Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, Haber7.com'a gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli'nin sorularını yanıtlayan Destici, başörtüsü teklifi, TTB Başkanı Şebnem Koru Fincancı'nın açıklamaları, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyareti ve 'uyuşturucu' iftirası, Cumhur İttifakı'nın seçim ilerleyişi ve Yunanistan'ın kışkırtmalarına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun ABD'ye yaptığı ziyarette 8 saatlik kayıp zaman işaret eden Destici, uyuşturucu iddiasının büyük bir iftira olduğunu ifade etti.

CHP'nin 'başörtüsü' adımına ilişkin konuşan Destici, geçmişte bu konuyla ilgili teklifin bizzat Kılıçdaroğlu'nun girişimleriyle Anayasa mahkemesi tarafından iptal edildiğini söyledi.

Destici, Meclis'e sunulacak olan başörtüsü teklifinin LGBT'yi açıkça destekleyen HDP için de bir sınav olacağının altını çizdi. 

Osman Ateşli'nin BBP Genel Başkanı Destici ile gerçekleştirdiği röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz:

KÜLLİYE'DE ERDOĞAN'LA NELER KONUŞULDU?

Öncelikle şuradan başlamak istiyorum geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmeniz oldu Külliye'de. Görüşmenin detayına ilişkin aktarabilecekleriniz var mıdır?

Bu görüşmede Türkiye'nin meselelerini değerlendirme fırsatı bulduk. Başörtüsü ile ilgili düzenleme, EYT düzenlemesi ve sözleşmeli personel, taşeronlar, ücretli öğretmenlerimiz, fahri Kur'an Kursu öğreticilerimiz gibi. Toplumun tüm kesiminden bize gelen talepleri kendi içimizde bir değerlendirme yaparak biz bunları Sayın Cumhurbaşkanımızla paylaşıyoruz. Bir diğer konu başlığı dünyadaki gelişmeler. Başta Rusya-Ukrayna savaşı, Yunanistan'la yaşanan gerginlik, İslam dünyası Türk dünyası gelişmeleri. Ayriyeten 2023 seçimleri, BBP olarak Cumhur İttifakı ile birlikteyiz. Cuma günü Türkiye yüzyılı programında beraberdik, program sonunda Sayın Cumhurbaşkanı ile bir toplantı yaptık. Akabinde de Gemlik'e TOGG'un banttan indirilmesine giderken orada da yine uçakta hem Cumhurbaşkanımız ve Bahçeli ile istişarelerde bulunduk.
Seçim sath-ı mahalline doğru ilerliyoruz. Sahadasınız ve ciddi önemli çalışmalarınız var. BBP olarak nasıl bir çalışma temposu planlıyorsunuz?

Biz geçtiğimiz pazar günü Ankara'da genel istişare toplantısı yaptık. 20 Kasım'da Denizli'de Ege bölge mitingimizi yapacağız. 27 Kasım'da Kocaeli'nde olacağız. Marmara mitingimizi gerçekleştireceğiz, 4 Aralık'ta Urfa, 11 Aralık'ta Adana'da olacağız. Sadece mitinglerle sınırlı değil, halk toplantılarımız, salon konuşmalarımız, il ilçe ziyaretlerimiz de devam ediyor.

"GEÇMİŞTE KILIÇDAROĞLU BAŞÖRTÜSÜ TEKLİFİNİ İPTAL ETTİRMİŞTİ"

Özellikle son günlerde konuştuğumuz Kılıçdaroğlu'nun çıkışı sonrası gündeme gelen bir başörtüsü meselesi var. Özellikle de başörtülülerin ve başı açıkların kıyafet tercihlerinin anayasal güvence altına alınmasını amaçlayan bir teklifin Meclis'e gelmesi bekleniyor. Siyasi partilere teklifi birlikte karar vermek adına yürütülen bazı istişareler oldu. Sizin de bir çağrınız oldu "Değişiklik teklifini birlikte verelim" diye. Muhalefetten destek geleceğini düşünüyor musunuz? Teklifin amacı sizce bu meseleyi çözebilecek mahiyette mi?

Biliyorsunuz gündemi Kılıçdaroğlu oluşturdu. Çünkü 6'lı masanın cumhurbaşkanı adayı olma noktasında çok istekli ve kararlı. Bu dakikadan sonra geri dönüşünün de zor olacağını düşünüyorum. Aynı kararlıkta devam etme ihtimali çok güçlü. Tabi mütedeyyin kesimlere, geçmişte başörtüsü zulmü yaşamış kesimlere de bir mesaj verme adına, ya da kendi deyimleriyle bir 'helallleşme' adına böyle bir teklifte bulundu. Ama bakacağız bu samimi bir teklif mi yoksa bir takiyye mi? Bunu şimdi göreceğiz. Çünkü yasa teklifiyle bu iş çözülmez. Garanti altına da alınmaz. Bunun en doğrusu Anayasa değişikliğidir. ASlında bunu 2008'de biz AK Parti-MHP-BBP olarak. O dönemde şehit liderimiz Muhsin Başkanı'mız BBP'yi temsilen Meclis'teydi. Bu üçpartinin ayn bugün Cumhur İttifakı'nda olduğu gibi milletvekillerinin desteğiyle 411 sayısı ile anayasa değişikliği kabul edilmişti. Fakat bunu CHP hem de bugün genel başkanları olan Kemal Kılıçdaroğlu grupbaşkanvekiliydi. Onun eliyle anayasa mahkemesine iptali için dava açtı ve iptal ettiler. Şimdi burada bakalım nasıl bir tavır içine girecekler. Bu hem CHP için hemde milliyetçi maneviyatçı tabanları temsil ettiklerini iddia eden İYİ Parti, Saadet Partisi gibi partiler için de bir türnüsol kağıdı niteliği taşıyacaktır. Tabi teklif Salı günü hem MHP ile hem bizimle paylaşıldı. Biz zaten bir hazırlık yapıyorduk ve teklifi inceledik. 2 maddelik bir teklif. Teklifte şu var; İnanç hürriyetini ve bundan kaynaklı oluşan kıyafet, özelde başörtüsü diye zaten tabir edilmiş. Bunu tamamen anayasal güvence altına alıyor. 

