Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimlerinden biri olarak nitelendirilen 14 Mayıs seçimlerine sadece 2 gün kaldı. Türkiye'nin gelecek 5 yılda hangi cumhurbaşkanı ve hangi milletvekilleri tarafından idare edileceğinin belirlendiği seçimlere 48 saat kala Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, Haber7 stüdyosunda Haber7 Genel Yayın yönetmeni Osman Ateşli'nin konuğu oldu.
Ateşli'nin sorularını içtenlikle cevaplayan Destici, Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretindeki kayıp 8 saate, LGBT'ye, 6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen büyük depremlere ve 14 Mayıs seçim sonuçlarına ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Destici, Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu'nun Van'da Selahattin Demirtaş'a özgürlük isteyerek Trabzon'da bunların hiçbirini söylememesini 'Siyasi sahtekarlık' olarak değerlendirdi.
İşte Destici ile gerçekleşen röportajımız;
KILIÇDAROĞLU'NUN ABD'DEKİ KAYIP 8 SAATİ
Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinde 8 saatlik bir kayıp zaman dilimi var. İngiltere’de de böyle kayıp bir zaman dilimi oldu. Peki bu kayıp saatlerde Kılıçdaroğlu’nun FETÖ ve PKK ile irtibatlı kişilerle bir görüşme ihtimali olduğunu düşünüyorum?
O ihtimal çok yüksek. Orada bir kayıp zaman dilimi var. Mutlaka ben inanıyorum ki Türk istihbaratının güçlü bilgileri vardır. Devletimizin aleyhine gelişeceği bir dönemde mutlaka bununla ilgili tedbirler alınacaktır diye düşünüyorum.
Kılıçdaroğlu bu konuda çok pervasız hareket ediyor. PKK’lılarla da FETÖ’cülerle de görüşüyor. Bu konuda gizli kapaklı da yapmıyor. Bu görüşmelerin pek çoğunu da aleni yapıyor. ABD ve İngiltere’de de kapalı kapılar arkasında görüşmeler yaptığı ve onlara da HDP’ye verdiği sözler gibi belli sözler verdiği bilgiler ve duyumlar var. Zaten onun için tehlikeli bir aday olarak değerlendiriyorum.
Günümüz dünyasında aileye dönük bir saldırı olarak ifade edebileceğimiz bir LGBT meselesi var. Türkiye’de de toplumsal değerlerimize yönelik saldırı olarak bir akım olduğunu ifade edebiliriz. Muhalefetten de zaman zaman buna dönük destek açıklamaları oluyor. Mesela Kılıçdaroğlu’nun da “Niye bozsun aileyi” şeklinde bir açıklaması olmuştu. Siz toplumun özü aile ve değerlerimize yönelik neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Kılıçdaroğlu ve 7’li masa Türk aile yapısını bozan her türlü ahlak ve İslam dışı, örfümüze, adetimize, geleneğimize, göreneğimize, kültürümüze aykırı olan her şeyi meşru görüp, meşru göstermeye çalışıyorlar. Yetmiyor! Sanki bunu bir özgürlük alanıymış gibi değerlendirmeye çalışıyorlar. Milletimize de özendirerek sunum yapmaya çalışıyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Biz bunların açık ve net karşısında durduk. Yani LGBT bir sapkınlıktır. Dolayısıyla da ne Türk kültüründe, ne İslam inancında, ne de Anadolu topraklarında bunun yeri yoktur. Dolayısıyla biz buna müsaade etmeyiz. Müsaade edenlerle de biz mücadele ederiz. Açık ve net!
KILIÇDAROĞLU VE AKŞENER KENTSEL DÖNÜŞÜME KARŞI ÇIKTI
11 ili sarsan, ciddi bir yıkıma sebep olan korkunç bir deprem yaşadık. Siz de o şehirlerimizi sürekli ziyaret ediyorsunuz. Depremzede vatandaşlarımızın ciddi beklentileri var. Şu anda da ev ve iş yerlerinin temelleri atılmış vaziyette. Depremzede vatandaşlarımıza bir mesajınız olacak mı? Ülke olarak bu acıları bir daha yaşamamak adına neler yapmalıyız?
