ABD ve Avrupa'daki Siyonist yapılanmanın eliyle Ortadoğu'da oluşturulan yapay İsrail devletinin güvenliğini gözeten ABD'li bürokratlar, 1990'lı yıllardan itibaren yoğun bir şekilde "Saddam Hüseyin'in elinde biyolojik silahlar var" argümanının arkasına sığınıyordu.

Dönemin ABD Başkanı George W. Bush ve İngiliz meslektaşı Tony Blair, savaş periyodunda kamera önünde 935 kez yalan açıklama yaparken, binlerce kilometre uzaklıktaki Irak'ın "kötülük ekseni" olduğuna dair kamuoyunu kenetliyorlardı. Blair, “Irak kimyasal ve biyolojik silahlara sahiptir. Saddam bunları üretmeye devam etti ve şimdi de kullanmak niyetindedir” derken, Bush ise, 'aldığı istihbaratlarla' Irak'ın, ABD'nin elinde olmayan silahlara sahip olduğunu öne sürüyordu.

HİÇ GÖRMEDİKLERİ IRAK'A DÜŞMAN OLDULAR

Savaşın dönüm noktasında ise, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'in açıklamaları vardı. 5 milyon Iraklının yetim kaldığı insani suçun savunmasını "Pardon" diyerek yapan Powell, savaşı harlamak için Şubat 2003'te düzenlenen Birleşmiş Milletler toplantısında ateşli bir konuşma yapmış ve Irak'ın kitle imha silahlarını sakladığını iddia etmişti.

Bürokratların ısrarla Irak'ı hedef göstermesi, İngiltere ve ABD'de yüz yıllık 'düşmanlığın' tohumlarını atıyordu. ABD'liler ve İngilizler, binlerce kilometre uzaklıkta, hiç görmedikleri Irak'a ve Irak insanına düşman olmuştu. 2002 ve 2003'lü yıllarda yapılan kamuoyu araştırmalarında, ABD ve İngiltere halkları, ülkelerinin Irak'a saldırmasını 'meşru' buluyor, belki o gün haritada gösteremeyecekleri Irak'ın işgal edilmesine çanak tutuyorlardı.

KBY'NİN İKİ AZILI DÜŞMANI, IRAK'IN İŞGALİNDE DOST OLDU

Takvim yaprakları 20 Mart'ı gösterdiğinde ABD ve İngiltere'nin başını çektiği Çokuluslu Koalisyon Kuvvetleri, sözde "Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu"nu başlatmıştı. Saddam Hüseyin'in komutasında 375 bin Sünni asker, 1 milyonu aşkın direnişçi bulunuyordu.

Fakat karşısında azılı muhalifi Nuri el-Maliki'nin başını çektiği 630 bini aşkın Iraklı, ABD ve İngiltere'nin sayıları 450 bini bulan personeli ve Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (KBY) birbirine düşman iki ismi, Celal Talabani ve Mesud Barzani'nin 50 binlik Peşmerge kuvveti vardı. Savaştan sonra işgal destekçisi Nuri el-Maliki Başbakanlığa, Celal Talabani ise devam eden yıllarda Cumhurbaşkanlığına seçilecekti.

MEZOPOTAMYA'DA TARİH TEKERRÜR ETTİ: BİRİN BİNE SAVAŞINDA KİM 'GALİP'?

"Birin bine savaşında" Saddam Hüseyin kaybetmiş, ABD ve İngiltere kazanmıştı. Fakat kaybeden sadece Saddam Hüseyin değildi. Irak kaybetmiş, 1 milyonu aşkın sivil ve asker hayatından olmuş, 5 milyona yakın çocuk babasız kalmıştı. Geride kalanların akıllarında ise, ABD'nin bölgede işlemiş olduğu insanlık suçları vardı. Savunmasız binlerce Iraklı, ABD'lilerin çizmeleriyle çiğnenmiş, tecavüze uğramıştı. Tablo o kadar vahimdi ki, ablasını koruduğu için köy meydanlarında öldürülen 9-10 yaşında çocuklar vardı.

Ancak daha acı olanı, Irak'ın 30 yıl boyunca uğruna savaştığı Körfez'deki komşularından yediği darbeydi. Birinci Körfez Savaşı'nda Suudi Arabistan'a mevzilenen ABD'li askerler, Irak'ın işgalinde de aynı bölgeden güç topluyordu. Körfez'den kalkan zırhlı gemiler, Bağdat'a, Kerbela'ya, Necef'e ölüm yağdırıyordu. Bin yıl önce Bağdat'ın nehirlerini mürekkebe boyayan emperyalist zihin, aynı coğrafyada bu kez sabi sübyanın kanını akıtıyordu.