"YASA BAŞÖRTÜSÜNÜ GÜVENCE ALTINA ALARAK, MÜSLÜMAN TÜRK AİLE YAPISINI KORUYACAK"

Başörtülü olmayanlarla ilgili de bir ibare var.

Tabi onu da güvence altına alıyor. Kişi kendi istediği gibi ister başı açık ister başörtülü gezebilir bunu tamamen güvence altına alıyor. İkinci maddede de Müslüman Türk aile yapısının korunması ile ilgili değişiklik var. Orada da Müslüman Türk ailesinin, Türk toplumu aile yapısının kadın ve erkekten oluştuğu, dolayısıyla da bunun dışındaki yaşantılara set çekiyor. Çünkü bunun bir ileri safhası Türkiye'de de bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi eşcinsel evliliklerin serbest bırakılacağı ya da evliliklerine izin verileceği bir gidişattan Türkiye'yi kurtarmış oluyor. Biz zaten görüşümüzü bildirdik, bizim çalışmalarımızla örtüşüyor. 

"BU KANUN LGBT'Yİ DESTEKLEYEN HDP GİBİ PARTİLER İÇİN BİR SINAV"

Bu akımları destekleyen partiler söz konusu. Tabi Meclis'te bu teklif geldiği zaman nasıl bir hamle yapacaklarını düşünüyorsunuz?

Onlar için de bir sınav bu. PKK'nın siyasi şubesi HDP açısından meseleyi ele alırsak bir taraftan bu LGBT takımıyla çok iç içeler. Onların en büyük savunucuları olarak gözüküyorlar. Ama Doğu'ya gittiklerinde de bizim dindar mütedeyyin Kürt kardeşlerimizin oylarını istiyorlar ve alıyorlar da. Dolayısıyla bizim için de onlar için de bir türnüsol kağıdı vazifesi görecek. Gerçekten HDP bizim Kürt kardeşlerimizin inanç ve kültürüne ahlakına saygılı mı yoksa sapkınların yanında mı duruyor bu da ortaya çıkacak. Aslında bize göre hiç onları ziyaret etmek de gereksizdi. Boşuna zaman kaybıydı. Ama AK Parti heyeti böyle bir tercih kullandı. Tabi şimdi Meclis'te onların tavrını da görmüş olacağız.

"BATI NE İSTİYORSA ONLARI YAPIYORLAR"

TTB Başkanı Şebnem Koru Fincancı'nın TSK'nın kimyasal silah kullandığı iddiası çok konuşulmuştu. Sonrasında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu "cari açığı kapatmak için devletin uyuşturucu ticaretine göz yumduğu" iddiaları gündemde. Tabi bunlar uluslararası camia için Türkiye'yi hedef seçme yönüyle problemli çıkışlar. Bu açıklamaları nasıl yorumluyorsunuz?

Her iki açıklama da kabul edilemez bir iftiradır. Fincancı'nın zaten TTB Genel Başkanı olması zaten tuzun kopması anlamı taşıyor. Çünkü kadın çok açık ve net gözüktü ki PKK sempatizanı HDP'li, Türk milletinin düşmanı. Zaten bu iftirası da PKK ağzı. Daha önce PKK, HDP dile getirmişti. Tabi buradaki amaç Türkiye iç kamuoyundan ziyade Avrupa'ya dünyaya bir mesaj. Türk ordusu kimyasal silah kullanıyor diye. Türkiye'yi dışarıya şikayet ve dışarıda Türkiye'yi itibarsızlaştırmak ve uluslararası kuruluşlar nezdinde de suçlu pozisyona getirmek. Dertleri bu. Çünkü onlara ne diyorsalar onları yapıyorlar.

"TÜRK DEVLETİ BUNU SEYRETMEZ"

CHP ve HDP'den çok fazla benzer çıkışlar olmuştu...

Tabi yine PKK ağzıyla. Muharrem Erkek'in sınırımızda başkası olacağına PYD olsun sözleri var. PYD kim PKK'nın uzantısı. Bunlar bunu bilmiyorlar mı biliyorlar. Bile bile niye bunları söylüyorlar. HDP'ye şirin gözükerek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bunların desteğini alarak cumhurbaşkanlığı adaylarını seçtirmek istiyorlar bu kadar basit. Bir de tabi dünya görüşleri de ona uyuyor. Çünkü hem HDP'nin üst yapısı, hem de CHP'nin üst yapısı 80 öncesi sol örgütlerde birlikte çalışmış, sağa karşı ülkücülere dindarlara karşı birlikte mücadele etmişler. Böyle de bir fikirdaşlıkları ve geçmişteki yol arkadaşlıkları var. Ama şimdi tabi ki Türk devleti de bunu seyretmez. Neticede gereğini yaptı ve tutuklandı. TTB ve benzer kuruluşlarla ilgili de bir yasa gündeme getirilecek.