Deprem bizim kontrolümüzde olan bir şey değil. Bir yönüyle doğa hadisesi, bir yönüyle de elbette ki ilahi kudretin bir sonucu. Kim ne derse desin. Ama bize düşen nedir? Biz alabildiğimiz kadar tedbiri almak. Yani en basit ifadeyle devemizi sağlam kazığa bağlayacağız. Türkiye bu konuda geçmiş yıllarda büyük eksiklikler, noksanlıklar ve hatalar yapmış mıdır? Yapmıştır. Son döneme gelelim. Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve diğerleri, kentsel dönüşüm yapılacak alanlarla ilgili bizzat oralara gidip polis arabalarının önüne, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı araçlarının ya da belediye araçlarının önüne kendilerini atıp ‘Biz burayı yıktırmayız’ demişler midir? Daha sonra bunlarla da övünerek anlatmışlar mıdır? Ama deprem olduktan sonra ne olmuştur? Hepsi pısmıştır ve sanki en büyük kentsel dönüşüm taraftarıymış gibi kendilerini sunup hükümeti ve kurumlarımızı suçlamaya yönelmişlerdir. ‘Rantsal dönüşüm’ demişlerdir. Depremin ilk gününden itibaren bölgedeydik, gördüm. Yıkılan binaların yüzde 90’ından fazlası eski binalar. Yani 1999 Gölcük Depremi öncesi yapılan binalar. Çok az bir kısmı Gölcük Depremi sonrası yapılan binalar. TOKİ ve Emlak Konut binalarından hiç yıkılan yok. Dolayısıyla da burada bizim bundan sonra hızlı bir şekilde kentsel dönüşümü, gerekirse yeni bir yasa çıkararak bunu süratlendirmemiz lazım. Buna engel olacakları da hiç dikkate almamamız lazım. ‘Yok binada oturanın biri bile itiraz ederse bunu yapamazsınız’ gibi engellemelerden Türkiye’nin artık kurtulması lazım. Başta büyükşehirler olmak üzere bütün Türkiye’de kaçak yapılar tespit edilmeli. Bu yapılardan depreme dayanıklı olanlar, yapı kayıt belgesi olanlar yasal hale getirilmeli, diğerleri mutlaka yıkılarak onların yerine de sağlam yapılar yapılmalı diye düşünüyorum.
ERDOĞAN'I BİRİNCİ TURDA SEÇECEĞİZ
14 Mayıs’a ilişkin bir tahmininiz var mı?
14 Mayıs’ta Türkiye’de 60 milyonun üzerinde seçmen iki oy kullanacak. Birincisi cumhurbaşkanlığı seçimi için oy kullanacak. Tabi ki bizim adayımız Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Biz Büyük Birlik Partililer, Alperenler ve Cumhur İttifakımızın diğer partileri elbette ki birinci turda Sayın Cumhurbaşkanımızın seçilmesi için pusulada 1. sıradaki Recep Tayyip Erdoğan resminin altına mührü basacağız. Ve inşallah birinci turda seçeceğiz.
Ben ikinci tura kalma ihtimalini görmüyorum. Benim şu anda sahada gördüğüm bu.