Mezopotamya'da tarih tekerrür etmiş, Sünniler acısı hiç dinmeyen Kerbela'yı bir kez daha yaşamıştı. Onların kaderinde, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in (S.A.V.) biricik torunu Hazreti Hüseyin'in yalnızlığı vardı. Ama onlar, tıpkı Hazreti Hüseyin'in yaptığı gibi Yezid'e teslim olmadılar.

Ve İsrail, kendini Ortadoğu'daki Arapların koruyucusu olarak nitelendirmiş savaşçı Irak'ın sindirilmesinden en memnun olan ülkeydi. Milliyetçi BAAS Partisi sıralarından çıkıp 1979'dan 2003'e kadar Irak'ı yöneten Saddam Hüseyin, Filistin'de kurulacak İsrail devletine şiddetle karşı çıkıyor, İran'a ve Kuveyt'e yaptığı harekatla Siyonistlerin Filistin'deki kanlı emellerine gözdağı veriyordu. Bu tehlikenin tarihe karışması, ABD'nin İsrail'e Ortadoğu havzasında tanıdığı büyük bir imtiyazdı. Saddam tehlikesi nedeniyle İsrail'in gasp ettiği topraklara gelemeyen Siyonistler, yeniden gruplar halinde yola koyuluyordu.

İNSANLARI KAMPLARA AYIRDILAR, IRAK'IN DEVLET DİNAMİKLERİNE KİBRİT SUYU DÖKTÜLER

Diplomasi Vakfı Direktörü Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin, Irak'ın ABD ve İngiltere kuvvetleri tarafından işgalinin Siyonistlere Filistin sahasında açtığı uçsuz bucaksız zemini ve İran'ın Irak ve Ortadoğu'da ivmelenmesini onaylarken, Bağdat'ın işgalini Haber 7'ye şu sözlerle anlattı:

"O dönem işgalin gerekçesi olarak gösterilen hiçbir iddianın gerçekliği ortaya çıkarılamadı, hiçbir iz bulunamadı. Buna rağmen Irak’ta 1 milyon insan öldürüldü. Ve Irak öyle bir kaosa sürüklendi ki mezhep kavgalarıyla büyük bir istikrarsızlığa sürüklendi. Irak hala bir devlet olabilmekten oldukça uzakta… İşgalin ilk günlerinde Amerikan kanallarında Irak’ın yüzde 60’ının Şii, yüzde 20’sinin Sünni, yüzde 10’unun Kürt olduğuna dair istatistikler yayınlanıyordu. Sanki hayvan türlerinden bahseder gibi insanları mezhepsel ve etnik kimliklerine göre kategorize eden bir sömürü aklıydı bu… Zaten Bush da o dönem bunu Haçlı Seferleri olarak yorumlamıştı. Bu akıl Irak’ta devreye girdi ve pek çok insanın hayatına mal oldu… Tüm bunlar İsrail'in ve İran'ın bölgede güçlenmesine, ivme kazanmasına yol açtı."

SAVAŞTAN SONRA

Ağustos 2007'ye gelindiğinde ABD'nin Irak'taki işgalinden ötürü hayatını kaybedenlerin sayısı 1 milyonu aşmıştı. Iraklılar, el birliğiyle heykelini devirdiği ve 2006'da idam sehpasına yolladığı Saddam Hüseyin'in ardından istikrarlı olamamış, Irak'taki güven ortamı, yerini ölüme bırakmıştı. ABD güdümündeki grupların meydanlardaki bombalı saldırıları devam ediyor, halkın büyük çoğunluğu işsizlikle sınanıyor ve mezhepler arasında çatışmalar yaşanıyordu.

Öyle ki, ABD'nin 2011'de işgali sonlandırma kararı almasından sonra Irak'a bu kez DEAŞ girmiş, yeni bir insanlık trajedisinin müsebbibi olmuştu. Bu sebeple 2011'den 2023'e kadar kurulan hükümetlerde bir türlü istikrar sağlanamadı. Günümüzde Irak'taki hükümetler kurulurken, Şii-Sünni-Kürt dengesine bakılıyor, belirli dönemlerde Kürtler, belirli dönemlerde Şiiler ve Sünniler hükümetin farklı kademelerinde seçim yoluyla göreve geliyor. Fakat 5 milyon çocuğun yetim kaldığı söylenen Irak'ta sandığa gitme oranı da bir hayli düşük. Bu oran, 2021'deki seçimlerde yüzde 62'ydi.

Yorumlar 0 Yorum Var