Haber7 - ÖZEL

Batı destekli Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbeye kalkıştığı 15 Temmuz gecesi kahramanca direnenlerin destansı hikayeleri hem yürek kabartıyor hem göz yaşartıyor. Darbe kalkışmasında Boğaziçi Köprüsü’nü trafiğe kapatan hainlere karşı canını siper eden kahramanlardan Onur Ayanoğlu şehit olmuş, kardeşi Oğuz Emin Ayanoğlu yaralanmıştı. Nişanlısına “Seni seviyorum ama vatanımı daha çok seviyorum” diyerek darbecilerin üzerine atılan şehit Onur Ayanoğlu, vatan için yardan ve candan geçen ecdadın yolundan gitti. Kardeşi Oğuz Emin Ayanoğlu ise aynı noktada vurulduktan sonra hastanede hayata tutundu ve gazilik şerefine ulaştı.

Boğaziçi Köprüsü’nde darbecilerin ateşlediği kurşunun, damarını bir milimlik açıyla sıyırdığını ifade eden gazi Oğuz Emin Ayanoğlu, “şehadeti bir milimle kaçırdığını” söylüyor.

Bir evladını şehit veren, diğer oğlu gazilik mertebesine yükselen baba İhsan Ayanoğlu ise 15 Temmuz gecesi kendisinin de can havliyle köprüye koştuğunu anlatıyor.

15 Temmuz’ın kahramanları, o gece yaşananları Haber7 okurları için paylaştı...

Gazi Oğuz Emin Ayanoğlu, hain darbe girişimi sırasında ağabeyi Onur Ayanoğlu ile birlikte işten çıkarak eve gittiklerini fakat darbe bilgisini alınca önce Başkan Erdoğan’ın Üsküdar’daki konutuna ardından Boğaziçi Köprüsü’ne yöneldiklerini belirtti. Ayanoğlu, “O gece rahmetli biraderimle işten eve doğru geliyorduk. Yolda gelirken bir takım olayların olduğunu gördük. Metrobüsler falan kapalıydı. Yolumuzu düzelttik. Üsküdar'dan doğru evimize doğru gelmeye çalıştık. Askerin köprüyü kapattığı söyleniyordu. Biz de mahallede arkadaşlarımızla istişare ediyorduk. Sokağa çıkmaya karar verdik. Cumhurbaşkanımızın evinin önüne gitmeye karar verdik. Sonuçta hiçbirimiz darbeyi kabul etmiyoruz. Özellikle Cumhurbaşkanımızın halkı sokağa davet etmesinden sonra Kısıklı Meydanı dolup taştı.” dedi.

NİŞANLISINA ‘SENİ SEVİYORUM AMA VATANIMI DAHA ÇOK SEVİYORUM’ DEDİ, ŞEHADETE YÜRÜDÜ

Şehit ağabeyinin nişanlısı ile yaşadığı diyalogu aktaran Ayanoğlu, “Boğaziçi Köprüsü’nün sıkıntılı olduğunu duyunca oraya gitmeye karar verdik. Onur’un nişanlısı biraz panik bir kızdı. Ona telefonda demiş ki ‘Beni seviyorsan eve git’. O da demiş ki, ‘Seni seviyorum ama vatanımı daha çok seviyorum.’ Şu an metrobüs durağının olduğu yerde buluştuk. Onur'un üstü başı kan içinde. Her yeri kan revan içinde. ‘Yaralılar var, onları taşıdık, şerefsizler bir sürü kişiyi vurdu.’ dedi.” sözlerini sarf etti.

SAVAŞTA BİLE YARALILARI ALMAYA İZİN VERİRLER AMA BUNLAR BİZİ O ESNADA TARADI

Oğuz Emin Ayanoğlu, ağabeyi Onur Ayanoğlu’nun şehadate yürümesini şu şekilde anlattı:

“Bir vatandaş, darbecilere doğru ilerlemeye başladı. Elinde hiçbir şey yok ve ellerini kaldırmıştı. ‘Üzerimde bir şey yok, konuşmaya geliyorum’ der gibiydi. Kızı da bizim yanımızdaydı. ‘Baba, gitme, baba yapma’ diye feryat ediyordu. Onur sürekli kızı çekerek, ‘Bacım gitme, vururlar seni’ diyordu. O sırada adamı vurdular. Adam sırt üstü yere düştü. Onur koşmaya başladı. Ben de peşinden koştum. Yani amacımız yerdeki yaralı vatandaşı almaktı. Savaşın bile kanunu, hassasiyeti vardr. Ama bu alçak teröristler, bu hainler bize yerdeki yaralıları almaya bile müsaade etmediler.”