İkincisi de milletvekilliği seçimi için oy pusulası var. Biliyorsunuz ben çok uğraştım bir ortak liste olsun. Daha bu sisteme göre kazançlı çıkardık. Belki 30’un üzerinde +1 milletvekili kazanabilirdi Cumhur İttifakı’mız ama böyle karar verildi. Hayırlısı olsun diyorum. Tabi burada da biz BBP olarak yine Cumhur İttifakı çatısı altında seçime giriyoruz. Ama kendi adımız yani BBP adı ve hilal gül amblemi ve 81 il 87 seçim çevresinde kendi adaylarımızla seçime giriyoruz. Ben de bu bölgeden yani İstanbul 1. Bölgeden milletvekili adayıyım. O bölgede 35 aday var. 34 arkadaşımla birlikte ikinci bölgede üçüncü bölgede, Ankara’da, Sivas’ta, Eskişehir’de, Kayseri’de, Tunceli’de mesela çok kıymetli adayımız var. 2 dönem Tunceli Munzur Üniversitesi rektörlüğünü yapmış Prof. Dr. Durmuş Boztuğ hocamız bizim adayımız. Batman’da Siirt’te, Hakkari’de, Ağrı’da, Diyarbakır’da, Şanlıurfa’da, Kahramanmaraş’ta, Gaziantep’te, Aksaray’da hepsinde biz varız. Trabzon’da, Ordu’da, Samsun’da, Zonguldak’ta, Sinop’ta, Bu tarafa gelin Trakya’nın tamamında, İstanbul’un tamamında, Ege’nin tamamında yani Denizlisinde, Aydın’ın da, Kütahya’sında, Antalya’sında, Mersin’in’de, Adana’sında, Hatay’ın da velhasıl Türkiye’nin 81 ili, 87 seçim çevresinde iddialı şekilde seçime giriyoruz. Bu seçimin bizim için avantajlı olan noktalarından biri nedir. Barajsız bir seçim olması. Biz 30 yıllık siyasi partiyiz. Rahmetli Muhsin Başkanımızın da mekanı cennet olsun, Allah Rahmet eylesin. Biz seçim çalışmalarına gittiğimizde derlerdi ki en düzgün lider sensin, en düzgün adam sensin, en temiz parti senin partin ama baraj var oyum boşa gider. Ondan sonra bize de aynı şeyi söylediler ama bu seçimde baraj yok. Cumhur İttifakı’nda olduğumuz için ittifakın toplam oyu 7’yi geçtiğinde ittifaktaki partilerin tamamı barajı geçmiş oluyor. Geriye kalan sadece seçmenlerimizin milletvekili seçilmemize yeteri kadar oyu vermeleri gerekiyor. İşte bu oyu verdiklerinde biz de hem Meclis’te milletimizin hem de Cumhur İttifakı’mızın gür sesi olmaya devam edeceğiz. Ben tabi burada da yine Cumhur İttifakı çatısı altında biliyorsunuz burada 4 siyasi partimiz var. BBP burada 1. Sırada. Burada da yine aynı cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi yine birinci sıradakine oy vermelerini, yine BBP’nin logosunun altına mührü vurmalarını vatandaşlarımızdan istirham ediyoruz.
"BUNUN ADI SİYASİ SAHTEKARLIKTIR"
Ekrem İmamoğlu Van'da 'Selahattin Demirtaş'a özgürlük' çağrısı yaptı. Eşi de zafer işareti yaptı. Bugün Trabzon'da ise bunların hiçbirini söylemeyecek. Bu kapsamda, Türkiye'nin farklı illerinde farklı bir siyasi dil geliştirilmesine nasıl bakıyorsunuz?
Bunun adı sadece iki yüzlülük değil, siyasi sahtekarlıktır bunun adı. Milleti kandırmacadır, milleti adatmacadır bunun adı. Eğer yüreğin yetiyorsa Van'da söylediğini Trabzon'da da söylersin. Ya da Trabzon'da söylediğini Van'da da söylersin. Biz bunu yapıyoruz. Her gittiğimiz ilde, ilkeli bir siyaset ile benzer şeyleri konuşuyoruz. Bunlar ilkesizler. Hadi bakalım gitsin Trabzon'da HDP bayrakları açsın, zafer işareti yapsın eşiyle birlikte. Yapabilecek mi? Hayır. Orada, milliyetçilik yapmaya kalkacak. Yani nabza göre şerbet.
Ama bizim milletimiz her şeyi görüyor. Kılıçdaroğlu'nun ve 6'lı masanın, 7'inci ortağı ile seçim işbirlikleri çok açık ve net. Bunu gizlemiyorlar. Her gün Kandil'den Kılıçdaroğlu'nu destekleyen açıklamalar var.
Kılıçdaroğlu, pervasızca "Yerel yönetimlere özerklik şartı getireceğim" demiyor mu? Diyor. "Suriye'nin kuzeyinde bir başkası olacağına PYD olsun" demiyor mu? Diyor. Van'da odluğu gibi Demirtaş dahil bütün teröristleri serbest bırakacağını söylüyor. Hatta HDP ile kapalı kapılar arkasında yaptığı toplantıda Apo'yu da serbest bırakacağını söylemiş. Bunu da Sırrı Sakık açıkladı. Peki bütün bunlar olup biterken Meral Akşener neden ses çıkarmıyor? Davutoğlu neden ses çıkarmıyor? Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu ve diğerleri neden ses çıkarmıyor? Neden? Çünkü onların da beklentileri var.
