Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin Kızılcahamam kampında yaptığı konuşmada gündeme getirdiği Kudüs İttifakı kavramı, sadece tarihsel bir göndermeden ibaret değil; Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” hedefiyle şekillendirdiği yeni bölgesel vizyonun da temel dayanaklarından biri. Erdoğan’ın konuşması, Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü Haçlılardan kurtarırken etrafında oluşturduğu İslam birliğine atıfla, günümüzde teröre ve etnik ayrışmalara karşı geliştirilen siyasi ve stratejik yaklaşıma tarihi bir zemin kazandırma çabası olarak okunuyor. “Terörsüz Türkiye” projesi nasıl bir bölgesel dönüşüm hedefliyor? Kudüs İttifakı söylemi içeride hangi siyasi mesajı taşıyor, dış politikada nasıl bir etki yaratması bekleniyor? Tüm bu başlıkları, Siyaset Bilimci Dr. Murat Yılmaz yorumladı.
KUDÜS İTTİFAKI'NIN SIRRI...
Dr. Murat Yılmaz şunları söyledi:
Terörsüz Türkiye etrafındaki gelişmeleri Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Kızılcahamam’daki istişare toplantısında tarihi bir zemine oturtmaya yönelik bir konuşma yaptı. Bu tarihi zemin içerisinde de muhtelif dönemlere atıfta bulundu. Malazgirt gibi, Kudüs İttifakı gibi. Kudüs'ün Haçlı işgalinden kurtarılmasına yönelik Selahaddin Eyyubi'nin etrafındaki o dönem Müslümanlarının birleşmesini ifade etti.
Bu aynı zamanda Selçuklu-Osmanlı tarihindeki İslam dünyasının birlik ve beraberliğine yönelik bir atıf içeriyor. Tabii neden böyle bir atıfta bulunuldu? Her şeyden evvel bu Terörsüz Türkiye etrafındaki gelişmelerde, malum, PKK etnik karakterde bir terör örgütü olarak ayrılıkçı bir çizgide hareket ediyordu. Ancak geçen zaman zarfında hem Türkiye tarihinin, Türkiye sosyolojisinin böyle bir talebi taşıyacak nitelikte olmaması hem de güvenlik kuvvetlerinin yürüttüğü çok önemli teröre karşı mücadele bu mücadelede özellikle yeni İHA-SİHA teknolojisi başta olmak üzere teknolojiden faydalanılması ve bu anlamda bu tür hareketlere izin vermeyecek bir kapasite inşa edilmesi, nihayetinde de dünyada etrafımızdaki gelişmeleri dikkate alan siyasi istikrarı sağlamış bir siyasi liderliğin teşebbüsü sayesinde.
"TERÖRSÜZ BÖLGE" DİYE BİR ÜST PROJESİ VAR
Yani neticede Bahçeli ve Erdoğan’ın siyasi müteşebbislik, siyasi risk alan liderlik gösterdiği bir çerçevede gerçekleşti. Terörle mücadelede önemli başarı sağlandı. Ama bu siyasi liderlik bununla yetinmeyerek, terör örgütünü tamamen ortadan kaldıracak, siyasi içerikli, çok boyutlu bir inisiyatif gerçekleştirdi: Terörsüz Türkiye inisiyatifi. Bu şimdi taktikata, uygulamaya geçerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan burada 20. yüzyılın sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanma döneminden itibaren hafızamızda kalmış bu etnik kimlikler etrafındaki ayrışmaları ortadan kaldıracak, birlik ve beraberlik bulgusunu pekiştirecek tarihi anlara, dönemlere atıfta bulundu. Bu günü de, bu teşebbüsü de bu anlamda birlik ve beraberliğin tesis edildiği tarihi bir dönem çerçevesinde takdim etti.