ŞEHADETİ BİR MİLİMLE KAÇIRDIM

Oğuz Emin Ayanoğlu, 15 Temmuz darbe girişiminde kalçasından vurulmuş ve uzun süre hastanede yatmıştı. O anı şu sözlerle ifade etti:

“Kurşun tam kalçamdan girdi. Beni bir-bir buçuk metre fırlattı. O anı tam hatırlamıyorum. Dizlerimin üzerine doğru fırlattı. İlk etapta vurulduğumu hissetmedim. Ben kendimi kenara çekmek için kalktım. Bacağım hareket etmiyordu. Kasıklarımdan oluk oluk kan boşalıyordu. Mecbur sürüne sürüne kendimi gişelerin altına kadar geçirdim. Hala ateş devam ediyordu. Meğer orada Onur’la göz temasını yitirmişim. Aynı ateşte kardeşim Onur da vurulmuş.”

Oğuz Emin Ayanoğlu o ateşte ağabeyi Onur Ayanoğlu’nun vurulduğunu hastanede öğrendiğini ve sonrasında yaşadıkları zorlu süreci şöyle anlatıyor:

“Önüme Onur'u bıraktılar. Onur hareketsiz şekilde önümde yatıyordu. Kurşun boynundan girmişti. O yüzden durumu çok kötüydü. Her yeri kan içindeydi. Onur'u öyle görünce sinir krizine girdim. Kardeşim ölüyor... Ameliyattan çıktım, narkozun etkisindeyken ‘Baba Onur nasıl?’ diye sormuşum. Çünkü durumun ne kadar kötü olduğunu, hatta yaşamadığını bile biliyordum. Fakat insan konduramıyor. Yaşadığını düşünüyor... Hastanede benden 5 gün boyunca Onur'un durumu saklandı. O şehit oldu...”

AL BAYRAĞIMIZDA BİZİM DE KANIMIZ VAR

Benim yaramın durumu da çok kritikmiş. Kurşun damarı bir milimle sıyırmıştı. Yani bir milimle hayata tutunmuştum. Yani şehadeti bir milimle kaçırdık diyebilirim. Hastanedeki 5’inci günde yanımda kalan refakatçi arkadaşımın telefonundan öğrendim Onur'un şehit olduğunu. Vatan sağ olsun dedik. Bu vatan için bu zamana kadar çok bedeller ödendi. Biz de o bedellerden birini ödemiş olduk. Al bayrakta bizim de kanımızın olması, bizim için şereftir, onurdur.”

KÖTÜ BAŞLAYAN, GÜZEL BİTEN FİLM GİBİYDİ

Kahraman kardeşlerin babası İhsan Ayanoğlu, 15 Temmuz’da ailede yaşananları ilişkin şunları söyledi:

“O geceyi hep bir Türk filmine benzetiyorum. Kötü başlayan bir gece mutlu sonla bitti. Bu mutlu sonla da bir baba olarak bir evladımı şehit, bir evladımı gazi verdim. Yani eğer bu ülkenin mayasına, hamuruna, benim de bir birey olarak, bir baba olarak, bir hakkım geçtiyse, bilene de kanım da canım da helali hoş anasının ak sütü gibi ama bilmeyenlere de zinhar hakkımı helal etmiyorum. Hem bu dünyada hem mahir alemde zehir zıkkım olsun diyorum.”

