehir var mı? Peki, bu büyükşehirlerde acaba yatırım noktasında çeşme musluğu değiştirmekten başka bir özellikleri var mı? Geçelim… Kağıthane’de, Silahtarağa’da bunlar ne yaptılar? Temel atma değil temel atmama adımını gerçekleştirdiler. Bu da herhalde siyasetin tarihine çok ilginç bir adım olarak geçmiştir. Bir insan temel atar övünür. Onu da geçiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bizim arkadaşlarda olduğu dönemde metro tünelleri açıldı. Bunlar geldi, Sancaktepe’de metroyu doldurdular. Bütün hafriyatı oraya dökerek bunu doldurdular. Ben tabii Bay Kemal’e soruyorum; bunun, siyaseti geç, insanlıkla bağdaşır yanı var mı? Buraya yapılmış olan bir masraf var. Sen şimdi geliyorsun burayı hafriyatla dolduruyorsun, üzerine adeta petrol kuyularına beton döker gibi betonu döküyorsun ve buradaki vatandaşı, kendisine gelecek metrodan maalesef mahrum ediyorsun. Onu da geç; bir yerde de bir tane şöyle köprü yapın da köprünüzle övünelim. Hiçbir adımları yok. Şu anda Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, Nissibi Köprüsü, öbür tarafta Cumhuriyet tarihinde değil dünya tarihinde ilk üçe giren Çanakkale’deki köprüyü hiçbir şeyle mukayese ettirmem.

İMAMOĞLU'NA MESAJ: NEREDE OLURSAN OL FELAKET OLDUĞU ZAMAN ATLAYIP GELECEKSİN

Ulaştırma Bakanlığı rakamları verdi geçen gün. Rakamların hepsi muhteşem. Kimse bu denli rakamların gerçekleşeceğine ihtimal vermiyordu. Ama şimdi bunların hepsi halloldu. Bu yollar böyle gerçekleşirken sen İzmir milletvekilisin, İzmir milletvekili olarak İzmir’in büyükşehiri de sende. Bir yağmur olduğunda İzmir’i sel alıp gidiyor. İlçe belediye başkanları hakeza öyle. Biz ise işimize devam ediyoruz, yollarımızı yapıyoruz, onların yapması gerektiği halde yapmadıkları işi de biz yapıyoruz. Mesela Başakşehir’deki o dev hastanemizin yolu için belediye olarak rahmetli Kadir Bey’den sonra Mevlüt Bey’le de o işin yapım kararını vermiştik ama maalesef belediyede yetki beyefendiye geçince bu işi yapmayacağını söyledi. Öyle de olunca ben de bu defa Ulaştırma Bakanıma talimatı verdim. “Hemen buranın yolunu, her şeyini sen yapacaksın. İnşallah bu hastanemize de yine Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın bir eseri olarak bu yolu, ulaşımı sağlamış olalım” dedik.

Birçok yerde buna benzer sıkıntıları yaşıyoruz. Bunları bir sormak lazım. Bu kadar belediyen var, mesela Muğla Belediyesi bunlarda, her yer yangın; nerede senin itfaiyen arkadaş? Yok. Biz, Tarım ve Orman ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı hep beraber yüklendik ve hamdolsun 4-5 gün içinde edinilen tecrübelerle de söndürüldü. Ben kendim dahi gittim, baktım. Bakıyorsun İstanbul’da bir sıkıntı oluyor, adam Fethiye’de, şurada, burada. Öbürü bir başka yerde. Ya nerede olursan ol ama böyle bir felaket olduğu zaman sen oranın sorumlususun, atlayacaksın geleceksin. Ben de yaptım bu belediye başkanlığını. En ufak bir şey olduğunda nerede olursam olayım hemen atlar, İstanbul’a döner gelirdim. Şu anda bile öyle.

'PUTİN İLE AMFİBİK UÇAKLAR KONUSUNU GÖRÜŞTÜK'

Mesela burada Sayın Putin’le de amfibik uçaklar konusunu da görüştük. “Arkadaşlar görüşmelerini yapsınlar, biz de elimizde olanlardan olur, üreteceklerimizden olur tekrar bu işe adımı atalım” dedi. Hamdolsun bu süreçte elimizdeki yangın söndürme uçakları, helikopterler, arazözler noktasında Orman Bakanlığımız güçlü. Her şeyden önce itfaiye erlerimiz güçlü. Jandarmamız da bu işlerin içine giriyor.

Tabii bu yangınlar sadece bizde değil. İspanya’da 3 bin 500 hektar arazi kül oldu. Portekiz’de 950 hektar arazi kül oldu. Bu sıcaklar her yerde. Bütün bunlara rağmen biz tedbirimizi alacağız, üç tarafı denizlerle kaplı olan bu ülkede her ne kadar helikopterlerimiz varsa da bunun yanında amfibik uçaklarımızı daha da artıracağız. Bunlarla beraber inşallah bu işlerin hakkından gelip tedbirimizi alacağız. Mesela şimdi söndürme soğutmanın en uzunu 4-5 gün sürdü. Demek ki tedbirlerimiz yerinde olduktan sonra, sağ olsun elemanlarımız, itfaiyecilerimiz, ormancılarımız çok iyi çalışarak sıkıntıları atlattık. Allah onlardan razı olsun.

Yorumlar 0 Yorum Var