Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu 16. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı (IDEF'23) hakkında Türkiye'nin son iki asırda aşamadığı psikolojik eşiği aştığını ifade ederek "Bu sadece son 22 yıla ait olmayıp son 200 yılın geldiği aşamadır." dedi.

Dünyanın en büyük savunma sanayisi buluşmalarından olan ve bu alanda önemli bir tanıtım, pazarlama ve iş birliği platformu haline gelen 16. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı (IDEF'23) ses getirmeye devam ediyor.

Türkiye ve yurt dışından önde gelen şirketlerin yer aldığı fuarla çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu "22 Yılda Nereden Nereye: IDEF’23 ve Büyük Türkiye Yüzyılı" başlığıyla kaleme aldığı yazısında şu ifadelere yer verdi.

1993 yılından beri düzenlenen 16. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nı (İngilizce: International Defence Industry Fair-IDEF'23) ziyaret etme imkânı bulduk. İlk ziyaretim 22 yıl önce Ankara’daki Türkuşu Tesislerinde olmuştu. Ancak 2009 yılından sonra Ankara, merkezi İstanbul’a kaptırmış durumdadır. Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı tarafından sürdürülen ve iki yılda bir düzenlenen fuarda ülkemizin, 22 yılda nereden nereye geldiğini kıyaslamak açısından, benim için bu son ziyaret önemli olmuştur.  IDEF, dünyadaki ilk beş büyük askeri fuarlardan biridir.

2001 yılında düzenlenen fuara 30 ülkeden 80’i yerli 176’sı yabancı olmak üzere 256 katılmışken, bu oran bugün Dünyanın 81 farklı ülkesinden 772’si yabancı olmak üzere 1461 firma katılmıştır. Yerli ve yabancı firma makası kapanmışsa da esasen, yabancı firmaların yerli firmalardan fazla olması hem Türkiye’nin hem de fuarın önemini göstermektedir. Fuara yüzde 15'i yabancı olmak üzere 100 binden fazla randevulu ziyaretçi katılmıştır.

Türk firmalarıyla beş binden fazla iş görüşmelerinin gerçekleştiği fuarda, MSB standında şahit olduğum milyon dolarlık iş anlaşmaları imzalandı. Çin, Japonya, ABD ve BAE standından sonra dikkatimi çeken stantlardan biri Sudan oldu. Füze üretmekte olan Sudan’da maalesef şu anda iç savaş yaşanmaktadır. Özellikle isyancı HDK kuvvetlere başta İsrail olmak üzere yabancı ülkeler destek vermekte ve başkent bile yoğun savaş ortamında bulunmaktadır. Umarız bir an önce istikrar olur da yeni bir Libya/Suriye olayı yaşamayız.

2002 yılında savunma sektöründe sadece 57 yerli firma faaliyet gösteriyorken, bugün bu sayı 2500’ü aşmış durumdadır. Türkiye’de 20 yıl önce MKE ağırlık yüzde 20 olan yerli silah oranı bugün yüzde 80’e çıkmış ve bu sektörde 80 000’den fazla kişiyle, ihracat 248 milyon dolardan, bu yılın ilk altı ayında 2,5 milyar doları bulmuş ve yıl sonunda 20 yıl öncesine göre 20 kat artış (5 milyar dolar) hedeflenmiştir. Bu hedef şimdiden kat be kat aşılmış durumdadır. Örneğin, bütün askeri tarihimiz boyunca, özel sektörden bir firma, Bayraktar, tek seferde geçen hafta Suudi Arabistan’la milyar doları aşan anlaşmalar imzalamıştır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde düzenlenen üç günlük körfez turunda 70 milyar doları aşan imzalar atılmış ve 200 işadamının katıldığı bu seferde askeri anlaşmalar önemli yer tutmuştur. Burada önemli olan AR GE (2002’de 50 milyon dolar iken bugün bu rakam 2 milyar dolar), siyasi istikrar ve milli ruha sahip tek partili iktidardır. Bu nedenle ne kadar AR GE iki katı kadar ihracat ve üretim elde edilir formülü gerçektir.

Fuar’da uzay, kokpit ve özellikle yapay zekâ odaklı silahlı insansız deniz, hava ve kara araçlarında Türkiye’nin çok önemli aşama kaydettiği görülmüştür. Bayraktarların dışında çok sayıda kamu ve özel sektör firmaları da bu alanda faaliyet göstermektedir. 