"CUMHURBAŞKANI ADAYI OLAN BİRİNİN ASLA KULLANMAMASI GEREKEN KELİMELER"

Bir de Kılıçdaroğlu'nun uyuşturucu ile ilgili söylediği şeyler büyük bir iftira. Yenilir yutulur cinsten değil. Bir de cumhurbaşkanlığına aday olan birisinin asla kullanmaması gereken kelimeler. Bu nasıl bir sözdür. Burada İçişleri Bakanı'nı hedef alıyorsunuz. İçişleri Bakanı hem terörle mücadelede, hem asayişte hem doğal afetlerle mücadelede can siperhane çalışan bakanlarımız. Bir de burada on binlerce yüzbinlerce polis kardeşimiz, jandarmamız, askerimiz itham altında bırakılıyor. Bence Sayın Kılıçdaroğlu'nun özür dilemesi lazım. Bu tür sözlerden de sakınması lazım. Siz eleştirebilirsiniz düşüncelerinizi söyleyebilirsiniz ama ne devlete, ne Türkiye Cumhuriyeti'ne ne onun polisine böyle hadsiz bir iftira atamazsınız.

"BATI TÜRKİYE DÜŞMANLARINI BULUYOR VE KENDİ POLİTİKALARI DOĞRULTUSUNDA KULLANIYOR"

Fincancı'nın 15 Temmuz gecesi ABD Büyükelçiliğinde olduğu ortaya çıktı. Sonrasında Almanya'nın Fincancı'nın tutuklanmasını endişe verici bulduğuna yönelik açıklaması oldu. Bunlar size ne ifade ediyor?

Biraz önce de söylediğim gibi Türkiye'ye değil dışarıya yapıyorlar. Aynı zamanda emperyalistlerle işbirliği yaptıklarının da kanıtı. Çünkü Batı ya da ABD Türkiye düşmanlarını buluyor ve bunları kendi politikaları doğrultusunda kullanıyor.

"ABD GEZİSİ TAM BİR FİYASKOYLA SONUÇLANDI"

Sayın Kılıçdaroğlu'na dönmek istiyorum. Ekim ayının ortalarında çok konuşulan bir ABD ziyareti olmuştu. Şimdi de İngiltere'de. 'İcazet turları' olarak yorumlayanlar var. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

Hem icazet almak için hem de oradaki birtakım kişi ve kuruluşlarla bu cumhurbaşkanı adaylığı ve 2023 seçimlerini görüşmek için gittiği çok aşikar. Ama buna bir kılıf bularak bilim adamlarıyla, teknoloji kuruluşlarıyla görüşeceğini söyledi. Ama ABD gezisi tam bir fiyaskoyla sonuçlandı.

Hangi açıdan?

Şu açıdan, bir; orada görüşmek istediği çoğu kimseyle görüşemedi. İkincisi de şu oldu; özellikle o kayıp 8 saatin izahatını bu millete yapamadı. Üçüncüsü de ne ABD kamuoyunda ne de bizim kendi iç kamuoyumuzda da başarılı bulunmadı. Ama büyük bir başarısızlık olarak ifade edildi. Ama tabi 8 saatlik görüşmede ne yaptığı, kimlerle görüştüğü, kendisi açısından bu ziyaret yeterli mi onu da zaman gösterecek. Ben de o zaman söyledim. Bu hem Türkiye içi kamuoyuna 'bak işte ABD ile ilişki kurabiliyor, orada da görüşme yapabiliyorum' diyor. Peşine de şimdi İngiltere'ye gitti. 

"HİÇBİR YETKİSİ OLMAYAN BİRİNE NİYE PARA VERSİNLER?"

Bakın ne diyor giderken. 'Temiz para getireceğim' diyor. Şimdi İngiltere dünyanın en eski ve büyük sömürge devleti. Şimdi bir kere temiz parayı nereden bulacaksın? İki, teknik birtakım yatırımlar getireceğim diyor. Hangisi farklı, sen Türkiye Cmhuriyeti Başkanı mısın, başkanı mısın, TOBB başkanı mısın? Hayır, Meclis'te en büyük çoğunluğa sahip bir partinin genel başkanısın. Seçime var daha 7-8 ay. Seçimi zaten kazanamayacaksın. İnsanlar hiçbir yetkisi olmayan birisine niye para versinler? Demezler mi ki önce bir seçimi kazan, sonra görüşelim demezler mi? Yani devletine ya da ülkeye para getirmek için ya da kendi partisine birtakım yatırımlar getirmek için gidiyor sözleri inandırıcı değil. Çünkü  devlet adına konuşma yetkisi de yok. Dolayısıyla da devletin kurumları adına da konuşma yetkisi yok. Sadece fikir beyan edebilir. Olsa olsa ne yapabilir. CHP adına yapabilir. CHP'li iş adamları adına yapabilir. Bunlardan da yine devletin haberdar edilmesi lazım. Binaenaleyh ben bu gezinin de yine bir fiyaskoyla sonuçlanacağını düşünüyorum. Sadece İngiltere'ye gelmiş gitmiş olacak.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun zaten Türkiye'de de öyle bir sınırlandırması yok. Biliyorsunuz yani Sayın Kılıçdaroğlu FETÖ'cülerle de PKK uzantılarıyla da çok rahat görüşebiliyor. Çünkü gittiği illerde de “Bütün KHK’lıları geri döndüreceğiz” dedi. KHK’lılar kim? Ağırlıklı olarak FETÖ'cüler, PKK’lılar ve diğer terör örgütlerine mensup olan kişiler.  