Kıkıçdaroğlu HDP'nin oyu ile Cumhurbaşkanı seçilmeyi hayal ederken, onların desteği ile Meral Akşener de, Ahmet Davutoğlu da, Babacan da diğerleri de Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmayı bekliyor. Seçimi kazandıklarını hayal edip Bakanlık almayı bekliyorlar. E milletvekili adayı da olmadılar. hani diyorlar ya, "Bir oy Kılıçdaroğlu'na, bir oy Akşener'e". E sen aday değilsin. İnsanlar nerede sana oy verecek. İşte, PKK'nın desteğini onun için reddedemiyorlar. Çünkü buradan kazanmayı umut ediyorlar.
Peki PKK ve HDP bu desteği karşılıksız mı veriyor? Neden geçen seçimde CHP'nin adayı Muharrem İnce'ye destek vermedi? Çünkü bu seçimde Kılıçdaroğlu onlara dedi ki "Size söz, ben gelirsem özerkliği vereceğim. Suriye'nin kuzeyinde ABD destekli bir terör devletinin (PKK-PYD-YPG) kurulmasına izin vereceğim. Apo ve Demirtaş dahil bütün tutuklu teröristleri içeriden çıkaracağım. Yurtdışındaki ve Kandil'dekileri de affedip Türkiye'ye dönüşlerini sağlayacağım."
İşte bundan ötürü Kılıçdaroğlu'na destek veriyorlar. Peki daha sonrasında Cumhurbaşkanı Yardımcılığı almayacaklar mı? Yani 0.5 oyu olan Cumhurbaşkanı Yardımcılığı ve Bakanlık alacak da HDP onların 10-20 katı oyuyla Cumhurbaşkanı Yardımcılığı almayacak mı? Yani aslında Kılıçdaroğlu'nun amacı Selahattin Demirtaş'ı içeriden çıkarıp Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapmak. Pervin Buldan ve Mithat Sancar'ı da Bakan yapmak.
Ve bunlar konuşulmuş bunlar söz verilmiş ama bunlar şimdi açıklanmıyor. Neden? 1- Milletin tepkisi olur oyu düşer. 2- Yani efendim, kendi masasındaki diğer parti genel başkanları istemeden de tepki göstermek zorunda kalırlar çünkü tabanlarından onlara tepki oluşacaktır bundan dolayı.
Ben en çok eşi ile ilgili söylediği şeyden utandım
Destici- Yani Meral Akşener gerçekten bu siyasette argoyu kazandırdı. Eşine, partilisine, Cumhurbaşkanımıza, bize ve önüne gelene kendi işine yaramadığı zaman hakaret ediyor, çok açık ve net. Fırça atabildiğine fırça atıyor, hakaret edebildiğine ise hakaret ediyor. Gerçekten şaşkınlıkla, hayretle izliyorum.
Nasıl böyle bir Türk siyasetinde böyle bir siyasetçi var? Ve bu siyasetçinin partisi oy alıyor. Ben buna hayret ediyorum. Demek ki her malın alıcısı var derler ya demek ki bunun da kendine göre bir alıcısı var olduğunu görüyorum.
Tabi bir de ekonomideki özellikle bu hayat pahalılığındaki bir başka mesele de o da şu ki sebepsiz bir fiyat artışı var. Gıda maddelerinde fırsatçılık var.
Mesela geçtiğimiz gün burada hem satış yapan hem de pişirerek halka da hizmet eden bir et üzerine işletmesi olan kendine ait mezbahaneleride olan kendi de kesim yapan bir arkadaşımızı ziyaret ettim, et fiyatlarında anormal bir yükseliş var son dönemlerde sebebini sorduğumda ise tamamen sebepsiz dedi başkanım. Yani hiçbir sebebi yok dedi bu fiyatların artması için yani yem fiyatı artmıyor, enerji fiyatı artmıyor, nakliye fiyatı artmıyor? Peki et fiyatları neden ikiye katladı?