Çanakkale’de 100 önceden kalma Krup firmasının dev toplarını hatırlatan ve onları aşan fırtına ve dev askeri araçlar dikkatimi çekti. Ancak dev askeri araçların gelecek kullanılmayacak düşüncesindeyim. Bu nedenle yatırımlar yapay zekâ odaklı, küçük-etkili, atmosfer ve saldırı odaklı askeri araçlara yapılmalıdır. Çünkü tarih bize göstermektedir ki; kalkan ve zırh kullanmaktan çok yay, ok ve düşünülemeyeni düşünmek yani strateji etkili olmuştur.

KADIRGALAR VE BARBAROS HAYREDDİN RUHU

ASFAT’ın araçlarını izlerken, beş yıl önce ziyaret ettiğim askeri müze aklıma geldi. Ülkemizin zafer kazandığı 14,15,16 ve 17. gibi yüzyıllardaki savaşlar, sadece milli silahların olduğu dönem olmuştur. Yani Fatih, bizzat kendisinin de eseri olan yivli ve iki parçalı Şahi topları olmasaydı, İstanbul’u alamazdı. Ya da Akdeniz’i bir göl haline getiren Kadırgalar ve Barbaros Hayreddin ruhu.

Bu fuar benim açımdan iki türlü önemli olmuştur: Birincisi ülkemizin 22 yılda askeri açıdan nereden nereye geldiği ve ikincisi uluslararası ilişkilerde nerede durduğumuz. Bu anlamda 22 yıl önce 30 milyar dolar civarındaki ihracat bugün 10 kata yakın artmıştır. Ağır yatırımlar, pandemi ve seçim sürecinden dolayı bugün ekonomik sıkıntılar yaşansa da bunlar geçicidir ve özel sektör kendini buna uyarlamaktadır. Onlar rahmetli Özal’ın dediği gibi, zor da olsa işlerini bir şekilde yürütebilmektedir.

SON 200 YILIN GELDİĞİ AŞAMA

Kanaatime göre bir ülke askeri ekonomi lokomotifine özel sektör vagonlarını bağlarsa, hem güvenliğini sağlar hem teknoloji üretir, hem de para kazanır ve uluslararası ilişkilerde başarılı olur. Türkiye bu anlamda son iki asırda aşamadığı psikolojik eşiği aşmıştır. Türkiye yüzyılı kapısı açılmıştır ve 21.yy Büyük Türkiye Yüzyılıdır. Bu sadece son 22 yıla ait olmayıp son 200 yılın geldiği aşamadır. 

II. Mahmut döneminde (1808-1839) yapılan askeri ıslahatları ve savaşlarda neden yeniliyoruz sorusuna, bir Yeniçeri eline iki tüfek alarak şöyle cevap verir: “Bu bizim tüfek 50 metre etkilidir bu da Nemçeli’nindir 100 metre etkilidir.” 

"BU ZAFERLERİ MİLLİ SİLAHLARA VE MİLLİ RUHA BORÇLUYUZ"

Mart 2021’de Rusların ambulanslarımızı dahi vurduğu Suriye İdlib’de, eğer birkaç saat içinde milli askeri ve SİHA sürüleriyle, Rus ve Suriyeli kuvvetleri darmadağın edilmeseydi, Ortadoğu’dan silinir, bugün terör koridoru Akdeniz’e uzanmış ve ikinci İsrail kurulmuş olacaktı. Bu karşı saldırıda Rusların etkili radarı açık Panstir silahları ve diğer askeri araçları dahi vuruldu. Benzeri süreç Libya ve bize PKK’ya karşı silah vermeyen ülkelere, bu terörün neden 40 yıl sürdüğü ve 1 trilyon dolardan daha fazla zarar gördüğümüz halde, son 10 yılda Libya, Irak ve Suriye’de de yaşanmıştır. Bu zaferi sadece milli silahlara ve milli ruha borçluyuz. 

Bu nedenle IDEF’23, Türkiye Yüzyılı’nın dünyaya açılan önemli bir kapısıdır. Önümüzdeki IDEF’i merakla bekleyeceğim ama özellikle 20 yıl sonrasını İnşaALLAH..

Yorumlar 0 Yorum Var