"ONLAR İKİNCİ TURU HESAPLADI AMA SEÇİM BİRİNCİ TURDA BİTECEK"

Karşınızda 6’lı masa olarak yorumlanan HDP’nin de dahil olabileceği ifade edilen bir ittifak var. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün akşam katıldığı canlı yayında “yakında dağılacaklar “dedi. Siz bu yapının birlikte hareket edebileceğini düşünüyor musunuz? Tek adayda karar kılıp seçim ortak adayla girebilirler mi?   

Masada bir cepheleşme başladı, cepheler oluştu. Bu cephelerin bir tarafında CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu var, bir diğer tarafında da İYİ Parti ve Sayın Akşener var. Şimdi masanın diğer partilerine ya da ortaklarına baktığımızda bir kısmı CHP’nin yanında Kemal Bey'in adaylığını destekliyor, bir kısmı da ya ortada ya da İYİ Parti'ye biraz daha yakın ama sayın Akşener daha önceden Cumhurbaşkanı adayı olmayacağım açıklaması yaptığı için burada da çok net olamıyorlar. En son sayın Akşener'in bir başka partiyi masaya önerme daveti görüşmesi hamlesini de yine kendi cephesini güçlendirme ya da masadan ayrılmak için bir bahane olarak görebiliriz önümüzdeki günlerde. Çünkü Kemal Bey çok ısrarlı. Cumhurbaşkanı adaylığı noktasında CHP çok ısrarlı. Hatta görüştüğüm bazı CHP Genel Başkan yardımcıları artık bu işin geri dönüşün olmayacağını söylüyorlar. İyi Parti şöyle onaylayabilir, etkili bakanlıklarda, milletvekili sayısı noktasında fazla talepkâr olarak. İYİ Parti, “Siz kendi adayınızı çıkarın, biz de kendi adayımızı çıkartıyoruz” diyebilir. Hatta milletvekili seçimlerinde de siz kendi listenizle biz kendi listemizle. İkinci tura kim kalırsa Cumhurbaşkanı adaylığında onu destekleriz. Ama bilmiyorlar ki Cumhur İttifakı birinci turda kazanacak. Yani onlar hep hesaplandı, ikinci tura göre yapıyorlar ama seçim birinci turda bitecek.  

"6'LI MASADAKİ PARTİLER BTP'YE ŞİDDETLE MUKAVEMET GÖSTEREBİLİR"

Sayın Akşener tarafından 6’lı masaya BTP’nin ittifaka dahil edilmesi konusunda bir dayatma olduğu ifade ediliyor. BTP meselesi yeni kriz alanı oluşturabilir mi?    

Bu mesele iki türlü okunabilir. Birincisi İYİ Parti cephesini güçlendirmek için kendisini destekleyecek bir partiyi masaya oturmaya çalışıyor. Ben buna karşı masanın özellikle bazı partilerin şiddetle mukavemet edeceğini düşünüyorum. Böyle bir durum hasıl olduğunda da İYİ Parti, “Siz benim önerimi değerlendirmeniz” diyerek bunu masadan kalkmak için bir bahane olarak da kullanabilir. Bu da bir strateji meselesidir. Sonra, “Siz Cumhurbaşkanı adayınızı gösterin biz Cumhurbaşkanı adayımızı gösterelim ikinci tura kim kalırsa onu destekleriz. Milletvekili seçimlerinde de siz kendi listenize girin. Biz kendi listemize girelim” diyebilir. Çünkü CHP ile çatı olarak girdiğinde hele bir de ortak liste yaparlarsa sağ seçmen İYİ Parti'ye oy veren ya da destekleyen sağ muhafazakâr milliyetçi seçmenin bir kısmı CHP hassasiyetiyle oraya oy vermeyecektir. Bu şekilde biz daha fazla oy alırız kanaatini dile getirir ve bunu uygulayabilir. İYİ Parti sonra da “Mecliste kazandığımızda, Cumhurbaşkanlığını kazandığımızda yine parlamenter sistemle olan anlaşmamız ya da diğer bakanlıklarla ilgili yönetimle olan işbirliğimiz devam eder” diyebilir. Yani ben bu ihtimali yüksek görüyorum.  

CUMHUR İTTİFAKI'NIN OYU 49 BANTLARINA GELDİ

Muhalif kamuoyu araştırma şirketlerinin son aylardaki araştırma sonuçlarında bile rüzgârın Cumhur İttifakı lehine döndüğüne dair işaretler var. Cumhurbaşkanı adayınız Erdoğan’ın da oylarında yükseliş görülüyor. Neler söylemek istersiniz?  

