Türkiye’de yıllardır tartışılan süresiz nafaka meselesi yeniden gündemdeyken, İslam hukukundaki nafaka düzenlemeleri tartışmaya yön veriyor. TBMM’de 12. Yargı Paketi’nden çıkarılarak ertelenen düzenleme için toplumsal talep artarken, fıkıh kaynakları boşanma sonrası ömür boyu nafakanın dinî dayanağı bulunmadığını açık şekilde ortaya koyuyor. Fakihlere göre boşanan kadının mali hakları yalnızca mehir, iddet nafakası ve bir defaya mahsus mut’a tazminatından ibaret.
Hanefi, Şafii, Hanbeli ve Maliki mezheplerine göre kadının iddet süresi boyunca nafakası koca tarafından karşılanıyor; sonrasında ise taraflar arasında hukuki bağ kalmadığı için nafaka yükümlülüğü sona eriyor. Fakihler, süresiz nafakanın “nimet-külfet dengesi”ne aykırı olduğunu belirtirken, iddet sonrası kanun zoruyla alınan nafakanın meşru bir kazanç olarak görülmediğini ifade ediyor. Mut’a tazminatının ise ayrılığın getirdiği ruhsal ve ekonomik zarara karşılık bir defaya mahsus verildiği vurgulanıyor.
İslam hukukunda eski eşe nafaka ancak erkeğin kendi rızasıyla bir “gönül hediyesi” olarak caiz görülürken, geçim sıkıntısına düşen kadının sorumluluğu eski eşe değil, kan hısımlarına yükleniyor. TMK’da ise boşanan kadın, yoksulluğa düştüğünü kanıtlarsa süresiz nafaka talep edebiliyor. Böylece Türk Medeni Kanunu ile İslam hukuku arasında nafakanın kapsamı ve süresi bakımından belirgin bir farklılık ortaya çıkıyor.