“Hekaton’la Son Tango” kitabıyla 2024 Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü’nü alan Psikiyatrist Yazar Dr. Mustafa Merter, törende yaptığı konuşmada aileyi ve toplumu hedef alan saldırıları özetledi, İslam aleminin kendini koruması için “Hilal duvarı” oluşturması çağrısı yaptı.
İnsanlığa karşı açılmış bir savaş olduğuna dikkati çeken Merter, Yahudilerin aileyi şu beş cephede hedef aldığını söyledi:
Ailede babanın güçlü lider otoritesi hedef alındı.
“Çocuklar bırakın kendi doğrularını kendileri bulsun” anlayışıyla “ben nesli” ortaya çıktı.
Kadınlar, erkeksi varoluş modeline teşvik edildi. Evlilikler geciktirildi.
Aileden başlayarak, her türlü cinsel sapkınlık küresel çapta teşvik edildi.
Kadın-erkek farkını ortadan kaldırılarak cinsiyetsiz toplum yaratma projesi devreye sokuldu.
Küresel çapta LGBT propagandası yapılması ve İstanbul Sözleşmesi’nin bu projeye destek olduğunu vurgulayan Merter, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan ve 2010’lu yıllardan itibaren hız kazanan sistematik saldırıyı Haber7’ye anlattı.
MAHŞERİN ÜÇ ATLISI: ZUCKERBERG, BRİN VE PAGE
Sosyal medyanın bütün gücü yüzde 90 oranlarında üç ismin elinde. Mahşerin üç atlısı diyorum bunlara. Bir tanesi Mark Zuckerberg. Sosyal medyanın tartışılmaz kralı. X o kadar yaygın değil, TikTok da değil. Google’ın da iki sahibi. Bunlar da Sergey Brin ile Larry Page. Rusya’dan Amerika’ya göç etmiş iki Yahudi. Bu üç isim istedikleri gibi bizi yönlendiriyorlar. Bugün karar verirlerse, aradan beş sene geçmeden onu yapar hale geliyor.
ELON MUSK'IN İNTİKAMI
Elon Musk çok ilginç bir fenomendir. Elon Musk’ı 750 milyar dolar zarara uğrattılar. Çünkü X’i almak istedi. Sosyal medya tekelini ellerinden kaçırmamak için almasını istemediler. Elon Musk yine de aldı. Tesla’yı 750 milyar dolar zarara soktular. X’te de LGBT vesaireyi eleştiren yayınlar çıkmaya başladı. Elon Musk’ın içinde çok büyük bir öfke var bunlara karşı, çünkü büyük oğlunu trans yaptılar, bunun intikamını almak istiyor. Geçen gün elini kaldırdı Nazi selamı yaptı.
Dünyada bir savaş var. Bir tarafta insanlık ifsat edilmek isteniyor. İsrailli tarihçi Noah Harari’nin kitabı bir milyon satmış Türkiye’de. “Siz veri birikiminden başka bir şey değilsiniz. En iyisi sizi kapatmak bir yere” diyor. Homo Deus kitabını okursanız göreceksiniz. Ne namus vardır, ne ahlak vardır, ne vicdan vardır, hepsi hikayedir” diyor. Bize alenen adam hakaret ediyor ve biz Türkiye’de bir milyon kitap sattırıyoruz adama. Daha ilginç bir şey söylüyor: Çok seçilmiş bir azınlık kapıda bekleyebilir diyor. O azınlık kim? Herhalde sosyal medyanın, silikon vadisinin kralları. Bir azınlık kapıda bekleyecek, hepimizi kapatacaklar. İstedikleri gibi de kontrol edecekler.
"HALK, TEHLİKENİN FARKINDA OLMALI VE DEVLETİ TEŞVİK ETMELİ"
İşte bunu anlatmaya çalışıyorum. Beş dakika içinde Necip Fazıl Ödül Töreni’nde muhterem Cumhurbaşkanımıza bunları anlatmaya çalıştım.
Bunları anladıktan sonra çok ciddi şekilde bir durum tespiti yaptıktan sonra mecazi veya gerçek anlamda seferberlik ilan etmemiz lazım. Ülke askeri olarak işgal edilmiş değil, hepimizin ruhu çalınmış, işgal edilmiş vaziyette.
Dünyadaki uyanık zamanımızın yüzde 40’ı ekranda geçiyor. Ne zaman sosyal medyanın içine girsek; araştırmacılar diyor ki orası savunmasız alan. O savunmasız alana girdiğin itibaren senden bütün enformasyonu çekiyorlar. Bizim ruhumuz bir şekilde holografik bir yansıtmayla adamların veri deposunda duruyor. İstedikleri gibi bizi manipüle etmek için kullanıyorlar. Bundan daha büyük bir tehlike olur mu? Dolayısıyla yüksek stratejik, sosyal araştırmalar akademisi acilen kurulmalı. Burada çok ciddi bir şekilde münferit yapılan bazı bakanlıkların çabaları, STK’ların çabaları yetmiyor. Karşımızda trilyonlarca dolar sermayesi olan, bizi her gün zehirleme potansiyeline sahip bir güç var. Hadisi şerifte şöyle buyuruluyor: Adem aleyhisselamın yaradılışından kıyamete kadar tek gözlü deccalden daha büyük bir tehlike gelmemiştir. Başka yerde mi arayacağız bunu? Neticede ümidimizi kaybetmeyeceğiz ama şu aşamada halkın büyük çoğunluğunun bu tehlikenin farkında olması lazım ve devletimizi teşvik etmesi lazım.