Bizdeki anketler Cumhur İttifakı oylarının 46-47 bantlarına geldiğini söylüyordu. Ama dün akşam aldığım yeni bir habere göre Cumhur İttifakı oyları yani 3 partinin toplam oyu 49 bantlarına geldi. Cumhurbaşkanı adayımızın da oylarının 50 bandının üstünde olduğu şekilde. Bu özellikle mecliste çıkacak yeni yasalar, EYT başta olmak üzere sözleşmelere, taşeronlara verilecek kadrolar, asgari ücrette yapılacak artış, memur ya da işçi maaş zamlarında yapılacak artışlar, destekler, bütün bunlar devreye girdiğinde ben bunun daha da yükseleceğini düşünüyorum. Enflasyon zaten aşağı doğru inecek bakın. Enflasyon nasıl düşer bir ülkede? Bir gereksiz ithalat yapmazsınız yani lüks tüketim. Çünkü döviz veriyorsunuz. Yani enflasyonun en önemli sebeplerinden birisi cari açıktan kaynaklanıyor. İkincisi Türkiye'yi gelir olarak rahat atlatırsınız. Hükümet şimdi bunu yapıyor. Yani asgari ücretliye artış yaparak, memura enflasyonun üstünde artış yaparak, sosyal destekler, üretime verilen destekler, sanayiciye verilen destekler, bütün bunları yaptığınızda vatandaşı vadesiz alışverişe yönlendirirseniz. Bir de tabii şu var, Türkiye'de dolaylı vergilerin azaltılması lazım. Çünkü enflasyonu arttıran etkilerden bir tanesi de bu dolaylı vergiler. Yani şimdi siz diyelim akaryakıt alıyorsunuz, bunun üzerinde bir özel tüketim vergisi var yüksek oranda bunların düşürülmesi lazım. Enflasyonu mutlaka ama mutlaka aşağıya doğru çekecektir ve döviz üzerindeki baskıyı da azaltacaktır. Son dönemde uygulamaya sokulan yatırım, istihdam, üretim ve ihracat politikasına bizim tavizsiz bir şekilde devam etmemiz gerekiyor.  

"TÜRKİYE'DE İNSANLARIN ÖNEMLİ BİR KISMI HALA BOLLUK İÇERİSİNDE YAŞIYOR"

Çok karamsar bir tablo mu söz konusu? Yani Türkiye batmış bitmiş bir ülke mi?  

Asla. Herkes kendi penceresinden bakıyor, daha doğrusu kendi penceresinden de baksa doğruları görebilir de tarafgirlik var. Dolayısıyla o işte siyasetçilerin konuşmalarını da etkiliyor, televizyoncuların yayınlarını da etkiliyor, sivil toplum örgütlerini herkesi etkiliyor çünkü seçimi kazanmaya odaklandığı için insanlar orada doğruya doğru diyemiyor ya da doğruyu göstermekten imtina ediyor. Türkiye'de yüksek enflasyon yaşıyor, hayat pahalılığı var, özellikle geliri düşük ve sabit olanlar büyük bir zorluk çekiyor. Bu bir gerçek ama batmış bitmiş gibi kavramlar asla Türkiye'ye şu anda söylenebilecek sözler değil. Türkiye'de insanların önemli bir kısmı hala bolluk içerisinde büyük bir refah içerisinde yaşamaya devam ediyorlar. Burada yapılacak olan nedir? Geliri biraz daha adil dağıtacaksınız çünkü para var. Enflasyon, yüzde 85 artmış. Peki bütçeniz ne kadar büyümüş? 1 trilyon 300 milyardı 2022 merkezi yönetim bütçesi 2021 sonunda meclise sunulduğunda. 1.80 milyar da ek bütçe yapıldı. Ne oldu? 2 trilyonu geçti. Şimdi açıklanan tahmini bütçe 4 trilyon 300 milyar. Belki buna da bir ek bütçe yapılmak zorunda kalacak. 3 katından daha fazla. Yani Türkiye büyümüş, geliri artmış. Zaten bu yüksek enflasyonu da devlet kazanıyor, finans çevreleri kazanıyor, bankalar kazanıyor, büyük tüccarlar kazanıyor, üreticiler kazanıyor, sanayiciler kazanıyor, ihracatçılar kazanıyor. Düşük maaş alan sabit ücretler, küçük esnaf, küçük çiftçi bunlar zorluk çekiyor. O zaman ne yapacağız? Biz de kazananlardan alacağız bu tarafa vereceğiz. Şu anda hükümet de bunu yapmaya çalışıyor, bunu biraz daha sistemli ve daha dengeli alıp vermemiz lazım. Bu önümüzdeki ocak ayına kadar da yeni düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılacak.  

"SÖZLERİMİ BUGÜNÜ YÖNETİME SÖYLENMİŞ GİBİ ÇARPITARAK FİTNE ÇIKARMAYA ÇALIŞTILAR"

Geçtiğimiz hafta çarpıtılan bir açıklamanız vardı. Sonrasında, “Başkanlık sisteminden yanayız. Asla parlamenter sisteme dönüşü savunmuyoruz. Hele ki o eski, eksik parlamenter sisteme asla” dediniz. Türkiye parlamenter sisteme dönüş riski var mı? 2023 seçimleri niye önemli?    