Şimdi bunun tamamen sebebi ne? Bunun birinci sebebi fırsatçılık, ikinci sebebi ise hükümeti zor durumda bırakmak için belli üreticilerin büyük mezbahane sahiplerinin bilinçli olarak fiyatı arttırdıklarını da ifade etti. Yani bence bunların denetlenmesi lazım. Hangi alanda olursa olsun bunlara fırsat verilmemesi gerekir diye düşünüyorum.
TOPLUMU ALDATIYORLAR
Muhalefetin özellikle parlamenter sisteme dönüş ile ilgili bir vaadi vardı, uzun süre bunun ile devam ettiler fakat son dönemde hiç söz etmiyorlar, siz hatta bizimle yaptığınız bir röportajda demiştiniz ki "Parlamenter sisteme dönüşe karşıyız muhalefet parlamenter sisteme dönüş vaadinde bulunuyorsa da biz mevcut eski parlamenter sistemi de asla istemiyoruz demiştiniz" Bu söylemden dönüş yapacak mı muhalefet?
Şimdi orada da büyük bir toplumu aldatıyorlar, kandırıyorlar şimdi bu sistemin yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin en çok eleştirdikleri noktası neresiydi partili Cumhurbaşkanlığı meselesi?
Peki ne diyorlar şuanda peki Kılıçdaroğlu seçilirse Parti Genel başkanlığını bırakacak mı? Bırakmayacağını açıkladı.
Diğer Cumhurbaşkanı yardımcısı olma hayalini kuran parti genel başkanları bırakacak mı? Bırakmayacak hatta üstüne Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarının da Cumhurbaşkanı yardımcısı yapılacağı ve görevlerinden ayrılmadan bu görevi ifa edeceklerini söylediler. Peki ne zamana kadar? Bir süresi yok efendim neymiş iki sene sonra seçime gideceklermiş, anayasayı değiştireceklermiş. O çoğunluğa ulaşamayacakları gözüküyor çok açık ve net bir şekilde. Yani bırakın efendim anayasayı değiştirmeyi Meclis çoğunluğunu da elde edemeyecekler. Zaten Cumhurbaşkanlığını da kazanamayacaklar ama biz şuanda varsayım üzerine ya da onların gerçek niyetlerini ortaya koyma üzerine konuşuyoruz. Ya gerçekten bu konuda samimi olan birisi derki ben seçildiğim gün CHP Genel Başkanlığından ayrılıyorum. Cumhurbaşkanı yardımcılarım da parti genel başkanlığından ayrılıyor. Bakanlarda partideki görevlerinden ayrılıyorlar. Ya da belediye başkanı ise belediye başkanlıklarından ayrılıyorlar diye biliyorlar mı? Diyemiyorlar. Çünkü yapamayacaklar çünkü cumhurbaşkanı seçildikten sonra mevcuttan daha fazla parti ile cumhurbaşkanlığını iç içe getirecekler. Şimdi bun çok açık ve net bir şekilde görüyoruz.
Yani bir cumhurbaşkanı yardımcısı ile geldi demi Cumhurbaşkanımız beş yıl boyunca. Peki şuanda sadece yedi tane cumhurbaşkanı adayı ilan ettiler, sekizinci kesin HDP’den yani inşallah kazanamayacaklar. Ama kazandıklarında sekizinci aday HDP’den olacak kesin.
Bakın arkadaşlar akıl var mantık var. Yani oy oranı 0.5 olmayan bir partiye cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık vereceksiniz de oy oranı onun on katı yirmi katı olan bir partiye cumhurbaşkanı yardımcılığını vermeyeceğini mi sanıyorsunuz?
Hepsinin söz hakkı olacak ama tabi ki şimdiki gibi o tabiri caizse köprüyü geçene kadar. Yani Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığını aldıktan sonra bu kadar hoşgörülü davranacağını ve o masada oturan parti genel başkanlarına bu kadar iyimser davranmayacağını düşünüyorum ki son hadisede Meral Akşener bakın bir konuda itiraz etti. Dedi ki hani kararımız vardı, ortak akıl ile belirleyecektik, ortak karar ile cumhurbaşkanı adayını belirleyecektik. Ne dediler? Biz beşimiz karar verdik Kılıçdaroğlu adaydır, imzalıyorsan imzala imzalamıyorsan kapı burası dediler.
