Son yıllarda Suriye'de uzun bir süredir etkili olan Rusya, bu süreçte ülkenin iç ve dış politikalarını şekillendirme noktasında önemli bir rol üstlenmişti. 2015 yılında Suriye'ye askeri müdahalede bulunan Rusya, bölgedeki Tartus Deniz Üssü ve Hmeymim Hava Üssü gibi askeri üsleriyle stratejik varlığını pekiştirmişti. Bu üsler, Rusya'nın Akdeniz'deki askeri ve ticari çıkarlarını güvence altına almış, İran ile olan iş birliğiyle de bölgede önemli bir güç dengesi oluşturmuştu. Ancak, 27 Kasım’da Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ) ve diğer muhalif grupların başlattığı saldırılar, Suriye'de dikkat çekici bir dönüm noktasına işaret etti.
Muhaliflerin Esad rejimine karşı başlattığı bu saldırılar, yalnızca Halep'te değil, kısa sürede İdlib, Humus ve ardından başkent Şam'da da etkili oldu. İki gün içinde muhalifler, Şam'ı ele geçirerek Esad rejimini devirdi. Bu gelişme, Rusya'nın Suriye'deki askeri ve stratejik varlığı için ciddi bir tehdit oluşturdu. Esad rejiminin çöküşü, Rusya'nın bölgede hâkimiyetini ve jeopolitik planlarını yeniden gözden geçirmesini zorunlu kılabilir.
Bu dramatik değişim sürecinde, Beşar Esad'ın karısı Esma Esad ve çocuklarını Rusya'ya gönderdiği iddia edildi. Bu hareket, Esad ailesinin yaşanan gelişmelerden endişe duyduğunu ve olası bir tehlikeye karşı önlem aldığını gösteriyor. Şam'ın ele geçirilmesi ve Esad'ın ülkesini terk ettiği yönündeki iddialar, Rusya'nın Suriye'deki pozisyonunu sorgulatıyor.