Biz mecliste parlamento muhabirleriyle bir kahvaltı programında bir araya geldik. Konu nerden buraya geldi? Ben partilere verilen hazine yardımlarının anayasadaki ilgili maddeye uygun olmadığını yani orada çünkü tabir ediliyor. Partilere hakça ve yeterli miktarda diyor. Bu hakça da dağıtılmıyor. Yani hazine yardımıyla ilgili bir kıstas getirebilirsiniz ama bunun iki katı seçim yardımı veriyorsanız yani 1 buçuk milyar hazine yardımı 3 milyar seçim yardımı veriyorsanız o zaman bunu seçime katılan her partiye adil olarak dağıtmanız gerekir. 5 partiye 4 buçuk milyar para veriliyor. Bunun onda biri verilse yetmez mi? Ama anayasaya aykırı. Yeterli miktarda değil, çok üstünde veriliyor ve bunlar bununla adeta har vurup harman savuruyor. En lüks oteller, en lüks otomobiller, rezidans gibi parti binaları... Devletin parası bu. Ekonomik zorluk içinden geçiyorsunuz. Biz dedik ki madem böyle adil dağıtılamıyor, kaldırın kardeşim. İkincisi de bu paranın 600 trilyonu HDP veriliyor. Anayasa Mahkemesine kaç kere çağrı yaptım. Bizzat görüştüğüm herkese söyledim. Kapatma davası var. Diyelim ki kapatıldı bu parayı geri alabilecek misiniz? Para gitti PKK’ya. Bize göre yüzde yüz kapatılması lazım. Diyelim ki anayasa ve yasalarımıza göre ama kapatılmadı hazine yardımından mahrum bırakma kararı çıktı. Verdin hazine yardımı nereden geri alacaksın alabildiler mi? Erkan Mumcu grup kurdu ayrıldı AK Parti'den trilyonlarca para aldı, sonra grup dağıldı, ne yaptı? Alamadılar gitti. O zaman bir gazeteci arkadaş, “Cumhurbaşkanı devletin uçağıyla gidiyor, devletin imkanlarıyla propagandasını yapıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” dedi. Ben de, “Büyük Birlik Partisi'nin verdiği teklifte 2017 yılında Cumhurbaşkanı seçilenin parti kimliği devam edebilir ama parti genel başkanlığı ayrılması bizce daha uygundur” dedik. Ama bu geçmişte kalmış ya da yeni bir anayasa teklifi görüşülür. Her parti kendi görüşünü söyler zaten. Her partinin görüşü ayrı. Siz bizim ittifakı biliyorsunuz değil mi? Hepimizin kendi ayrı görüşleri var. Milliyetçi Hareket Partisi de biliyorsunuz 100 maddelik bir anayasa teklifi hazırladı. Yüzde yüz AK Parti'yle ya da bizimkiyle örtüşür mü? Yani ya da CHP’nin verdiği İYİ Parti'nin verdiği Saadetin verdiği birbiriyle örtüşür mü? Ama o bitmiş gitmiş, anayasa yapılmış, Büyük Birlik Partisi anayasa değişikliği teklifini onaylamış, uyum içinde bir çalışma var. Onu, “Destici Cumhurbaşkanı olan parti genel başkanının ayrılmalı” sanki bugünkü yönetime söylenmiş gibi haberleştirerek fitne çıkarmaya çalıştılar. Bunun kaynağında neresi olduğuna baktığınızda bizim hiçbir zaman olumlu haberimizi yapmayan, bizi takip etmeyen bir ajans var. Bu ajans ve onun etrafında kümelenmiş birtakım yazılı ya da görsel medya. Onlar da ciddiye almıyorum.  

"BU ÜLKENİN GELİŞMESİNİ İSTEYEN HİÇ KİMSE TOGG'UN ÜRETİMİNDEN RAHATSIZ OLMAZ"

Ülkemizin son yıllarda savunma sanayii ve teknolojide önemli atılımları var. Geçtiğimiz hafta Savunma Sanayii Fuarı özellikle yurt dışından gelen ziyaretçileriyle çok konuşuldu. Hafta sonu Türkiye’nin Otomobili TOGG banttan indirildi. Duygularınız öğrenebilir miyiz?   

Bütün bu gelişmeler, yerli üretimin ivme kazanması çok gurur verici. Yani gerçekten insanı hislendiriyor, heyecanlandırıyor. Şimdi düşünün 60 sene önce bu ülke kendi otomobilini yapmış ama çeşitli bahanelerle bu durdurulmuş. Osmanlı'nın son dönemlerinde ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kendi savaş uçağını yapan Türkiye var. Hatta dışarıya ihraç eden bir Türkiye var. Bu durdurulmuş. Kendi bombalarını yapan bir Türkiye var. Neden kim durdurmuş? Batı ve batının içerideki işbirlikçileri ve beslemeleri tarafından durdurulmuş. Biz rahmetli Muhsin başkanla Savunma Bakanlığını ziyaret ettik o dönemde. Ya orada öyle şeyler öğrendik ki. Bu yabancı silah şirketlerinin TSK’ya silah satışlarında komisyoncular var. Bunlar 100 milyonlarca dolar para alıyorlar. O ülkelerle olan ilişkileri de gözetliyorlar. Şimdi bize Amerika Birleşik Devletleri Rusya'dan S-400 füze sistemi aldığımız için tavır koyuyor. Peki sen verdin vermedin? Bu sistem savunma sistemi. Sen benim kendimi savunmamdan niye rahatsız oluyorsun? Bana bir saldırı niyetin mi var? Ama görüyoruz ki var. Yunanistan üzerinden var. Suriye'nin kuzeyinde devlet kurmaya çalışıyor. Bütün bunlar dolayısıyla Türkiye hem kendi ülke güvenliği ve milletinin geleceği için hem coğrafyasının hem de Türk ve İslam dünyası için buna mecbur. Biz onun için savunma sanayindeki yerliliği çok önemsiyoruz ve destekliyoruz. Türkiye şimdi uzun menzilli balistik füze denemelerini yaptı. Bakın Tayfun ne kadar ses getirdi, başta Yunan olmak üzere ne kadar korktular? Bunun bir katını daha yaptığında tamamen bir balistik füzeye sahip olduğunda kıtalar arası o zaman Türkiye büyük bir aşama kaydedecek ve büyük bir güç kazanacak. Kendi savaş uçakları semaya yükseldiğinde aynı şey olacak. Bir de nükleere kavuştuğunda artık Türkiye, Amerika, Rusya, İngiltere ve Fransa gibi Çin gibi kendi ayakları üzerinde duran tamamen bağımsızlığına kavuşmuş olacak. Artık Türkiye'nin rızası olmadan ne birisi birisine saldırabilir ne de Türkiye'nin başına bela edilebilirler. Zaten bütün rahatsızlık burada. Mersin Büyükşehir Belediyesi niye bundan rahatsız oluyor? Çünkü o ve onun gibi tipler bu milletin asli unsurlarından değiller. Bu milletin asli unsurundan olan hiç kimse bu devletin savunma sanayindeki ilerlemesinden rahatsız olmaz. Bu milletin, bu devletin yanında duran, bu ülkenin büyümesini, gelişmesini isteyen hiç kimse TOGG’dan yerli üretimden rahatsız olmaz. Gurur duyar. Davet edildiler. Niye gelmediler oraya? Yani bu kıskançlıkla izah edilemez ki? Doğru işi destekleyeceksiniz. Yanlış ise söyleyeceksin, bu kadar basit.  