ÇAPRAZ ATEŞTE KALDIĞIMIZDA MEĞERSE OĞLUM DA VURULMUŞ

Evlatlarının vurulma haberini alınca şuurunu kaybettiğini belirten Ayanoğlu, gecenin devamında yaşadıklarını şöyle anlattı:

“O gece çocuklarımdan en son rahmetli oğlumla Kısıklı'da buluştuk. Telefon şarjları bitiyormuş. Rahmetli oğlum demek ki bizi vedalaşmak için çağırmış... Daha sonra köprüde olaylar olduğunu duyunca Anadolu’dan Avrupa’ya geçiş istikametinin Beylerbeyi metrobüs durağına kadar gelebildim. Köprü civarında 20-30 bin kişi vardı. Sanki gökyüzünden insan yağmış. 25-30 saniye ateş edildi.

25-30 saniye tutuk bir silahla ateş edildi. O ateş duyulduğu an herkes asfaltlara yapıştı. Neyse o silah sesi sustu. Biz de sonra yolumuza döndük, devam ettik. Köprüye gidiyoruz. Yaklaşık yüz metre kadar indik. Baktık, tankların sesini duyduk. Tam Boğaz Köprüsü'nün ayaklarına geldiğimizde Çengelköy tarafından sela sesleri gelmeye başladı. Gecenin saat bir buçuğu, bu saatte ne selası bu? Dedim, acaba bu alçaklar camileri ele geçirdiler de camileri mi gasp ettiler, milletin diniyle dalga geçer gibi. Gecenin bu saatinde ne selası bu? Dedim ki, eyvah ülke elden gidiyor. O arada işte bir silah sesi duyuldu, sekiz on dakika sonra bir ateş başladı ki, çapraz ateşe aldılar gişelerin oradaki vatandaşı. Bu sefer hepimiz asfaltlara yapıştık.Oğlumu aradığımda telefona başka biri cevap verdi. Bir tutuk sesle, boğuk bir sesle ‘Efendim’ dedi. O zaman vurulduğunu anladım. “

SAVAŞIN BİLE KURALI VAR AMA HAİNLERİN YOKTU

Oğlu Onur Ayanoğlu’nun hastaneye kaldırıldığını öğrendikten sonra doğru oraya koştuğunu söyleyen İhsan Ayanoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu kadar hain, bu kadar vatansız, haysiyetsiz, şerefsiz olabileceklerini düşünmüyorum. Benim çocuklarım, yerdeki yaralıyı almak için giderken bu alçaklar tarafından vuruldular. Yani, düşmanın bile yapmayacağı bir şeyi yaptılar. Savaşta bile belli bir etik kuralı vardır. Ateş kesilir, sen yaralını veya ölünü alırsın, öbür taraf da kendi yaralısını alır. Bunlar ona bile müsaade etmediler. Vatan, namus, bayrak, ezan dedin mi bizim Türk milletinin kırmızı çizgisidir. Bu millet buna asla müsaade etmez. 15 Temmuz gecesi de etmedi elhamdülillah. “

OĞLUM MORGDA BANA GÜLÜMSÜYORDU

Belki de bir babanın en zor sınavıydı oğlunun acı haberini almak… İşte İhsan Ayanoğlu, oğullarıyla beraber gittiği köprüde bir oğlunu şehit vermişti, diğer oğluysa gazi olmuştu. Baba Ayanoğlu, haberi aldığını anı şöyle anlattı:

“Sonra yabancı bir çocuk geldi, orada bir basamak var, oraya oturtturdu beni. Kendisi de karşıma çöktü. ‘Amca, tansiyonun var mı?’ dedi. ‘Yok oğlum’ dedim. ‘Kalp var mı?’ dedi. ‘Yok’ dedim. ‘Şeker var mı?’ dedi. ‘Yok’ dedim. Ondan sonra, ‘Amca, bu gördüğün tişörtteki kan Onur'un kanı. Onur'u kaybettik’ dedi. Gittim, oğlumu morgda gördüm. Dişleri hafifçe görünüyordu. Resmen gülümsüyordu. Kapağı kapat dedim, sevdim güzelce. ‘Hangi kahpe vurdu seni oğlum?’ dedim. Köprüye gideyim, kendimi de vurdurayım, bu alçakları işi yarım bırakmayın, beni de vurun, bu işi kökten temizleyin diye gidiyordum...”

Yorumlar 0 Yorum Var