Tabii bir de Terörsüz Türkiye'nin, “Terörsüz Bölge” diyebileceğimiz bir üst projesi var. Bu başladığında Terörsüz Türkiye’nin buna inkılap etmesi isteniyor. Irak ve Suriye başta olmak üzere Türkiye etrafındaki terör ve istikrarsızlıklara karşı istikrarlaştırıcı, barışı tesis eden, bilhassa ekonomik zeminde gelişen bir iş birliğiyle bölge halklarının ve ülkelerinin istikrar içinde kalkınmasını hedefleyen muhtelif havzaların beraber olacağı bir perspektife sahip bir Türkiye. İşte Irak Kalkınma Yolu örneğinde bunu gördük. Irak Kalkınma Yolu, hem Irak’ı kendi içinde entegre ediyor hem de Körfez ve Irak-Türkiye hattını batıya açacak veya Zengezur Koridoru’na eklemlenecek, ya da kuzeyde Ermenistan-Azerbaycan arasındaki barış tesis edildikten sonra Türkiye’nin teklifiyle hatırlayacaksınız 3+3 Kafkas altılısıyla Rusya’ya kadar açılacak bir alanı ihtiva ediyor.
"ORTA KORİDOR CANLANACAK"
Böylece Türkiye, bizim tarih kitaplarında okuduğumuz, özellikle lise tarih kitaplarında okuduğumuz, büyük İslam dünyasının ve Türk dünyasının bir büyük problemini aşmaya çalışıyor. Hatırlayalım; o tarihte özellikle dünya ticaret yollarının değişmesi, yeni keşifler nedeniyle İpek Yolu’nun önemini kaybetmesi neticesinde İslam dünyasının, Osmanlı Devleti'nin geri kalışı böyle izah ediliyordu. Ticaret azaldı, ufuk azaldı, kamunun elde ettiği kaynaklar azaldı, vatandaşın zenginliği azaldı. Kervanların gelip gitmesi, buradaki ticaretin azalması, geliş gidişlerin azalması beşeri sermayeye zarar verdi. Tarihi medeniyet şehirleri ortadan kalktı. Fransız tarihçi, medeniyet tarihçisi Braudel’in bir sözü vardır: “Yollar nereden geçerse şehirler oradadır.” İşte bizim o tarihi şehirlerimizin güç kaybettiği bir dönem yaşadık.
Şimdi Türkiye, Ukrayna Savaşı'nın da verdiği fırsatı değerlendirerek doğuda ekonomik ağırlığı giderek artan Asya’da Çin başta olmak üzere diğer ülkeleri orta koridor etrafında, o tarihi İpek Yolu’nu canlandıracak şekilde hem batıya hem kendisine hem de kuzey-güney istikametine bağlayacak bir altyapı ve iş birliği tesisi peşinde. Bu yolların etrafında sadece insanlar değil, demiryolu üzerinden ticari mallar da gelip gidecek. Bu, süreyi ve maliyeti azaltacak. Bu yolların etrafında ayrıca enerji koridorları oluşacak. Bu enerji koridorlarının etrafında turizm, lojistik merkezler, sanayi merkezleri, finans merkezleri oluşacak.
Netice itibarıyla bu, bölgenin kalkınması; buradaki kamu otoritelerinin aldığı verginin artması; sıradan vatandaşların hem mal varlığı itibarıyla değer kazanması, hem istihdamın artması hem de yapılan ticaret sayesinde zenginleşmesi anlamına geliyor. O yüzden bu tarihi atıf, aynı zamanda İslam medeniyetinin gelişip serpildiği uzun istikrar dönemlerine de bir gönderme içeriyor. Dışarıdan müdahalelerle başlayan ayrışma dönemindeki farklı milletler ve topluluklar arasındaki anlaşmazlıkların geçici olduğunu, bu ittifak temeli etrafında aşılabileceğini Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye’deki gelişmeler üzerinden hem Türkiye’ye hem dünyaya hem de bölgeye çarpıcı bir şekilde anlatmak istedi. Belki biraz daha uzun bir konuşma olabilirdi. O zaman konuşmanın içerisindeki bazı muğlaklıklar giderilebilirdi. Ne ölçüde içeriye, ne ölçüde dışarıya hitap ettiği gibi noktaları aşmak üzere, belki bu akşam Sayın Cumhurbaşkanı’ndan bu konuşmanın devamı niteliğinde, konuyu tahkim edecek bir açıklama daha bekliyorum. Muhtemelen önümüzdeki hafta da parti sözcüsü Ömer Çelik bu bahsi tahkim edecektir.