"AB VE ABD YUNANİSTAN'I BİZE KARŞI KIŞKIRTIYOR"

Dün Dışişleri Bakanımızla bir saatlik bir görüşme gerçekleştirdik. Yani bendeki bilgiler taze. 

Şimdi aşağı yukarı bu konu başlıklarının hepsini görüştük. Türkiye-Yunanistan’da son durum, AB ilişkileri, Suriye’deki son durum, Türk dünyasıyla ilişkiler, Rusya-Ukrayna savaşındaki son gelişmeler, bütün bunları konuşma fırsatı bulduk. Tabii şunu söyleyeyim Türkiye’nin de katkılarıyla Tahıl Koridoru yeniden çalışmaya başladı ya da başlayacak. Tabii orada savaşın hemen bitmesi kimse tarafından beklenmiyor. Ama en azından insani şartların korunmasına gayret ediliyor. Tabii ki biz başından beri söyledik. Saldırganlığı kabul etmiyoruz, Türkiye bunu söylüyor. Yani Rusya’nın Ukrayna’ya saldırganlığını kabul etmiyor. Ama öbür taraftan da ilişkilerini sürdürerek barış için, işte bu tür Tahıl Koridoru gibi insani şeylerin gerçekleşmesi için de aracılık ve öncülük ediyor. Şimdi Yunanistan’la ilgili meseleye gelince, tabii Yunanistan’ı bize karşı AB ve ABD kışkırtıyor. Onların üzerinden tabiri caizse tırnak içinde terbiye etmeye çalışıyorlar, yani isteklerini çalışıyorlar ama karşılarında eski Türkiye yok! Türkiye bağımsız bir dış politika yürütüyor. Doğu Akdeniz’de attığımız adımlar bunun göstergesi. Sondaj çalışmaları bunun göstergesi. Libya’yla yaptığımız saha anlaşmaları deniz sahası anlaşmaları bunun göstergesi. Suriye’nin kuzeyine gerçekleştirdiğimiz harekâtlar ve ne pahasına olursa olsun orada bir terör devleti kurdurmama noktasında kararlılığımız aynı şekilde Azerbaycan’la bakın çok önemli yüz yılın en önemli olayları ve Türk dünyası açısından kazanımlarından bir tanesi. 32 sene önce Karabağ işgal edilirken Hocalı başta olmak üzere orada soykırım yapılırken o zaman Türkiye’yi yönetenler sessiz kaldılar. Yardım eli uzatamadılar. Merhum Ebulfez Elçibey, iki tane nakliye helikopteri istedi, yaralıları taşımak için. Onu bile göndermeyen ya da gönderemeyen Türkiye’de bir yönetim vardı. Bugün Azerbaycan’ı Karabağ’ı kurtarmak için harekât başlattığında Türk devleti, Türk ordusu tüm gücüyle kardeş ve can Azerbaycan’ın yanında durdu. Ve işgal edilmiş topraklar Türkiye’nin desteğiyle kurtarıldı, bunu Azerbaycanlılar söylüyor. Şimdi onun için İHA’larımızdan SİHA’larımızdan tanklarımızdan tüfeklerimizden Vahap Seçer de rahatsız oluyor, PKK’lı milletvekilleri de rahatsız oluyor. Sezgin Tanrıkulu’da rahatsız oluyor. Yine aynı şekilde Kılıçdaroğlu’nun uluslararası ilişkilerden sorumlu başdanışmanı eski büyükelçi milletvekili de rahatsızlık duyuyor. Ama biz Cumhur ittifakı olarak yolumuza devam ediyoruz. 

Yunanistan’la gerilimin sonu nereye varır?

Şöyle, tabii Yunanistan’la kolay kolay Türkiye’ye savaş açacak bir pozisyonda değil. Başına gelecekleri tahmin edebilir. Öyle bir potansiyeli yok. Ama Türkiye tabii ki yeri ve zamanı geldiğinde Rusya’ya dur diyecektir ve haddini bildirecektir. 