Ve ne yaptı Meral Akşener, bir hırs ile çıktı oradan. Geldi partisine görüşmeler yaptı partili yönetimi ile üst düzey il başkanları ile çıktı canlı yayında açıklama yaptı.
Ne dedi Akşener özetle? Ya dedi trajik bir hikaye de figüran olacağız ya da yolumuza yürüyeceğiz ve tarih yazacağız. Şimdi o kadar tutarsız ki yani her hareketi her davranışı her siyasi adımı tutarsız milletimizin bunları görmesi lazım. Bütün söylediklerini yutuyor ve tam aksine davranıyor.
Yani masaya döndü mü? Döndü. Kimlerin telkini ile talimatı ile onu bilemiyoruz. Efendim en son bula bula ne dedi? Ankara büyükşehir belediye başkanı bunu jet hızı ile ikna etmiş. Yani ne kadar ikna kabiliyeti yüksekmiş demek ki onunda. Ee şimdi ama onunda savrulduğu geldiği nokta belli.
Bir insanın eskiden Türk milliyetçisi olması eskiden Türk milliyetçisi bir partide görev yapması onun bugün Türk milliyetçisi olduğu anlamına gelmez.
Yani ne diyor Mansur Yavaş, bir parantezde onun için açalım. Kendi açıklaması var yani ben bunu söylemiyorum. Direk kendi canlı yayındaki sözlerinden sizinle paylaştım. Ne dediğini görelim şimdi ne demiş.
Mansur Yavaş canlı yanında aynen şunu söylüyor, HDP’de mecliste olup, derdini anlatmak istiyordur. Sanki HDP mecliste değil sanki ilk defa meclise girecek. Ya HDP, 91 de girdi yaptığı ortada devlete isyan etti ve tutuklanıp tevkif edilip ceza evine gönderildiler. 2007’den beri de aralıksız mecliste. Yani 16 yıldır da mecliste yani bir de meşrudur diyor. Yasal diyebilirsin. Meşrudur demek ne demek? Onu kabul etmektir demek.
Meral Akşener ne diyordu? HDP eşittir PKK
Mansur Yavaş; Demirtaş’ın diyor bir açıklamasını gördüm. PKK silah bırakmalıdır diyor. Peki ilk defa bu arkadaş Demirtaş’ın bir açıklamasını okumuş, demek ki hiç dünyadan haberi yok.
Ya aynı Demirtaş’ın daha Apo’nun heykelini dikeceğiz dediğini duymadın mı? Ya da Doğu Beyazıt’ta biz terörist devlet kuracağız, öz yönetim ilan ediyoruz dediklerini duymadın mı?
Belki diyor HDP bu şekilde meclise girip PKK’ya yeter artık silah bırakın diyebilirmiş. Yani masal anlatıyor. Masal anlatıyor arkadaş.
Yahu 16 yıldır mecliste bir kere dönüp PKK’ya silah bırakın dedi mi? Tam tersine PKK’ya PYD’ye YPG’ye sırtımızı yasladık dedi. Onları terör örgütü olarak görmediklerini açıkladı.
Şimdi geldikleri nokta burası. Şimdi Meral Akşener diyor ki, masaya dönersek trajik bir hikayede figüran olacağız diyor. Yolumuza yürürsek tarih yazacağız.
Masaya döndü trajik bir hikayede kendi ifadesiyle figüran oldu ama şimdi bütün bilborlarda ne yazmış tarih yazacağız. Ya bu kadar tutarsızlık olur mu?
Milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar. Milleti kandırmaya aldatmaya çalışıyorlar.
Türk milleti onların sandığı gibi saf değil. Yani öyle kolay aldatılacak bir millet değil.
Bu milletin irfanı vardır. Bu milletin feraseti vardır. O irfan o feraset 14 Mayıs’ta sandıkta görünecektir.