AK PARTİ'NİN TÜRKİYE YÜZYILI PROGRAMI

Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz. Tabii bir Türkiye vizyonu ortaya koyuyor. Tabii 20 yıllık bir tecrübe sahip olan bir partiden bir iktidardan söz ediyoruz. 20 yıl boyunca yaptıkları var, yapamadıkları var. Ya da yapmak istedikleri var. Dolayısıyla da bugüne kadar yapamadıklarını ve yapmak istediklerini de önümüzdeki dönemde de sadece bu sefer AK Parti olarak değil Cumhur ittifakı olarak yani AK Parti, MHP, BBP olarak, birlikte yapma azmini kararlığını da ortaya koyuyor, tabii bu yıl Cumhuriyetimizin kuruluşunun 99. Yılını kutladık. Seneye bu 100. Yıl olacak. Tabii 100. Yılla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti de ikinci yüzyılına bir başlangıç yapacak. Dolayısıyla orada bir hazırlık, biz zaten hep ne diyorduk: 21. Yy. Türk asrı olacak. Sayın Cumhurbaşkanımızda bunu Türkiye Yüzyılı olarak kamuoyuna açıkladı. Tabii Türk asrı ile Türkiye Yüzyılı birbirini tamamlayıcı kavramlar. Yani bir taraftan Türk dünyasıyla ilişkiler işte Gaspıralı’nın dediği dilde fikirde işte birlik şiarıyla Türk devletler birliğinin kurulması, başta Azerbaycan, daha sonra Özbekistan olmak üzere tüm Türk Devletleriyle ilişkilerin geliştirilmesi bütün bunlar Türk asrına yönelik hazırlıklar çalışmalar. Ama öbür taraftan da Türkiye Yüzyılı özelde Türkiye’ye yönelik ve Türkiye’yi güçlendirme, çünkü Türkiye hem Türk dünyasını hem de İslam dünyasının kalbi, lider ve lokomotif ülkesi. Biraz önce savunma sanayiinden bahsettik, işte diğer sanayi girişimlerinden bahsettik. Bütün bunlar sadece 85 milyonun değil, aynı zamanda Azerbaycan’ın da Pakistan’ında, Filistin’inde, Doğu Türkistan’ın da güvenliği özgürlüğü ya da zulümden kurtuluşu, müreffeh bir hayat yaşaması için atılan adımlar.

"TÜRK DÜNYASI CUMHUR İTTİFAKI'NIN DEVAMINDAN YANA"

İstemezler, istememeleri lazım. Öyle düşünüyorum. Yani orada da tabii Batıyla ilişkiler içinde olan yok mu vardır tabii. Ama ben genel itibariyle Türk dünyasında yaşayan soydaşlarımızın kahır ekseriyette, çünkü ben bunu Balkanlara yaptığım ziyaretlerde de görüyorum. Türk dünyasına yaptığım ziyaretlerde de aşağıda da tüm bu ziyaretlerde de bunları görüyoruz. Cumhur ittifakının devamından yanalar. Özellikle Balkanlara gittiğinizde şunu görüyorsunuz. Gerçekten bu dönemde daha önce unutulan hiçbir yatırım yapılmayan hatta kapıları çalınmayan Türk toplumlarına soydaşlarımıza, dindaşlarımıza ulaşılmış. Ve oradaki miras eserler başta olmak üzere onların tadilatı, tamiri yeniden hayata kazandırılması ve oradaki bütün Türk topluluklarının desteklenmesi, işte Türkiye’ye geliş gidişlerinin daha rahatlıkla sağlanması evlatlarının eğitimi, orada yaşantılarının kolaylaştırmak için destekler bütün bunlar bu son dönemde yapıldı. Yani bunların hakkını da teslim etmek zorundayız. 

AKŞENER'İN BAŞÖRTÜSÜ AÇIKLAMALARI

Ben görüntüleri izledim. Tabii onun değerlendirmesini kamuoyu yapacaktır. Tabii Sayın Akşener’le ilgili o dönemde özellikle 28 Şubat’ta askerlere karşı İçişleri Bakanı olarak duruşuyla ilgili olarak bir takdir edilen bir tarafı vardı. Fakat bu görüntüler, bir görüntü daha yayınlanmıştı yine. Hani Milli Güvenlik Kurulu kararlarının uygulanacağına dair, burada başörtüsü yasağı da vardı. İmam Hatiplerle, dindar kesimlerle ilgili uygulamalarda vardı. Onu uygulayacağıyla ilgi. Bu ikinci çıkan videoda da yine tam 28 Şubatçılara, darbecilere karşı bir duruşu değil de o duruşun tam tersinde söylenmiş sözler var.

Yani öyle bir hava var. Ama onu yalanladı. Onun doğru olmadığını söyledi, ifade etti. Tabii o sözleri hangi maksatla hangi amaçla kullandı bunları bilemiyoruz. Tabii o günün şartlarıyla bugünü konuşmak çok da doğru değil. Tabii hangi şartlarda bunu konuştuğu öncesinde, sonrasında ne konuşuldu, bunu bilmiyorum ama bu tamamen kamuoyunun takdir edeceği ve değerlendireceği bir husustur. Sözleri de çok açık.

Yorumlar 5 Yorum Var
  • Ertürk 04.11.2022 23:23
    Allah memmleke timiz için çalışan her bireyden binlerce kez razı olsun alçaklara fırsat vermesin inşallah.
  • Ertürk 04.11.2022 23:23
    Allah memmleke timiz için çalışan her bireyden binlerce kez razı olsun alçaklara fırsat vermesin inşallah.
  • Osmanlı ERKEĞİ 04.11.2022 20:45
    Helal olsun.
  • hidocan 04.11.2022 20:12
    sayın Muhsin Yazıcıoğlu Allah rahmet eylesin vefat etmeden önce onun yerine gelecek kişiyi çok iyi seçmiş Allah razı olsun
  • Misafir 04.11.2022 19:31
    Adamsın adam